Siz 12 Eylülcü müsünüz?


Dün bütün gün... Siyasi partilerin grup toplantılarını... Kendi aralarındaki görüşmeleri... Demeçleri, yazıları, yorumları izleyip durdum. Ve “siyasal husumetin” her şeyin önüne geçtiğini bir kez daha gördüm. Değişimin ilkeli siyasetini” yapan hiçbir kurum olmadığı için sınırlı, kısıtlı ve ürkek anayasa değişim paketi bile yersiz, mantıksız ve anlamsız kısır bir siyasi çekişmenin konusu olabiliyordu... Örneğin... Otuz yıldır darbeci beş generalin çizdiği sınırdan rahatsız olmayan ve buna karşı demokratik bir isyanı başlatmayan CHP, meclisten geçen, ayılıp bayıldıkları Anayasa Mahkemesi’nin onayını alan, ayrıca da AB’den destek gören değişiklik paketine “sivil dikta” diyebiliyordu... Üstelik... Anayasa değişim paketi görüşmeleri sırasında, bu değişimin çok daha kapsamlı ve köklü olmasına yönelik hiçbir katkıda bulunmamıştı... Mesela, Askeri Yargıtay ve Danıştay’ın işleyişini düzenleyen Anayasa’nın 156 ve 157. maddelerini kısmen değiştirmek yerine tümden kaldırılmasını, böylece yargı sisteminin çift başlılıktan kurtarılarak tabiileşmesini sağlayabilirdi... AK Parti düşmanlığı asıl olduğu için bu mesele CHP’nin umurunda bile olmadı. *** Bir siyasi parti nasıl 12 Eylülcü olabilir? Bir parlamenter nasıl 12 Eylülcü olabilir? Bunu hiçbir şekilde anlamak mümkün değil. “Sivil siyasetten” yana olan bir parti, 12 Eylül anayasasının kısmen de olsa değişimine, gerçek bir demokrasiye ulaşmak için destek mi verir, köstek mi olur? Bizim siyasi partiler... Darbeci generaller ve onların rejiminden kurtulmak yerine... Muhalefet-iktidar dalaşında kimlik arıyorlar... Zaten demokratik bir ihtiras söz konusu olsa, otuz yıl boyunca 12 Eylül rejimiyle koyun koyuna yatarlar mıydı? *** Bir siyasetçi her ne olursa olsun 12 Eylül rejiminden kurtulma olanağını desteklemiyor ise utanmalıdır. Çünkü 12 Eylül denince karşınıza ilk çıkan satırlar şunlardır: “Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi, 1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası tamamen rafa kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir askeri dönem başladı.” *** Eğer her gün Türkiye’nin çocuklarını öldüren çatışmaya karşı iseniz, gene ilk hedefiniz kısır siyasi çekişmeden rant sağlamak yerine 12 Eylül rejimi olmalıdır. Çünkü... 12 Eylül sonrasında Kürtlerin “Dağ Türkleri” olduğu ilan edilmişti. Genelkurmay Başkanlığı’nın bastırdığı “Beyaz Kitap”ta, aklı, vicdanı ve sağduyusu olan herkesin yüzünü kızartacak olan şu açıklama yer almıştı: “Dağların yüksek kısımlarında, tepelerde yaz kış erimeyen karlar vardı. Güneş açınca üzerleri buzlaşan camsı parlak bir tabaka ile örtülürdü karın yüzü. Üstü sert altı yumuşak olurdu. Bu karın üstünde yürününce, ayağın bastığı yer içeriye çöker, ‘krt-kürt’ diye ses çıkarırdı. Doğulu Türkmenlere, Kürt denmesinin nedeni buydu. Bölücülerin Kürt dedikleri, yüksek yaylalarda, karlık bölgelerde yaşayan Türklerin karda yürürken ayaklarından çıkardıkları sesin adıydı aslında.” *** “Evrensel hukuktan yana bir yargı” isteyen herkesin de ilk önceliği 12 Eylül rejimini tasfiye etmek olmalı... Çünkü... 12 Eylül kemik yaşını büyüterek, hiçbir kanıta dayanmadan, bomboş bir hukuksal dosyayla 17 yaşındaki Erdal Eren’i asmıştı. Daha da utanılacak olanı ise... Erdal Eren’in idamına ilişkin Kenan Evren’in 3 Ekim 1984’de Muş gezisi sırasındaki konuşmada söyledikleri olmuştu: “Şimdi ben, bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacağım. Bu vatan için kanını akıtan, bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz?” *** Otuz yıldır 12 Eylül rejimine isyan etmeyen... Sınırlı, kısıtlı ve ürkek bir değişiklik paketini düşman ilan eden ama derinleştirmek ve genişletmek için kılını kıpırdatmayan... AK Parti düşmanlığı nedeniyle askeri darbeyi bile tercih eden bir zihniyet, gizli ya da açık “12 Eylülcü”dür. Bir an derin nefes alın... Vicdanınızı dinleyin... “Değişim siyaseti” peşinde olsanız “evet” mi dersiniz, “hayır” mı? Yok eğer... “Hayır” diye tutturuyorsanız, siz siyasal kısır tartışmaların fanatik bir taraftarı, açık bir AK Parti düşmanı ve gizli bir 12 Eylülcü sayılabilirsiniz. Şayet değilseniz... “Burada partiler ve onların siyasal çıkar kavgası mı önemli, yoksa 12 Eylül rejiminin çok ‘yetersiz’ de olsa kısmı tadilatı ve bu tadilat ertesinde gerçek bir demokrasiye doğru yol alabilme umudu mu önemli” sorusuna cevap verin. Ama hiç olmazsa kendinize karşı samimi olun cevap verirken.
<< Önceki Haber Siz 12 Eylülcü müsünüz? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER