Zaman ayarlı YSK-12 bombası


PKK ve Ergenekon dâhil tüm terör örgütleri bu seçimde belirleyici aktörlük yapmak istiyorlar. İşte PKK, Ergenekon ve Devrimci Sol terör örgütlerinin el ele verdiği bir zemindeyiz. Bedri Baykam üzücü bir bıçaklı saldırıya uğradı. Şifa diliyor ve bu menfur saldırıyı kınıyorum. Seçim sürecinde gelen bu saldırının zamanlaması önemli. Ama arkaik tarzda yapılan bu saldırının operasyonel bir değeri yoktur. Millet gözünü açtı artık. Esasen herkesin seçime ve adayların profiline odaklandığı bir serencamda YSK pimi çekti. Zaman ayarlı bir bomba gibi. 2007 seçimlerine değil de 2011 seçimlerine kurulmuş. Anayasa'nın 76. maddesinde milletvekilliği yeterlilik şartları anlatılıyor. Terör suçundan mahkûmiyeti bulunanlar affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemiyorlar ve bir seneden fazla hapis cezasına mahkûm olanların da vekil olabilmesi mümkün değil. YSK 12 bağımsız adayı veto kararına Anayasa'nın 76. maddesini gerekçe gösteriyor. YSK'nın bu inisiyatifini üniversal hukuk normları açısından kabul edebilmek ve hukuki addetmek mümkün değildir. YSK, kanunlardan evrensel hukuka uygun yorumlar çıkarmasını bilmiyor. Peki, YSK kararı hukuki değil ama kanuni mi? Aslında "mevcut kanunlara göre" sorun ne? 1- Mahkûmiyet cezalarının adli sicile geç işlenmesi ve şartları oluştuğunda geç silinmesi. Hal böyle olunca kişilerle ilgili anlık güncel adli gerçekliği görme imkânı kalmıyor. Suçlu bir insanı suçsuz, artık masum sayılabilecek bir insanı da hükümlü olarak görebiliyorsunuz. 2- YSK kararı, Anayasa, Adli Sicil Kanunu, Milletvekilliği Seçimi Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu'na göre kanuna ve şekle uygun gözükse de zamanın hukuki ruhuna aykırı bir yorum taşıyor. 3- Memnu (yasak) hakların iadesi konusu. Bu kurum eski ceza kanununda vardı. Yeni Türk Ceza Kanunu'nun 2005'te yürürlüğe girmesiyle birlikte memnu hakların iadesi kararı alma durumu kalmamıştır. Zira hak mahrumiyeti cezalarından hiçbiri süresiz değildir. (Yeni TCK.53.md gerekçesi.) Yani YSK'nın memnu hakların iadesine takılması yersiz ve yanlış. Şu durumda YSK'nın gerekçeli kararını hukuk ve demokrasi vicdanının kabul etmesi mümkün değildir. Umarım YSK özgürlükçü bir hukuki yorumla tüm bağımsız adaylara seçim yolu açar. Aksi halde durum hiç de AK Parti'nin lehine olmaz. BDP'nin katılmadığı bir seçim AK Parti'nin muhtemel zaferini ciddi şekilde gölgeler ve demokratik temsil polemiklerinin sonu gelmez. Kazanan, mağduriyet psikolojisinde zirve yapan BDP olur. Özellikle MHP dışındaki tüm siyasal partilerin YSK'nın hukuksuz kararına tepki göstermesi çok belirleyici olmuştur. YSK'nın hataları bir yana, BDP'nin hezeyanları ve tehditlerine ne demeli? YSK gibi bağımsız bir üst kurum kararının hesabını AK Parti'den sormak tam bir cehalet veya provokasyon. BDP'lilerin tahrikleriyle ortalık yine ateş topuna döndü. Oysa BDP'den beklenen uluorta tehditler savurmak yerine YSK kararına tepkili olan AK Parti ve CHP ile birlikte çözüm yolu aramasıydı. Hani şiddet istemiyordunuz? Hatırlarsanız BDP, DTP'nin kapatılmasını da AK Parti'ye fatura etmişti. Sanki Anayasa Mahkemesi AK Parti'ye bağlı. Öyle olsaydı iktidar partisinin kapatma davasında ecel terleri dökmesi ve Hazine yardımından mahrumiyet cezasıyla zor bela kurtulmasından bahsedilmezdi değil mi? BDP ve PKK, mevcut kanunlara göre hangi suçu işlerlerse işlesinler soruşturma başladı mı çığlığı basıyorlar yavuz hırsız misali. Generaller hangi suçu işlerse işlesin bir dönem dokunulamıyor, kanunlar onlara karşı işletilemiyordu. Sadece sokaktaki vatandaşaydı cezalar. Şimdi de BDP'liler sokakları ateşe verip türlü herzeyi yedikten sonra "bize dokunmayın yanarsınız" diyorlar. Siyasal yönden yanlış olsa da kanunen doğru bir karar olan DTP'nin kapatılmasını hatırlarsak; Hiçbir demokratik sistemde DTP kadar kendini kapattırmak için gayret eden bir siyasal parti bulamazsınız. Çünkü mağduriyet imajı doğurmak istiyorlardı. BDP'liler PKK teröristlerinin silahları tutukluk yapsa AK Parti'den bilecekler. Bengi Yıldız TV'de fütursuzca "PKK ile aramıza mesafe koyma lüzumunu görmüyoruz" diyor. BDP'li vekiller dağdakilerin kendilerine gerekirse ayaklarını sildireceklerini iyi biliyorlar. Terör örgütüne açıkça taraf olup, onunla beraberiz diyen Bengi Yıldız'a soruşturma açılmıyor. Açılmasın da. Ama BDP'liler demokratik hoşgörü ve sabrın ne kadar yüksek olduğunu da görsünler. Celal Talabani'nin dediği gibi Türkiye'deki demokrasinin kıymetini bilsinler. BDP'nin ve PKK'nın demokrasiye inandığına inanmıyorum. Keşke inanabilseydim.
<< Önceki Haber Zaman ayarlı YSK-12 bombası Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER