Barack Obama'nın kazanması demek...

ABD'nin 45. başkanı olan Barack Obama'nın seçimi kazanmasının ne anlama geldiği ve nasıl politikalar izleyebileceğine dair analizler...

Barack Obama'nın kazanması demek...

Demokrat Parti'nin adayı Barack Obama ikinci kez ABD başkanlığına seçildi. Başkan seçilmek için 538 seçici delegeden 270'ini kazanması gereken Obama, 303 delegeye ulaşarak ABD'nin 45. başkanı oldu. Obama'nın en güçlü rakibi Romney ise 206'da kaldı ve seçimden üzgün ayrılan taraf oldu. Peki üst üste ikinci kez ABD'ye başkan olan Obama'nın seçilmesi ne anlama geliyor? ABD'nin Filistin politikasında ani ve radikal bir değişiklikte bulunmayacağını, Suriye konusunda da muhaliflere verilen desteği örtülü yöntemlerle arttırarak Esed rejiminin gitmesini sağlayacağını söyleyen Yazar Aydoğan Vatandaş, "Obama jeopolitik ayrışmaların kutuplaşmaya başladığı küresel sistemde, İslam dünyasını karşısında değil, yanında görmek istiyor" diyerek Obama'nın ikinci dönemine dair varsayımlarda bulundu... İşte Vatandaş'ın Obama analizinde bulunduğu yazı: Obama'nın seçilmesi aslında seçim sürecini yakından takip edenler için sürpriz olmadı. Seçimlerden az bir zaman kala açıklanan anket sonuçları baz alındığında yüzde 90 ihtimalle Obama'nın 272 ila 303 arasında sandalye sayısına ulaşacağı belliydi. Bunu seçimlerden önce ve oy verme işlemi tamamlandıktan sonra da katıldığım TV programlarında anlattım. Obama'nın salıncak eyaletler olarak anılan ve seçmen davranışlarının farklılık arzettiği eyaletlerde de yüzde 75 ihtimalle önde gideceği yine tahmin ediliyordu. Obama'nın geniş halk kitlelerinin nabzını başarıyla tutması, kadınları ve gençleri arkasına alabilmiş olması ve orta sınıfın ihtiyaçlarını gözeten bir seçim kampanyasının yanısıra Twitter, FaceBook, Tumblr. com gibi yaygın sosyal medya araçlarını başarıyla kullanabilmiş olması kuşkusuz başarısında etkili olan faktörler. Bunun yanısıra, rakibi Mitt Romney'in özellikle dış politikada soğuk savaş dönemi argümanlarını yansıtan bir söylem kullanmış olması, Ortadoğu'da sadece İsrail'in güvenliğini gözeten bir söylemde bulunmuş olması, göçmenlerin, Latin Amerikalı'ların, Afro-Amerikalıların desteğini alamamış olması, Goerge Bush'un imajından kendisini ayrıştımakta zorlanması, Orta sınıfı gözetmeyen ve zenginlerden vergi indirimini öngören yaklaşımları da seçimi kazanamamasında önemli faktörler arasında sayılabilir. Ancak yine de, Hristiyanların ‘kült' olarak tanımlama eğiliminde olduğu Mormon tarikatından bir başkan adayının az bir farkla seçimi kaybetmesi ülke genelinde Obama'dan daha fazla oy alması altı çizilmesi gereken bir durum. Mitt Romney profilinde bir başkan adayı için bu aslında başarı bile sayılabilir. Bu başarıda bir iş adamı olarak ekonomiyi düzeltebileceği algısını rahatlıkla oluşturabilmesi ve Amerikan medyasında destek bulabilmiş olması kuşkusuz önemli ayrıntılar. Demokratlar, Senato'da çoğunluğu elde etseler de, Cumhuriyetçiler bir diğer yasama organı olan Temsilciler Meclisi'nde hala çoğunlukta. Bu da Obama'nın sosyal konulara ilişkin vizyonunu gerçekleştirmek için Cumhuriyetçilerle sıkı pazarlık yapmak zorunda bırakacağı anlamına geliyor. . Obama gerek Sağlık reformunu gerekse de orta sınıfın güclendirilmesi için gelir düzeyi yüksek kesimlerden daha fazla vergi alınmasını öngören politikalarını gerçekleştirmek için yine Cumhuriyetçilerle anlaşmak zorunda kalacak. Suriye konusunda ise süreci zamana yayarak, daha aktif bir politika izleyeceğini öngörmek mümkün. Ancak bu Irak'tan askerlerini çeken ve önümüzdeki yıl Afganistandaki askerlerini de çekecek olan Obama yönetiminin Suriye'ye bir askeri müdahalesini içermiyor kanımca. Obama yönetimi muhaliflere verilen desteği örtülü yöntemlerle arttırarak Esed rejiminin gitmesini sağlayacak bir formulü işletiyor ve buna da devam edecek kanımca. İran ve Filistin konusunda ne yapacağı ise diğer önemli dış politika konuları arasında yer alıyor. Ben, Obama'nın İsrail yönetimini İran'ın nükleer programının sonlandırılması ile ilgili ABD vizyonunu İsrail'e kabul ettirdiği kanaatindeyim. Filistin konusunda ise ani ve radikal bir değişiklik beklemek yanlış olur. Ancak Obama'nın 1967 sınırlarına dönülmesinden ve 2 devletli çözümden yana olan vizyonu biliniyorken bu soruna tümüyle uzak kalması zordur. İsrail'de Ocak ayında yapılacak seçimlerde Netenyahu'nun tekrar seçilmesi Filistin konusunda çözümsüzlük sürecinin devamına, Netenyahu'yu Mitt Romney'e destek verdiği için kıyasıya eleştirmeye başlayan Ehud Olmert'in olası Başbakanlığı'nın ise Obama'nın elini rahatlatacak bir sürece işaret edebileceği kanaatindeyim. Obama'nın kazanması Amerikan halkının desteğinin devam ettiği ve değişim sürecinde somut adımlar atmasına imkan tanımak istediği anlamına da geliyor. Amerikan halkının yanısıra Amerikan devlet aklının da Obama'dan yana olduğunu gözlemliyorum. Zira Amerika, jeopolitik ayrışmaların kutuplaşmaya başladığı küresel sistemde, İslam dünyasını karşısında değil, yanında görmek istiyor. Aydoğan Vatandaş
<< Önceki Haber Barack Obama'nın kazanması demek... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER