Ülkeyi yönetenlere suikast iddiaları, ev adresleri, krokiler, askeriyeye ait araçlar, subaylar…
Kozmik oda, kozmik sırlar, kozmik
arama, kozmik takip…
Muvazzaf subaylar ülkenin başbakan yardımcısının evinin çevresinde yakalanıyor.
Ellerinden başbakan yardımcısının evinin adresi çıkıyor.
Üstlerinde
TBMM Başkanının evinin krokisi bulunuyor.
Bu subayların çalıştığı sırlarla dolu olduğu iddia edilen TSK’nın gizli bir biriminde hakim arama izni veriyor.
Yasalara dayanarak çıkarılan
kanuni arama iznine rağmen ülkenin savcıları bu kozmik odaya sokulmuyor.
Bizzat hakim gelip bin bir zorluğu aşabildikten sonra aramaya başlayabiliyor.
Sonra bu hakim yolda takip edildiğinden şüpheleniyor.
Polis harekete geçiyor ve hakimi takip ettiği ihbarı yapılan iki araçtan yine askerler çıkıyor.
Araçlardan birinin Deniz Kuvvetlerine, diğerinin
Kolordu Komutanlığına ait olduğu tespit ediliyor.
Gözler TSK’da.
Ve beklenen açıklama geliyor.
TSK yine personeline sahip çıkıyor ama hakimin takip edilmesiyle ilgili çıkan haberlerin hiçbirini de yalanlayamıyor.
Ve bir sayfalık açıklamanın sonuna dikkat
çekici ve çok tartışılacak şu cümleyi ekliyor:
"Olayın… son günlerde yaşananların, kişileri ve
toplumu ne hale getirdiğini göstermesi bakımından önemli olduğu düşünülmektedir."
Bu ne demek
Allah aşkına ?
Sayın TSK yetkilileri siz söyleyin bakalım kişiler ve toplum ne hale gelmiş ?
Yani biz paranoyak mı olduk ?
Keşke TSK açıklamasına; ‘toplumu kimin paranoyak yaptığı da düşünülmelidir’ diye not düşseydi.
Generallerin hazırladığı
darbe planları,
Başbakan’a Esenboğa’da suikast hazırlığı,
Amirallere suikast iddiası,
Danıştay saldırısı,
Cumhuriyet Gazetesine
bomba atılması,
Ülkedeki gayrimüslimlere suikast iddiaları,
Alevi önderlerine suikast iddiaları,
Bombalı
eylem hazırlıkları,
Koç müzesinde çocukları katletme planı,
Cephanelik evler,
Tarlalardan fışkıran silahlar, bombalar,
Bulunan lav silahları,
uçaksavar mermileri,
Hala ‘yok’ diye resmi açıklama yapılan Jitem.
Ve bütün bu saydıklarımızda ortaya çıkan
emekli-
muvazzaf askerlerin bağlantıları.
Bütün bu olaylardan dolayı tutuklanan emekli ve
muvazzaf askerler.
Bütün bu olaylar hakkında TSK tarafından yapılan resmi açıklamaların neredeyse hiçbirinin kamuoyunu tatmin edememesi.
2009’da bile hala millete
ihanet eylem planları hazırlanması,
Siyasetin ve milletin kafeslenmeye çalışılması,
Siyasetin, bürokrasinin, yargının, kendi personeli de dahil neredeyse bütün bir toplumun fişlenmesi,
Gazetecilerin andıçlanması,
Bunların hangisi doğru değil ?
TSK bunların hangisini çıkıp adam akıllı yalanlayabildi ?
Hep soru işaretleri, hep havada kalan açıklamalar.
Hep
iletişim kazaları.
Hep yanlış, hep yanlış.
Sanki bütün bunlar olmamış gibi şimdi bir de toplumu ve kişileri paranoyaklıkla itham etmeye kalkma.
TSK’ya göre toplum paranoyak oldu.
Savcı paranoyak,
Hakim paranoyak,
Polis paranoyak,
Gazeteci paranoyak,
Yapılanları yıllar sonra
itiraf eden bir sürü emekli asker paranoyak,
‘Jitem’de çalıştık’ diyen itirafçılar paranoyak.
Tamam kabul; hepimiz paranoyak olduk.
Anlayamamışız pardon.
Meğer lav silahına
boru demek de, darbe planına kağıt parçası demek de, bordrolu çalışanlara rağmen Jitem’e yok demek de milleti paranoyak yapmamak içinmiş.
Toplum sağlığını düşünmüşsünüz; minnettarız.
TSK yetkilileri lütfen bu soruya
cevap verin.
Peki bizi kim bu hale getirdi ?
Toplumu paranoyak olarak görmeyi bırakıp siz normalleşmeyi deneseniz acaba nasıl
olur ?