Üstündağ, Acıbadem Kocaeli Hastanesinin düzenlediği ''Horlama ve Obstrüktif Uyku Apnesi'' konulu konferansta, horlamayı ''yumuşak damağın solunum hareketleriyle titreşerek boğazın arka duvarına çarpmasıyla oluşan ses'' olarak tanımladı. Horlamanın, sosyal sorunlara yol açabileceği gibi aile içi huzursuzluklara da neden olabileceğini kaydeden Üstündağ, üst solunum yolundaki yumuşak dokuların uyku sırasında gevşediğini, bunun sonucunda hava yolunda kısmi bir daralma meydana geldiğini, dokuların uyku esnasında titreşimleriyle horlamanın ortaya çıktığını bildirdi. Erişkin insanların yaklaşık yüzde 25'inin horladığını dile getiren Üstündağ, şunları söyledi: ''Horlama, erkeklerde ve şişman kişilerde daha sık olmakla birlikte, her insanda görülebilir. Yaşın ilerlemesiyle horlamanın şiddeti de artar. Apne ise erişkinlerde uyku sırasında hava akımının en az 10 saniye kesilmesi durumudur. Horlama, şikayetlerin başında gelir, diğer belirtileri ise horlamayla birlikte solunumun belli bir süre durması ve sonrasında uyanma, gündüz uyuklamaları, konsantrasyonda azalma, dikkati toplayamama, sabah baş ağrıları ve unutkanlıktır.'' Üstündağ, apnenin çocuklarda gündüz uyumaları, zaman zaman horlama, gece boyunca uykuya geçememe, gece idrar kaçırma, siyanoz, morarma, uykudan sık uyanmalar, büyümenin yavaşlaması, kişilik bozuklukları, okul ve öğrenme problemleri ile sabahları baş ağrısı olarak etkisini gösterdiğini bildirdi. OBSTRUKTİF UYKU APNESİ SENDROMU Üstündağ, toplumda yüzde 1-2 oranında görülen ''obstruktif uyku apnesi sendromu''nun ise uyku sırasında apne ataklarıyla seyreden ve bunun getirdiği sistemik bozuklukları içeren bir sendrom olduğunu söyledi. Obstruktif uyku apnesi sendromunun medikal, ağız ve burun içi aletlerle cerrahi tedavisinin mümkün olduğunu ifade eden Üstündağ, hastanın, zayıflayarak, alkol alımını keserek ve yatıştırıcı özellikte ilaçlar kullanmayarak, sendroma karşı önlem alabileceğini sözlerine ekledi.