"Teravihleri koğuşta kılıyoruz"

Manisa'daki nefret operasyonuyla tutuklanan Niyazi Mutlu Şendur, Yeni Hayat Gazetesi'ne yazdığı mektupta duygu yüklü ifadeler kullandı. Teravih namazına cezaevinde de devam ettiğini anlatan Şendur, "Zor ve hüzünlü bir Ramazan geçirsem de ‘bayram’ın yakın olduğunu bildiğim için mutluyum." dedi.



İşte Niyazi Mutlu Şendur'un hüzün dolu o mektubu:

“Ay ve güneşi 160 gündür göremiyorum. Mahpusta teravihleri de 4-6 kişi için planlanmasına rağmen 11 kişi kaldığımız ve ranzalardan arta kalan dar alanı mescide çevirdiğimiz koğuşumuzda, üstünde Ceza ve Tevkif Evleri yazan battaniyeler üzerinde kılıyoruz.”

Nefret operasyonlarıyla zulmedilen, karınca ezmez insanların, ızdırapla yaşadığı üçüncü Ramazan bu. Ülkesine hizmetten başka bir ideali olmayan insanların, kimisi sürgüne gitmek zorunda kaldı, kimisi işinden, kimileri de yıllardır özgürlüklerinden oldu. İşte onlardan birisi: Niyazi Mutlu Şendur. Bank Asya Manisa Şubesi Müdürü iken, görevi gereği yaptığı bankacılık işlemlerinden dolayı hapse atıldı. İddianamesi yazılmadığı için 7 aydır hakim karşısına bile çıkamadı. Şendur, gazetemize gönderdiği hüzün dolu mektupta yapılan zulmü ve mahpustaki Ramazan’ı anlatıyor. Şendur’un mektubuyla başbaşa bırakıyoruz sizi.

45 yıllık ömrümün en ilginç, en zor, en hüzünlü ve fakat en güzel Ramazan-ı Şerif’ini yaşıyorum. Bunca yıl Ramazan’ı ailem ve sevdiklerimle birlikte idrak ettim. Bu Ramazan’da ise mahpustayım. Rabbim böyle takdir etmiş.

Zindana girmeden önce…

Zindan’a girmeden önceki iftarlarımı, eşim, çocuklarım, annem, kayınvalidem, kayınpederim ve diğer sevdiklerimle beraber sofra başında, Hatuniye Camii’nden yükselecek ezan sesini ve Spil’den atılacak iftar topunu bekleyerek yapardım genelde. İftar sonrası, alelacele bir bardak çay içtikten sonra, zor günlerimdeki en büyük destekçim ‘canım eşimle’ birlikte, OSB’deki camiye ‘hatimli teravih’ kılmaya giderdik. Cami avlusunda, ay ışığı altında, çimenlerin üzerinde Manisa’nın en güzel imamlarından ‘hafız’ın arkasında saf tutardım güzel insanlarla.

Sahurlarımız ayrı bir bereket içinde geçerdi. Eşimin, ‘Haydi sofra hazır!’ sesiyle sahura uyanır, kalkınca da kızımı ve oğlumu uyandırırdım, yanaklarından öperek. Huzur içinde otururduk sofraya. Ezan okununcaya kadar sahur bereketinden nasiplenirdik. Kızım ve oğlum küçük yaşlarından beri oruçlarını tutmaya gayret ettiler. Ben de onlarla hep gurur duydum, şükrettim Rabbime.

Sabah hatimli namaz, öğle mukabele yapardık

Zindana girmeden önceki son Ramazan’da arkadaşların teşviki ile (Allah onlardan razı olsun) Molla Şaban Camii’ndeki hatimli sabah namazına iştirak ettim. Sabah mesai vakti gelince de rızkımı kazanmak için işimin başına geçtim. Öğle vaktinde, Peygamber Efendimiz’in (sas) sünnetini yerine getirmek ve Kur’an ayının hakkını verebilmek için ‘küçük mescitte’ toplanan güzel insanlarla mukabeleye katıldım.

Suçumuz burs vermek, okul açmakmış

Evet böyleydi önceki Ramazanlar. Lakin 2016 Ramazan-ı Şerif’ini, demir parmaklıklar ardında, kum beji boyalı duvarlı, kahverengi demir kapı ve pencereleri olan ‘diriler kabri, belalılar konağı, düşman sevindiren, dostlar imtihanı’ mapushanede idrak ediyorum. Burası evime hiç benzemiyor. Terörist oldukları iddia edilen, oysa suçları, öğrenci yetiştirmek, burs vermek, okul açmak ve katılım bankasına para yatırmak olan 31 kahraman vatan evladı öğretmen ve esnafla birlikte yaşıyorum Ramazan’ı.

Artık sahura kutlu rüyalarla uyanıyoruz

Artık sahura bizi eşimiz, çocuklarımız ve davul sesi değil, ‘Yerde ve göktekiler sizin masum olduğunuzu biliyor.’ diyen, mübarek ve ulu zatların girdiği, beyaz gömleklerimizi giyip evlerimize döndüğümüzü gördüğümüz rüyalar uyandırıyor. İftar sofralarımız, ailelerimiz olmadığı için buruk geçse de aile gibi olduğum arkadaşlarımla birlikte yine çok lezzetli ve bereketli geçiyor. İftar duaları ise aynı dualar olmasına rağmen daha bir hüzünlü, daha bir içten ve daha bir samimi yapılıyor burada.

Teravihleri CTE 1923 yazan battaniyelerde kılıyoruz

Ay ve güneşi 160 gündür göremediğim için florasan ampülü ile idare ediyorum. Teravih namazlarını da ay ışığı altında kılamıyorum artık. Teravihleri, 4-6 kişi için planlanmasına rağmen 11 kişi kaldığımız ve ranzalardan arta kalan dar alanı mescide çevirdiğimiz koğuşumuzda, üstünde Ceza ve Tevkif Evleri (CTE 1923) yazan battaniyeler üzerinde kılıyoruz. Burada da teravihleri, bedeni küçük olsa da kalbi ve ruhu büyük olan ‘hafız’ kıldırıyor.

Rızkımızı kazanmak için işimize de gidemiyoruz. Kimileri küçük birikimini bitirirken kimi arkadaşlarım da aldığı borçla geçiriyor burada günlerini. Eşlerimiz, rızkımızı kazanma görevini üstlendi bu süreçte. Bu zulüm hepimize dik durmayı öğretirken Rabbimiz başka kapılar açtı…

Koğuşumuzda 24 saat Kur’an susmuyor

Sabah namazına camiye hatime gidemiyorum, öğle mukabelesine de katılamıyorum ancak bu ‘taş kafeste’ nerede ise her an Kur’an’ı Kerim okuyoruz. Koğuşumuzda 24 saat Kur’an susmuyor, diller mırıldanıyor, kalpler haykırıyor. Uykumuzda bile durmadan Kur’an ayetlerini, dilimize pelesenk olmuş zikirleri tekrarlıyoruz. Önceki Ramazan’larda 3 hatim takip edebiliyorken mahpusta üç günde bir hatim yapıyoruz.

Mutluyum; çünkü ‘bayram’ yakın

Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluş olan bu mübarek ayda, dualarımı, affımız, orucumuzun kabulü, Türkiye ve İslam aleminin içinde bulunduğu sıkıntı ve zulümlerden kurtulması için yapıyorum. Şeytanların bağlandığı bu ayda münafıkların iftiralarından korunmak için Allah’a (cc) yalvarıyorum.

Ailem yanımda değil, hürriyetim yok, masum insanlar hapiste. Zor ve hüzünlü bir Ramazan geçirsem de ‘bayram’ın yakın olduğunu bildiğim için mutluyum.

-(Niyazi Mutlu Şendur. Manisa T Tipi Kapalı Cezaevi A-23 Koğuşu)-
<< Önceki Haber "Teravihleri koğuşta kılıyoruz" Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER