Finansal istikrarı ‘Komite’ sağlayacak

Türkiye’de finansal istikrarın sürmesi için kamuda yapılanmaya gittiklerini belirten Bakan Ali Babacan, SPK, TMSF, BDDK, MB ve Hazine Müsteşarlığı başkanlarını bir araya getirerek ‘Finansal İstikrar Komitesi’ kurduklarını açıkladı.

Finansal istikrarı ‘Komite’ sağlayacak

İstanbul Ekonomi ve Finans Konferansı’na (ICEF 2011) liderlik yapan Fatih Üniversitesi, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan’ı konuk etti. “Küresel Finansal İstikrarın Sürdürülebilirliği” başlığı altında gerçekleştirilen konferansta konuşan Bakan Ali Babacan, Türkiye’de finansal istikrarın sürmesi için kamuda kurumsal yapılanmaya gittiklerini belirterek, “Bunun ilk örneğini gerçekleştiriyoruz. SPK, TMSF, BDDK, Merkez Bankası ve Hazine Müsteşarlığı başkanlarını bir araya getirerek Finansal İstikrar Komitesi oluşturduk. Bundan böyle bu kurumların başkanları önemli ekonomik konuları konuşup tartışarak bir karar alacaklar. Ve bu kararı da koordineli bir şekilde uygulayacaklar. Bu modeli başta G20 olmak üzere birçok ülkeye tavsiye edeceğiz” dedi. Enteresan dönemden geçiyoruz ICEF 2011’de konuşan Bakan Ali Babacan, İstanbul’un dünyada finans konusunda önemini arttıran bir şehir olduğuna dikkat çekerek, “2023’ün dünyasında hedefimiz İstanbul’u dünyanın en önemli 10 finans merkezinden birisi haline getirmek. Bu vizyon için çalışmalara da başlamış bulunuyoruz” dedi. Dünya ekonomisinin son derece enteresan ve sıra dışı dönemlerden geçtiğini belirten Bakan Babacan, “Özellikle 2008’den itibaren hissettiren ve 2009’da en dip noktasını bulan küresel ekonomik ve finansal krizi dünyadaki tüm ülkeleri etkiledi. Bu krizin safhalar halinde seyrettiğini görüyoruz. İlk safhası sadece finans sektörü ile ilgili idi. Arkasından 2009 yılında ekonomik yavaşlamayı beraberinde getirdi. Son olarak da birçok ülkede sosyal sorunların yaşanmasına ve bunun neticesinde de siyasi krizlerin yaşanmasına yol açtı” diye konuştu. Kağıt üzerinde her şey kolay “Kağıt üzerinde ve teoride çok güzel uygulamalar veya programlar yapabilirsiniz. Ama iş uygulamada bitiyor” diyen Bakan Babacan, uygulama noktasında ise siyasi iradenin çok önemli olduğunu vurguladı. Bakan Babacan, “Güçlü siyasi irade olmadıkça ekonomide olumlu sonuçlar almanız mümkün değil. Güçlü siyasi irade olmazsa ekonomik krizlerin çıkacağını gördük, öğrendik. 1994 ve 2011 krizlerinde bunları yaşadık. Ama 2002 yılından bu yana sil baştan bir sürece girdik” dedi. Küresel krizin küresel sorumluluk duygusu ile hareket edilmesini zorunlu kıldığını ifade eden Bakan Babacan, “Krizin ardından yapılan çalışmalarda batmayacak kadar büyük 25 ülke tanımı içerisine Türkiye’de dahil edilmiştir. Yani Türkiye de finans sisteminde sorun çıktığı anda küresel sistemi etkileyecek bir finansal büyüklüğe ulaşmış durumda. Bizler de artık karar alırken küresel düzenleyicileri ve ekonomileri düşünmek durumundayız” dedi. 2003’ten bu yana önemli reformlar yaptıklarını da hatırlatan Bakan Babacan, “Bankacılık, Kredi kartları, Mortgage yasalarını çıkarttık. Regülasyon çerçevesini çok sıkı tuttuk. 2006’ya geldiğimizde her bankanın bünyesinin sağlam olduğunu gördük. Sürdürülebilir büyüme için herkesin aklıselim hareket etmesi gerekir. Büyümenin sürekliliği ve kalkınmanın sürdürülebilirliği noktasında, bu hedefe doğru politikalar uygulamalısınız” dedi. 2050 yılı iç açıcı değil Birleşmiş Milletler’in (BM) Finlandiya’dan Güney Afrika’ya kadar birçok ülkenin katılımı ile 22 kişilik bir çalışma grubu oluşturduğunu söyleyen Bakan Babacan, “Amacı ise 2050 yılı dünyasına hazırlanmak. Ana konu; küresel sürdürülebilirlik. Türkiye olarak bu çalışma gurubunda biz de yer alıyoruz. Karşımızda öyle bir acı tablo var ki. Eğer herkes her şeyi bugünkü gibi yapmaya, yaşamaya devam ederse 2050 yılının dünyası bugünkünden çok daha yaşanması zor bir dünya haline gelecek. Zengin ile fakir arasındaki uçurum derinleşecek, işsizlik bazı ülkelerde sosyal barışı tehdit edecek boyuta çıkacak. Bugünden küresel ölçekte işbirliği sağlanmaz ise, 2050 yılında 9 milyara ulaşacak olan dünyada yaşam çok zor olacak” şeklinde konuştu. Sosyal politikaların çok önemli ve ekonomik politikalar ile paralel yürütülmesi gereken bir konu olduğunu vurgulayan Bakan Babacan, “2002 – 2009 yılları arasında Türkiye’de en düşük yüzde10’luk gelire sahip kişilerin geliri yüzde 51 artarken, en yüksek yüzde 10’luk kişilerin geliri ise yüzde 8 artış göstermiştir. Özelikle bu dönemde pek çok sektörde rekabet daha iyi çalışmaktadır. 10 yıl öncesine baktığımızda az sayıda holding vardı ve bunların her biri 100 alanda iş yapıyorlardı. Ama şimdi bunların hepsi 3-4 alan seçti ve bu alanlara yoğunlaştılar. Artık her alanda rekabet var” dedi. Fatih Üniversitesi tarafından düzenlenen ICEF 2011 konferansında konuşan Ekonomi Uzmanı Prof. Dr. Daron Acemoğlu ise, 2008 yılı küresel krizine değinerek, ekonomide inişler ve çıkışların olabileceğini, ancak bir dereceye kadar bunların göz ardı edilebileceğini söyledi. Bu konuda ABD’yi örnek veren Acemoğlu, “1970’lerin ABD’sine baktığımızda iş hacmi konusunda ABD Merkez Bankası çok güçlü idi. Geçmişte yaşanılan bu kriz gösterdi ki, bu konuda alınması gereken çok dersler var. Yeni krize baktığımızda ise, artık riski daha kutsal bir seviyede düşünmemiz lazım” dedi.
<< Önceki Haber Finansal istikrarı ‘Komite’ sağlayacak Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER