Hüseyin Rahmi ve beyaz türkler


Arada sırada siyasetin, ekonominin dışına çıkmakta fayda var. Ancak, bu çıkışın da ne kadar mümkün bir çıkış olabileceğine bu yazımın sonunda hep beraber karar verelim isterseniz. Türkiye kişi başına düşen kitap sayısı hiç de iç açıcı olmayan bir ülke. Ancak buna rağmen herhalde hepimiz, bir biçimde, arada sırada elimize bir roman alıyoruzdur diye düşünüyorum. Ben kendi adıma, arada sırada, Refik Halid Karay, Hüseyin Rahmi Gürpınar gibi 19. asırda doğmuş, Cumhuriyet’in kuruluşuna şahit olmuş türk yazarlarını okumayı seviyorum. Hüseyin Rahmi Gürpınar da arada sırada okumayı sevdiğim yazarlardan biri; Gürpınar’ı okurken kendinizi bir İstanbul ansiklopedisi karıştırır gibi hissediyorsunuz. Internet ansiklopedisi Vikipedi’yi açtığınızda Hüseyin Rahmi’nin 1944 senesinde vefat ettiğini öğreniyorsunuz; hemen altında da dilinin sade olduğu, 19. ve 20. yüzyılı yalın bir türkçe kullanarak betimlediğini, bu nedenden de halk tarafından çok sevildiği yazılıyor. Bu son cümlemi bir kenara koyalım ve yazıya devam edelim. Son senelerde bazı yayınevleri Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın eserlerini yeniden basıyorlar ve çok da iyi yapıyorlar. Ancak bu arada, bu kitapları yeniden basarken, ne demekse, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın türkçesini de sadeleştirerek basıyorlar. Mesela bir kitapta hatıra kelimesini sadeleştirmişler ve anı olarak basmışlar. Sadeleştirme dedikleri de bu. Bu meseleler benim gerçekten aklımı karıştırıyor. Hüseyin Rahmi yirminci yüzyılın bir yazarı, eserlerinin çok büyük bir bölümünü bu asırda (20) vermiş, sade türkçesi ve yalın anlatımıyla ünlenmiş bir edebiyatçı. Ve bir okur kitlesi, kimlerdir tam bilemiyorum, muhtemelen yayınevlerinin hedef kitlesi, Hüseyin Rahmi gibi bir yazarı orijinalinden okuyamıyor ki yayınevleri bu kitapları, mesela Mürebbiye’yi ancak sadeleştirerek yeniden basabiliyor. Lafı uzatmaya, evirip çevirmeye gerek yok. Hüseyin Rahmi’yi bugün gençler, orijinal türkçesiyle okuyamıyorlar ise, ortada ciddi hem de çok ciddi bir sorun var demektir. Hatta bir adım daha ileri gidip, Hüseyin Rahmi’yi sadeleştirmeden okuyamayan bir toplum toplum da değildir demek mümkün. Doğru ya da yanlış, Hüseyin Rahmi’yi fransız yazar Emile Zola ile mukayese ediyorum; Vikipedi her ikisi için de natüralist tanımlamasını yapıyor. Bugünkü fransız gençleri, yeni kuşak şayet Emile Zola’yı okuyamaz ise, emin olunuz, ortada Fransa diye bir ülke, fransız toplumu diye bir toplum kalmaz. Dil devrimi denen sürecin, inişleriyle, çıkışlarıyla, yarattığı kurum Türk Dil Kurumu ile, sonucu Hüseyin Rahmi’nin 2010 senesinde okunamaması, anlaşılamaması ise durum çok vahim demektir. Hüseyin Rahmi kitaplarının yeni nesil tarafından okunması sadeleştirilmelerine bağlı ise liselerde okutulan türkçe dersi, türk edebiyatı dersi ne işe yaramaktadır? Hüseyin Rahmi’yi ancak sadeleştirildikten sonra okuyabilenler acaba kimlerdir? Yoksa beyaz, bembeyaz türkler mi? Bugün siyasetten biraz kaçabildik, değil mi?
<< Önceki Haber Hüseyin Rahmi ve beyaz türkler Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER