Tunus’ta Ocak ayında yaşanan
halk ayaklanmasının ardından ülkesine dönen
muhalif liderlerden
Raşid Gannuşi, nasıl bir
yönetim istediklerini anlattı. Zeynelabidin
Bin Ali’nin ülkeyi terk etmesinin ardından 20 yıldır
sürgün yaşadığı İngiltere’den dönen İslami Yöneliş hareketi lideri Gannuşi, her türlü
başkanlık sistemine karşı olduklarını belirtiyor. “Süper yetkilerle donatılmış başkanlardan bıktım.” diyen Gannuşi, parlamenter
demokrasiden yana olduklarını ve birlik hükmet kurulması istediklerini vurguluyor.
Dün toprağa verilen Eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın cenazesi için Türkiye’ye gelen Raşid Gannuşi, TRT Arapça’ya verdiği özel demeçte Tunus’ta kurulmasını istedikleri yönetimin ipuçlarını verdi. “Halk ne istiyor? Rejimi değiştirmek istiyor. Yeni bir hükümet ve yeni yüzler görmek istiyorlar.” diyen İslami Yöneliş lideri, bu hükümetin de halkı temsil eden önemli gruplarla istişare etmesi gerektiğini ve ulusal birlik hükümeti olması gerektiğini belirtiyor.
Hükümetin bir liderin tek başına seçtiği bir hükümet olmaması gerektiğini de vurgulayan Gannuşi, “Ayrıca hükümetin teknokratlardan oluşması gerekiyor. Bu üyeler de mutlaka teknokrat özelliği olan kişilerle istişare etmeli ki eski rejimin bazı kalıntıları kendilerini teknokratmış gibi göstererek yeniden rejimin içine sızmasınlar.” ifadelerini kullanıyor.
“YENİ DEVLETİN TEMEL REFERANSI DA ARAPLIK VE MÜSLÜMANLIK OLMALIDIR”
Tunus’ta
modern anlamda bir demokrasi istediklerini aktaran Raşid Gannuşi, “Hatta şunu açıkça söylemek istiyorum, başkanlık rejimi de istemiyoruz, parlementer demokrasiden yanayız. Yıllarca başımızda süper yetkilerle donatılmış başkanlardan bıktım, bütün yetkiyi kendi ellerinde topluyor ve ülkeyi bu şekilde yönetmeye çalışıyorlar. Halbuki olması gereken yetkilerin dağıtılması kısaca güçlerin ayrılığıdır.” diye ekliyor. Yasama, yürütme ve yargının kesinlikle birbirinden ayrılması gerektiğinin altını çizen Tunuslu muhalif lider, şöyle devam ediyor: “Bu devletin temel referansı da Araplık ve Müslümanlık olmalıdır, bunda çekinecek bir şey yok. Çünkü bizim dinimizde kilise diye bir kurum yok.
Kilise kimin kafir kimin
Hristiyan olduğuna karar verir, bizde ise böyle bir şey yok. Tersine dinimizde farklı içtihatlar vardır ve parlamento kimin içtihadının halkın yararına olduğuna karar verir.”
ARTIK DEVLET ESKİSİ GİBİ DEDİĞİ DEDİK, SORGULANMAYAN BİR YAPI OLMAKTAN ÇIKIYOR
Tunus’ta mutlaka bir
seçim tarihinin belirlenmesi gerektiğini dile getiren İslami Yöneliş lideri Raşid Gannuşi, “Şayet
temiz seçimler olursa bu ülkelerde tarihte görülmediği kadar büyük bir katılımın olduğu görülecektir. Çünkü bu nesil politize olmuş bir nesil. Zira bu son yaşadığımız olaylar şimdiye kadar siyasetle ilgilenmeyen devasa
toplum kitlelerini siyasetin içine soktu. Şu ana kadar bu devrimlerin bize kazandırdığı en önemli şey budur, yani kitlelerin siyasete kazandırılmasıdır.” diye konuşuyor. 90’lı yılların apolitik neslinin bugün artık görünmediğini kaydeden Gannuşi, “Nitekim Tunus Devlet Başkanı Bin Ali, gerek üniversitede gerekse diğer bazı toplumsal kurumlarda siyaseti söküp atmış, kitleleri depolitize etmişti. Tunuslular artık korku duvarını aştılar, hiç bir şeyden korkmuyorlar, bölgelerine bir
yönetici ya da vali geldiğinde ‘sen daha önce şunları şunları yapmıştın deyip’ gönderiyorlar. Bu çok önemli, artık devlet eskisi gibi dediği dedik, sorgulanmayan bir yapı olmaktan çıkıyor, halkın söz sahibi olduğu bir döneme giriyoruz.” ifadelerini kullanıyor.
İslami Yöneliş hareketi olarak ilk kuruldukları andan itibaren kimseyi dışarıda bırakmayacak şekilde çoğulculuktan yana olduklarını deklare ettiklerini hatırlatan Gannuşi, “Şayet Tunus halkı Komünist partiye oy verir ve onu iktidara getirirse biz buna saygı duyacağımızı belirttik. Bir sonraki seçimlerde gerekirse halk, görüşünü değiştirir.” diye belirtiyor. İçerik olarak ise ne demokrasi, ne
insan hakları ne de kadın hakları için bir tehdit olmadıklarını vurgulayan muhalif lider, “Ne
işçi haklarına karşı çıkıyoruz ne de farklı
inanç sistemlerine inanan insanların haklarını yok sayıyoruz. Örneğin ben 1988 yılında Tunus’ta yayınlanan
Sabah gazetesine verdiğim bir demeçte kadınla erkeğin eşit olduğuna inandığımı belirttim.” hatırlatması yapıyor.