Müze gibi mimarlık ofisi

Müze gibi mimarlık ofisi -Osmaniyede 52 yaşındaki mimar Haydar Aktürk, 32 yılda biriktirdiği eski eşyalardan oluşan koleksiyonunu iş yerinde sergiliyor


OSMANİYE (A.A) - Tuğba Temir - Osmaniyede 52 yaşındaki mimar Haydar Aktürk, 32 yıldır biriktirdiği eski eşyalardan oluşan koleksiyonunu iş yerinde sergiliyor.
     Mimar Aktürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çocukluk yıllarından bu yana eski eşyalara ilgi duyduğunu ve 1980 yılında açtığı ilk bürosunda oluşturduğu bir köşede eski eşyaları biriktirmeye başladığını söyledi. Geçmiş dönemlere ait eşyalara olan merakının zamanla bir tutku haline geldiğini ifade eden Aktürk, şunları söyledi:
     Eski eşyaları kültürümüzün bir parçası olarak düşündüğünüz zaman, bu kültürü yaşatmak amacındaysanız, bunu bir şekilde göstermek zorundasınız. Ben kültürümüzün geleceğe taşınması gerektiğine inandığım için bunu kendi büromda sergilemeyi düşündüm. İlk olarak bir şark köşesiyle başladım. Şimdi ise büromun yarısını kapsayacak şekilde bir salonum var. Burası mini bir müze, ama otantik bir müze, tarihi bir müze değil. Burada benim yaşadığım dönem, babamın ve onun babasının yaşadığı döneme ait yani 200 yıllık bir kültürün eserlerini görebilirsiniz.
    
     -Her eşyanın bir hikayesi var-
    
     İş yerinde radyodan gramofona, ütüden telefona, tüfekten kılıca, madeni paradan fotoğraf makinesine, teraziden gaz lambasına, dikiş makinesinden kapı kilidine kadar birçok eski eşyanın yer aldığını anlatan Aktürk, topladığı eşyaların yanı sıra tanıdıklarının getirdiği bazı parçaları da sergilediğini kaydetti.
     Kişisel müzedeki hiçbir eşyanın değerinin parayla ölçülemeyeceğini, her bir parçanın ayrı bir hikayesi olduğunu anlatan Aktürk, şöyle devam etti:
     Buradaki gaz lambası, ortaokulda önünde ders çalıştığım bir lamba. Kilimler, annemin yaptığı el işleri. Koleksiyonumun en önemli parçası olarak bir teraziyi nitelendiriyorum. Rahmetli annemin yoğurt, süt ya da bahçedeki üzümü satarken ölçü olarak kullandığı teraziydi. Ölçü olarak terazinin kefesine bir taş koyardı ve (bir kilo) diye satardı. Annem öldükten sonra o taşı tarttım. Aslında bir kilo diye sattığı şeyler bir kilo 400 grammış. Her parça çok anlamlı. Hepsinin hikayesi olduğu için çok değerli.
     Aktürkün eşi Zahide Aktürk ise eşinin eski eşyaları biriktirmesinden memnuniyet duyduğunu belirterek Evde de bir odamız şark odası. Eşim eşyaları getiriyor, temizliğini ben yapıyorum. Bu tür şeyleri farklı bir yerde de gördüğümüzde hoşumuza gidiyor. Kullanma zamanlarında bulunmasak bile birçok eşyayı biliyoruz. Bu bir kültür. Bunu yaşatmak da lazım diye konuştu.
    
     Yayıncı: Tevfik Işık
<< Önceki Haber Müze gibi mimarlık ofisi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER