Ecevit'in iki imtihanı

Merhum Bülent Ecevit yaklaşık 50 yıllık aktif siyaset hayatında Türkiye’nin yakın tarihine damgasını vuran önemli süreçlerde başbakanlık yaptı.


Merhum Bülent Ecevit yaklaşık 50 yıllık aktif siyaset hayatında Türkiye’nin yakın tarihine damgasını vuran önemli süreçlerde başbakanlık yaptı. Bizim jenerasyonumuz 1980 ihtilali de dahil olmak üzere bugüne kadar geçen 25-26 yılı net hatırlıyor. Ama büyükler Ecevit’in beyefendiliği, nezaketi, insana verdiği değeri ve devlet adamlığını anlatıyorlar televizyonlarda. İbretle ve gıptayla dinliyoruz. Türkiye’nin son 10 yılı çok hareketli ve kritik gelişmelere sahne oldu. 28 Şubat sürecini birkaç yıl öncesinden ele alarak hatırlarsak yaşanan gerilim ve diken üstündeliğin etkilerini hala hissetmek mümkün. Başbakan Necmettin Erbakan ve hükümete yönelik post modern bir darbe olarak değerlendirilen 28 Şubat’tan iki sene sonra yapılan Nisan 1999 seçimleri, Türkiye için çok önemli bir imtihandı. Demokrasi başta olmak üzere bir çok kavramın tartışıldığı bir dönemde ülke yönetmek, bir çok hassasiyeti dengede tutabilmek gerçekten kolay başarılabilecek bir iş değildi. Refah Partisi 28 Şubat’tan 11 ay sonra 16 Ocak 1998’de kapatıldı ve Başbakanlığı Tansu Çiller’e devretmiş olan Necmettin Erbakan siyasi yasaklı oldu. Böyle bir ortamda Refah Partisinin kapatılmasından tam bir yıl bir gün sonra 17 Ocak 1999’da Bülent Ecevit’in kurduğu 56. hükümet yönetime geldi. 28 Şubat’ın bütün sıcaklığını adeta ensesinde hisseden merhum Ecevit neler yaşanabileceğini çok iyi biliyordu. Yılların tecrübesi onu siyaset satrancı üzerine yoğurmuş, zor dönemlerin imtihanlarına hazır hale getirmişti. Ecevit başbakanlığa geldikten iki ay sonra erken seçime gidildi. Gergin olan ülke bir çıkış yolu arıyordu. 17 Nisan 99 seçiminden DSP, MHP ve Refah Partisinin yerine kurulan Fazilet Partisi ilk üç parti olarak çıktılar. Başörtüsüyle milletvekili seçilen Merve Kavakçı’nın meclis genel kurulunda yemin edip etmeyeceği seçimden çok konuşulur hale gelmişti. Bir sürü senaryo tartışılıyordu. Başbakan Ecevit ülkenin yeniden gerilmemesi için Kavakçı’nın genel kurul hariç; meclis binası, çalışma odası, ziyaretçi kabulü gibi bütün her yerde başörtüsüyle bulunabileceğini ancak genel kurula girmemesini istiyordu. Kavakçı’nın yemin etmesi konusunda da bir formül üzerinde anlaşılmıştı. Buna göre yemin için Merve Kavakçı Genel Kurul'a gelmeyecek daha sonra katıldığı ilk birleşimin başında yemin edebilecekti. Üstelik bu birleşimi TBMM Başkanvekili olarak bir Fazilet Partili yönetecek ve Kavakçı başörtüsüyle yemin edebilecekti. Böylece yemin meselesi krize dönüşmeden aşılacaktı. 2 Mayıs günü yaşananların en yakın şahidi Fazilet Partisi’nden milletvekili seçilen Nazlı Ilıcak’tı. Çünkü Merve Kavakçı’yı meclis genel kuruluna Ilıcak getirdi. Nazlı Ilıcak’tan bizzat dinlediğim olayın aslı şöyle; Nazlı Ilıcak anlatıyor: “Son ana kadar Kavakçı’nın genel kurula girmesi gündemde yoktu. Fakat ne olduysa Necmettin Erbakan, Merve Hanım’ı çağırtıp “genel kurula gireceksin” dedi. Bana da birlikte girmem söylendi. Recai Kutan bile bu duruma şaşırmış hatta tedirgin olmuştu. Fakat Erbakan’ın isteğiyle son anda böyle bir karar alındı ve biz Merve Kavakçı ile genel kurula doğru yola çıktık. Yolda Oya Akgönenç’i gördük, “hayırdır nereye” diye sordu. Genel kurula yemine gidiyoruz, sen de gel dedik. O şaşırdı ve gelmek istemedi. Neler olacağını tahmin etmişti sanırım. Ben kurula girince tepki bekliyordum fakat bu kadarını açıkçası beklemiyordum.“ İşte Türkiye’de birçok insan Bülent Ecevit’i; Merve Kavakçı’nın meclis genel kuruluna girdiği anda, oturduğu yerden fırlayarak bütün gücüyle “atın bunu dışarı” diye bağırmasıyla hatırlıyor. Ecevit’in yüz ifadesi hakikaten insana “bu nasıl bir başörtüsü nefreti” dedirtiyordu. Fakat işin perde arkasını kimse bilmiyordu. Ecevit’in korktuğu başına gelmişti. Bu hareket Türkiye’yi yeniden zor günlerin tam ortasına çekecek cinstendi. Ecevit’inki bir nevi; “eyvah, bunu yapmayın” haykırışıydı ve tepkisi Merve Kavakçı’yı oraya gönderenlereydi. Başbakan Ecevit ilk imtihanını veriyordu. Ecevit ikinci imtihanını adını Cumhurbaşkanlığı için kendi önerdiği Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer ile yaşayacaktı. Mayıs 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra tarihler 19 Şubat 2001’i gösterirken MGK toplantısında yaşananlar ülkeyi krize sürükledi. Cumhurbaşkanı Sezer’in Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanına Anayasa fırlatması üzerine piyasalar adeta deprem yaşadı. Merkez bankasından birkaç saat içinde yaklaşık 5 milyar dolar çekildi. Ecevit ikinci imtihanını yaşıyordu. Gerek yemin olayı gerekse anayasa fırlatmanın sorumsuzluğu neticesinde Türkiye büyük yara aldı. Bülent Ecevit bu kadar zor şartlar altında iktidar olmasına rağmen inandığı değerleri sonuna kadar savundu. Hele hele doğru bildikleri konusunda hiç korkak davranmadı. İleri yaşı ve bükülmeye başlayan beline rağmen o dimdik ve dosdoğru bir kişilikle siyaset hayatına nokta koydu. Bu dünyadan da öyle ayrıldı. Allah rahmet eylesin.
<< Önceki Haber Ecevit'in iki imtihanı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER