'Hükümette panik havası hakim'

AB’nin Türkiye eski büyükelçisi: 'Tasfiyeler suçun kabulü gibi; Avrupa açısından sorun Türkiye'deki demokrasi'

'Hükümette panik havası hakim'

Avrupa Birliği’nin Türkiye eski büyükelçisi Marc Pierini, yolsuzluk soruşturmalarıyla ilgili olarak hükümeti eleştirirken, asıl meselenin AB’ye tam üyelik değil, Türkiye’deki ‘demokrasi’ olduğunu vurguladı. Euronews televizyonuna konuşan Pierini, “Alınan önlemler, hukuk devletinden geriye dönüş anlamına geliyor, tek çözüm kararlı bir şekilde Türkiye’yi tam üyelik müzakerelerinde tutmak” dedi. 

Müzakere sürecinin uzaması konusunda Avrupa Birliği’nin de hataları olduğunu kabul eden Pierini, AB ile güçlü bağlarından dolayı Türkiye’nin başka alternatifi olmadığını söyledi. Türkiye’deki görevinin ardından misafir araştırmacı olarak Carnegie Europe’ta çalışmalarını sürdüren Pierini, demokratik ve istikrarlı bir Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin çıkarına olduğunu belirterek Türkiye’de demokrasinin tehlikede olduğunu dile getirdi.

HÜKÜMETTE PANİK HAVASI HAKİM 

AB’nin Türkiye eski büyükelçisi Pierini’nin sorulara verdiği cevaplar şöyle: 

-Siz 5 yıl süre ile Avrupa Birliği’nin büyükelçisi olarak Türkiye’de görev yaptınız. Türkiye’de yönetim ciddi bir krizle karşı karşıya. Yolsuzluk suçlamasına hedef olan Başbakan Erdoğan, polis, yargı ve kamu sektöründe ciddi bir temizlik yaptı. Avrupa’dan bakıldığında bu otoriter bir rejime sürüklenme gibi görülüyor. Avrupa Türkiye’de olup bitenler hakkında ne düşünüyor, ne yapabilir? 

Avrupa Birliği hem izleyici hem de aktör konumunda. Bu öncelikle Türkiye’nin iç politikasına, hatta muhafazakâr kesimine yönelik bir kriz. Siz 2 bin polisi ve çok sayıda savcının yerini değiştirirseniz, yasaları, polisle ilgili kuralları, interneti, mali polisin işleyişini değiştirirseniz, bu bir savunma önlemidir ve adeta suçluluğun kabulü anlamına gelir. 4 bakan istifa etti, panik havası hakim. Alınan önlemler, hukuk devletinden geriye dönüş anlamına geliyor. Brüksel ve AB başkentleri için tek yol kararlı bir şekilde Türkiye’yi tam üyelik müzakerelerinde tutmaktan geçiyor. Siyasi bir teşvik olmaması halinde, reformlar da kolay olmaz, Türkiye’deki iktidar arzu ettiği sürece bizim de, bağları tekrar güçlendirmemiz gerekiyor.

-Avrupa Birliği Türkiye’de yaşananlara nasıl müdahale edebilir? Bunu yapabilir mi?

Avrupa Birliği için tek yol, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerine daha sıkı bağlanmak. Bu doğal olarak tam üyelik anlamına gelmiyor. Ancak bazı üye ülkelerin 2007 yılında yaptığı en büyük hata, “Türkiye Avrupa Birliği’ne nasıl olsa hiçbir zaman girmeyecek, biz şunu veya bunu donduralım” demesidir. Sonuçta müzakereleri dondurduk ve reform yapma isteğine darbe vurduk. 

-Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı yakından tanıyorsunuz. Türkiye’nin bir gün Avrupa Birliği’ne tam üye olacağına inanıyor mu?

Kendisi bunun 50 yıl sürdüğünü söyleyecektir. Ancak bu kısmen doğru; zira üyelik müzakereleri 2005 yılında başladı. Süreç çok uzadı; ancak bu Avrupa Birliği’nin tutumundan kaynaklanıyor. Fransız ve Almanların tavrı yakın bir geçmişe kadar net değildi ancak bu bugün daha açık hale geldi. Fransız cumhurbaşkanı haftaya Türkiye’ye gidiyor. Bu olayların aydınlanmasına sebep olacaktır. Türkiye’de çok büyük bir hayal kırıklığı yaşanıyor. Bunun yanı sıra Türkiye’nin Batı ve NATO ile güçlü bağları olduğu görülüyor. Güvenlik konusunda başka alternatif yok. Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden başka bir seçeneği yok. Bu yüzden Türkiye üyelik müzakerelerini sonlandırmak istemeyecektir.

ESAS SORUN TAM ÜYELİK DEĞİL 

-Birçok ülke, Türkiye’yi üye olarak görmeye hazır değil ve müzakerelerin sürmesini arzu etmiyor. Sekiz yıldır müzakereler ilerlemedi, bu ayrıca müzakerelerin sonunda onların üyeliği veto etme hakkını da engellemiyor.

İki şeyi ayırt etmek gerekiyor. Müzakere süreci ve tam üyelik farklı şeyler. Tam üyelik iki yerde kilitlenmiş durumda. Hem katılım koşulluluğu hem de onay bakımından kilitlenmiş durumda. Elbette, müzakerelerin sonunda isteyen ülke referanduma gidebilir, Bu oyunun kuralı ve Türkiye tarafından da kabul edildi. Türkiye’nin rahatsız olduğu konu, her altı ayda bir fikirlerin değişmesi. Ancak Avrupa açısından sorun tam üyelik değil, sorun Türkiye’deki demokrasinin durumu. Türkiye şu anda 75 milyon ve 10 yıl sonra 85 milyon olacak. Demokratik ve istikrarlı bir Türkiye Avrupa’nın çıkarına, her altı ayda bir sorun yaşayan Türkiye Avrupa’nın çıkarına değil. Tek çözüm yolu müzakereleri tekrar güçlendirmek, sonuçlar daha sonra değerlendirilir. Aynı zamanda savunma endüstrisi, sivil toplum, erasmus gibi konular geliştirilebilir. Üyelik müzakerelerine yeni alanlar eklenmeli.

CİHAN
<< Önceki Haber 'Hükümette panik havası hakim' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER