El öpenlerin çok olsun da..

Darbe olsa, güzel bir hükümet kurulsa, bu güzel hükümetin başına normal yollardan Başbakan olamayacağı neredeyse ‘matematik bir kesinlik’ kazanan Deniz Baykal getirilse, Onur Öymen Dışişleri Bakanı yapılsa, ne güzel olur değil mi?


Çok güzel olur. Kambiyo rejimi değişse... Eskiden olduğu gibi, cebinde dövizle yakalananlar içeri tıkılsa... Döviz ihtiyacımızı karşılama işi Tuncer Kılıç Paşa’ya ihale edilse... Paşa, bir konferansında buyurduğu üzere, kağıdı alsa, yeşile boyasa... ‘Al sana dolar’ dese... Bazı özelleştirmeler durdurulsa, sermayeye peşkeş çekilen vatan işletmeleri devletleştirilse, yurtdışına çıkışlar yeniden karneye bağlansa, ‘yerli malı yurdun malı’ olduğu için ihracata sınırlama getirilse... Latif abi de unutulmasa... Kendi ifadesiyle, ‘gelmiş geçmiş en başarısız cumhuriyet hükümetinde’ bakanlık görevi yapmış Latif abi ‘yeniden devletleştirme masası’nın başına getirilse... Kendi yaptığı özelleştirmeleri bozup dursa, bozup dursa... Hoş olur. Eh, Çankaya’ya da, ‘akil adam’ sıfatını kazanmış bir Türk büyüğünü oturtursunuz artık... Kim olabilir bu Türk büyüğü? Düşünüyorum taşınıyorum da, aklıma muhterem Süleyman Demirel’den başkası gelmiyor. Hani, 70’li yılların haki karanlığında, ‘Bir elimde Kur’an, bir elimde anayasa, ahan da iktidara yürüyorum’ diye miting meydanlarında gövdesini döndüren; sağcıyla sağcı, solcuyla solcu, Nurcuyla Nurcu, Işıkçıyla Işıkçı, Süleymancıyla Süleymancı, liberalle liberal, oportünistle oportünist, idealistle idealist, militaristle militarist, siville sivil olmasını bilen, devr-i sabıkasına ‘Kim ne veriyorsa, ben beş fazlasını veriyorum’ vecizesini yazdırmış, Beethoven dinletisinde coş-u huruşa gelip ‘İşte çağdaş Türkiye tablosu bu’ diye ünleyen ve ulusumuza postmodern tarafından sofistike bir darbe kazandırmış muhterem Süleyman Demirel... Muhterem, önceki gün, Dünya gazetesi tarafından düzenlenen, ‘Dünyayı İnşa Edenler’ toplantısına giderken, gazetecilerin ‘gündeme ilişkin’ sorularını cevaplandırmış. Bu arada, mebzul miktar hayranına da el öptürmüş. Devlet Bakanı Zafer Çağlayan da ‘el öpme kuyruğu’nda teşhis edilenlerden... El öpenleri çok olsun da, ‘asker-sivil gerilimi’ne ilişkin bir soruya verdiği cevaptan hiç mi hiç hazzetmedim. Kritik Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından tatmin edici bir bildiri yayınlanmamış... Kamuoyunu tatmin etmek görevi, MGK Başkanı sıfatıyla, Cumhurbaşkanı Gül’e düşüyormuş... Çünkü kamuoyu, sabırsızlıkla bazı şeyleri bekliyormuş... Estek köstek. Muhterem ‘kamuoyu’ diyor, siz ‘cihet-i askeriye’ anlayın. Demek istiyor ki, ‘Cumhurbaşkanı Gül, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanabileceğine ilişkin yasayı veto edeceğini açıklarsa, kamuoyu tatmin olur.’ Benzeri şeyleri, CHP lideri Baykal da söylüyordu. Hatta, asker sopasını hatırlatarak, bir de dalga geçiyordu, ‘Bakarsınız Gül, bir iki saate kadar bu yasayı veto eder...’ Biz de diyoruz ki, bu yasanın nesi kötü? Baykal bize bunu açıklasın. Demirel açıklasın. Hürriyet gazetesi yazarları açıklasın. Darbeci ve cuntacıların sivil mahkemede yargılanması niçin kötü? Niçin?
<< Önceki Haber El öpenlerin çok olsun da.. Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER