Seller, zamlar, zenginler!


Dünyada ekonomilerin ve tabiatın çivisi çıkmış. O düzenin şişman kedileri, açgözlü sermayedarları düzenle girdiği ahbap çavuş ilişkisi sonucunda devleti de yedeğine alarak dünyayı yaşanmaz kıldılar. Afrika gıda kıtlığı içinde, aç susuz, bitik. İklim dengeleri altüst. Hep diyoruz ya, dünün istatistikleri her açıdan geçersiz. Bir yandan kriz, öte yandan tabiatın öfkesi 'küreselleşmiş' durumda. Tabii 'kaybedenlerin' öfkesi de küreselleşiyor. Büyük curcuna daha yeni başlıyor. Şimdi Wall Street'te, Beverly Hills'te, her yerde zenginlerin kapısına dayananlar yüzünden zenginler ilk defa yataklarına korkuyla gidiyor, haram lokmaları sayarak yutuyorlar. Türkiye'nin bir hafta Rize'si yerle bir, diğer hafta Antalya'sı. Çevremdeki herkes ağız birliği etmişçesine 'devlet nerede?' diye soruyor. Haklılar, böyle zamanlarda devleti ararız. Çok şükür devlet ilk defa paşa hatunlarını kuaföre taşıyacak Kobra helikopteri bulmaya çalışmıyor ve sıcağı sıcağına mağdurun kapısında dikiliyor. Halkı çıldırtan zaten sıkıntılardan ziyade, zevk ve debdebe içerisindeki aymaz idarecilerin varlığıdır. Ama şimdi çok şükür böyle bir şey yok. Peki devlet mağdurun yardımına nasıl yetişecek? 2009 krizinde hükümet beyaz eşyacının, arabacının, elektronikçinin, KOBİ'nin, esnafın, işini kaybedenin imdadına koştu. Fazlasıyla koştu. Denize düşeni boğulmaktan kurtardı, kendi de sapasağlam dündü! 'Kurtarma modeli' bugün dünyaya örnek. Türkiye, bu zamanlı ve doğru sahiplenmenin sayesinde krizi fırsata çevirip 2009 yılının son çeyreğinden beri büyümede ve istihdamda zirvede. Dünya, 'bir tek Türkiye ayakta kaldı, göz kamaştırıyor' diyor. Böyle bir ülkede bankacılar, arabacılar, beyaz eşyacılar kâr rekorları kırdı. Hatta adeta 'işler o kadar çok iyi gidiyor ki biri bizi durdursun' denilmiyor mu? Evet. Peki, Türkiye'nin şişman kedileri dönüp halka borcunu ödemeyecek mi? Dışarıda dünya berbat. Daha zor günler de geliyor. Elbet bizi de etkisi altına alacak. İşte bu tabii afetleri dikkate alan, yaklaşan sıkıntıları öngörerek basiretli davranan hükümet 'çok destek verdik, çok satıp, çok kazandınız. Sıra sizde ve zengin müşterilerinizde' diyor. Sadece üç kalemde ÖTV'yi artırıyor. Yerli ve motoru küçük 'makul arabanın' vergisine dokunmuyor. Hepsi ithal edilen, lüks otonunkini artırıyor. Sonra çocuklarının eğitiminden, eşinin mutfak masraflarından kısarak tütüne, içkiye yatıranları caydırmaya çalışıyor. Bu kalemler de ağırlıklı olarak ithal! Bir de adam başı iki cep telefonu düşen, telefon değiştirme aralığı artık 8 aya inen, bütün bu telefonların hepsinin de ithal edildiği bir ülkede 'ya aldığın telefonu biraz kullan, bir adet kullan ya da sen de biraz vergi ver' deniliyor. ÖTV artışıyla cari açığı, dış ticaret açığını durdurmak istiyorlar. Bu 5,5 milyar TL'lik kaynak sel mağdurlarına, işsizlere gidecek. Gelir dağılımı düzelecek. Bir taşla birkaç kuş vurmak istiyorlar. Kayıt dışılık alıp başını gittiğinden dolaylı vergiler çok yüksek kabul. Bunu bir kenara bırakırsak bu üç kalemdeki vergiler toplumsal adalet açısından çok adil, iktisat politikası olarak da zamanlı ve akıllıca. TÜSİAD Başkanı'nı 'bu zamlar işleri olumsuz etkileyecek' diyor. Bayan Boyner TÜSİAD'ın başına geçmeden evvel şirketleri ne durumdaymış, borçları nasılmış, ödeme ahlakı neymiş, çalışanlarının durumu niceymiş, bir kenara koyalım. Kendileri kriz idaresini, risk almayı, öngörülü davranmayı bilmiyorlar, bari bıraksınlar da hükümet ülkeyi iyi idare etsin. Büyük sermayeyi topluma dönmeye davet ediyorum. Yaklaşan zor dönemde ilk testleri başlıyor: Gemiden atılacak ilk 'ağırlık' emekçiler olmayacak. İşçi çıkartanları, maaşları 'takanları' deşifre edeceğiz. Yeni Türkiye'ye, yeni dünyaya şöyle bir 'el sallasınlar'. Unutmadan, Etiler, Nişantaşı, Bebek ve Boğaz'ın yalıları bence hükümete teşekkür etsinler. Etekleri zil çalmadan gece rahat yatıyorlar ya!
<< Önceki Haber Seller, zamlar, zenginler! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER