BirGün'den aktarılan habere göre Emniyet'te Ayhan Bora Kaplan soruşturmasında görevden uzaklaştırılarak gözaltına alınan üst düzey emniyet mensuplarına ilişkin kriz sürüyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma kapsamında dört polis müdürünün gözaltına alındığını duyurdu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamada, "Gizli tanık S.S.’nin ifadesinde geçen iddialarla ilgili Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nde görev yapan dört kamu görevlisi hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımızca gözaltı kararı verilmiş olup, gözaltı kararı icra edilmiştir, soruşturma işlemleri titizlikle yürütülmektedir" denildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gece ilerleyen saatlerde MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile Saray’da bir araya geldi. Toplantının gündeminde, suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan soruşturmasıyla ilgili olarak üç polis müdürünün gözaltına alınmasını da kapsayan gelişmelerin olduğu öne sürüldü.
Toplantıya ilişkin herhangi bir yalanlama gelmezken görüşmeye çağırılmayan İçişleri Bakanı Yerlikaya sessizliğini dün bozdu. Yerlikaya, "Hangi kurum içinde Sayın Cumhurbaşkanımıza, hükümetimize ve siyasilerimize yönelik bir yapılanma varsa, sonuna kadar gidip, o yapıları tespit edip adalete teslim edeceğiz" dedi. Mülkiye müfettişlerinin konuyla ilgili rapor hazırladığını kaydeden Yerlikaya, söz konusu raporu kamuoyuyla paylaşacaklarını bildirdi.
YENİKAPI RUHU
Öte yandan gözler partisinin gurup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çevrildi. Parti içindeki kadrolarda değişim mesajı veren Erdoğan, “Yorulan, hatası olan varsa onları dinlenmeye alacağız” dedi. 3 üst Emniyet görevlisinin açığa alınmasıyla ilgili de üstü kapalı mesajlar veren Erdoğan, "Yenikapı Ruhunu baltalamak isteyenler" olduğunu söyledi. "Kuklayı da kuklacıyı da oyunu kimin yazdığını da çok iyi biliyoruz" ifadelerini kullanan Erdoğan, Kanun dışına çıkan, hatası, kastı olan kim varsa hukuk önünde hesap vereceğini belirtti.
Uzunca süredir devam eden AKP-MHP gerilimi karşılıklı hamlelerle derinleşirken rejimin ayakta kalması için birbirine muhtaç iki parti ortak düşman yaratma noktasında birleşti. Sosyal medyada ‘darbe’ hazırlığı yapılıyormuş havası estirilirken Cumhurbaşkanı Erdoğan da MHP Lideri Bahçeli de “Yenikapı ve Cumhur İttifakı” vurgusu yaptı. Her iki lider de rejimi tek başına sürdürme şansı olmadığının farkında. Kamuoyuna verilmek istenen ‘birlik’ ruhu da derinleşen krizin üzerini örtmeye yetmiyor.
BÖLÜŞEMEME HALİ
Krize ilişkin değerlendirmelerini aktaran Aksoy Araştırma’nın kurucusu Ertan Aksoy ise “Bugün yaşanan uzun süredir ittifak adı altında yürüyen AKP-MHP koalisyonunun çatlamasıdır. AKP-MHP koalisyonu aradan geçen süre içerisinde seçmenden tutun bürokrasiye kadar birçok konuda etki yarattı. Bir araya ilk geldiklerinde AKP hızlıca MHP’lileşti. Aradan geçen zaman içinde milliyetçi seçmen de Erdoğancılaştı. İki koalisyon ortağı bürokraside ve yargıda anlamlı bir kadro bölüşümü yaptılar. Elbette buna bağlı olarak güç bölüşümü de oluştu. Bugün yaşanan durum, iktidar ortaklarının birbirine yaptığı yatırımı geri alma ve eldekileri bölüşememe durumudur. Bu süreç mutlak ayrılıkla bitecektir diyebilecek aşamada değiliz. Ama olasılıklar içinde ayrılıkla bitme olasılığının da olduğunu söyleyebiliriz. Yaşanan da bunun sancısıdır” dedi.
***
MHP İLE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR TANSİYON SİYASETİ
Siyaset Bilimci Mehmet Yaşar Altundağ AKP-MHP krizini BirGün’e değerlendirdi. Altundağ’ın değerlendirmesi şöyle:
Mehmet Yaşar Altundağ
“İttifakın yer yer tansiyonlar yaşadığını görüyoruz. Sinan Ateş cinayeti ve bu cinayetin dava süreci bu tansiyonlardan en görünen olanlarından. MHP’nin adalet ve emniyet içerisindeki kadrolaşması Ankara’da gündüz ortası eski önemli bir üyesini rahatlıkla infaz ettirecek güce ulaştı. Bu davanın nereye kadar gideceği ve suçluların organizasyon şemasının ne derece ifşa edileceği AK Parti ile MHP arasında bir güç mücadelesine dönüşmüş durumda.
Aynı şekilde anayasa tartışmalarında da Numan Kurtulmuş’un daha kapsayıcı bir anayasaya ihtiyacımız var demesi ve DEM Parti’yi ziyaret etmesi MHP kanadında tepki ile karşılandı. Devlet Bahçeli’nin seçimden önce Erdoğan’a sen bizim liderimizsin bizi bırakıp gidemezsin çağrısını AK Parti’nin MHP’den başka çaresi yok şeklinde yorumlamak doğru olur. MHP gibi bir lider Partisi’nden, bir başka partinin liderine sen bizim liderimizsin demek normalde kolay hazmedilecek bir durum değil. Fakat MHP, AK Parti ile kurduğu ittifaktan oldukça memnun ve gücünü kaybetmek istemiyor.
AK Parti içerisinde bir başka kanat ise MHP’den ayrılarak hem DEM Parti hem de eski muhafazakarlar ile tekrar ittifak kurmak istiyor. Fakat burada yanlış yorumlanan şu: Erdoğan’a adeta bir masumiyet karinesi atfedilerek bütün bu olanlardan ve stratejik kararlardan Erdoğan münezzeh gibi konuşuluyor. Halbuki bu rejimin başında Erdoğan var ve bütün bu kararları Erdoğan veriyor. Erdoğan’ın seçimden beri yaptığının şu şekilde olduğunu görüyoruz: Bir yandan MHP ile olan tansiyonu sürdürülebilir kılıyor bir yandan ise CHP ile görüşerek hem CHP’nin ivmesini kırmaya çalışıyor hem de CHP’yi MHP’ye karşı bir koz olarak kullanıyor. Yani yeni rejimin oyun kurucu ve kilit partisi olma iddiasını kaybetmek istemiyor. Bu anlamda MHP ile sürdürebilir tansiyon muhalefetle ise yumuşama sürecini görüyoruz.
Bahçeli ile lider düzeyinde görüşme devam ediyor. Farkındaysanız MHP ile yaşanan tansiyon hep ikincil üçüncül isimler üzerinden ya da gazeteci yazar gibi siyasetin dışındaki insanlardan gerçekleşiyor. Bu da liderler düzeyinde bir aşınma imajı vermemek için önemli bir strateji. Olası bir Suriye operasyonunun ve bu operasyonun gerçekleşmesi için ABD siyasetinin dinamiklerinin iyi takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Erdoğan’ın 31 Mart’ta Türkiye’nin güney sınırlarını işaret etmesi de önemliydi. Dolayısıyla şu an kontrollü bir şekilde sürdürülen tansiyon önümüzdeki bahar döneminde bambaşka bir atmosfere dönebilir.”