Latif Bey aradı ve dedi ki...

Önceki gün Abdullatif Şener aradı ve... Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç bu ilginç görüşmeyi yazdı.

Latif Bey aradı ve dedi ki...

Latif Bey aradı ve dedi ki... Önceki gün Abdullatif Şener aradı ve ‘Sizi sandıkta görmek isteriz Latif Bey’ yazımla ilgili kısmi düzeltmeler yaptı. Esasında neyi düzeltmiş oldu, onu da tam anlayamadım. Kendisiyle yakından tanışmam. Karşılaştığımızı da hatırlamıyorum. Politikaya soyunmadan önce yazdığı bir iki kitabı biliyorum. Kitaplarımız aynı yayınevinden çıkıyordu ve ortak ‘editörümüz’ İsmet Uçma marifetiyle alıyordum güzel haberlerini. Böyle bir yakınlığımız var... Politikanın Abdullatif Şener’e uygun olmadığını düşünmüşümdür hep. Bana, duygularıyla aklını, aklıyla rasyonaliteyi dengeleyememiş biri gibi gelmiştir... Bunu, ‘kişiliğini’ ele vermeye çırpındığı röportajlarından da anlamak mümkün... Hani, ‘şarabın tadından başka her şeyiyle ilgili olduğunu’ söylediği ve o ‘bambaşka’ Latif Bey’e ulaşmamızı için bizden ekstra gayret bekleyen ünlü röportaj... Biz o bambaşka Latif Bey’i insan hususiyetleriyle, gücüyle, zayıflıklarıyla yeterince tanıyoruz zaten. Zaman zaman, ‘anlaşılmamak’ cezasına çarptırıldığını ve bu suretle gadre uğradığını/uğratıldığını da biliyoruz. Şunu da biliyoruz: Müktesebatı ne kadar geniş olursa olsun, kendisini hangi farklı kaynaklardan gerçekleştirirse gerçekleştirsin, ondan asla ‘birinci adam’ çıkmaz... ‘İkinci adam’ da çıkmaz. Sanırım uzun süre, ‘ikinci adam’ olarak bile görülmemenin huzursuzluğunu yaşadı ve sonunda bu noktaya geldi. Hayır, bunun ‘ifrat noktası’ olduğunu söylemeye çalışmıyorum. Bu, herhangi bir ‘nokta’ bile değil ki, ifrat noktası olabilsin! Belki huzursuzluğunu yatıştırmak için, kendisinde değer vehmedenlerin de dolduruşuyla ‘birinci adam’ olduğuna/olabileceğine inanmıştır. Hepsi bu. Fakat, Latif Bey’imizin hesap edemediği bir şey var. Siyaset, mühendis cetveliyle ‘oluşturulabilir’ bir şey değil. Lider de, ‘imal edilebilir’ bir şey değil. Mamulattan lider Mehmet Yazar, İlhan Kesici, Hurşit Güneş, Mehmet Ali Bayar, rahmetli İsmail Cem kadar olur. Latif Bey’in telefonda yaptığı düzeltmelere gelince... Demirel’le hiçbir zaman görüşmediğini, Murat Akgün’e yaptığı açıklamada da bu yönde bir ifade kullanmadığını söyledi. Peki, yaptığı bu düzeltmeyi yayınlayabilir miydim? Hayır, yayınlamam şart değildi. Peki, elan mensubu bulunduğu parti hakkındaki ‘iddianame’ karşısında niçin bu kadar suskundu? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın bazı haksız suçlamalarından niçin en ufak bir rahatsızlık duymamıştı? Elbette demokrasilerde parti kapatmak doğru bir davranış değilmiş. Bunu birkaç kez dile getirmiş. Ama konu yargıda olduğu için ‘özellikle susmayı’ tercih ediyormuş. Latif Bey’le bunları konuştuk... Neden Demirel’le ilgili düzeltmenin yayınlanmasını ‘şart’ olarak görmediğini anlayamadım, ama, gördüm ki Latif Bey ‘liderlik’ yolunda bütün psikolojik hazırlıklarını tamamlamış. Hayırlı olsun diyorum. İlaveten de şunları söylüyorum: BİR: Parti kurmak ayıp ve günah değildir. Başka arayışlara yönelmeden önce partinizden istifa ediniz. İKİ: Demokrasilerde parti kapatmanın doğru bir davranış olmadığını Deniz Baykal da söylüyor. Siz farklı olarak ne söylüyorsunuz? ÜÇ: Parti kapatma davası yargıda olduğu için konuşmuyorsunuz. İyi ediyorsunuz. O zaman yargıdaki ‘Ergenekon davası’ için de konuşmamanız, darbecilere mazeret üretmemeniz gerekmez mi? AHMET KEKEÇ - STAR
<< Önceki Haber Latif Bey aradı ve dedi ki... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER