Matkap gibi iç delen bakışlar

Samanyoluhaber.com yazarlarından Abdullah Aymaz yeni köşe yazısını 'Matkap gibi iç delen bakışlar' başlığı ile kaleme aldı.

SHABER3.COM

         Sözler kitabında sahabe bahsinde Üstad Bediüzzaman Hazretleri, insibağ ve in’ikâstan bahsediyor. Yani, “Sahabe efendilerimizi en büyük velilerden büyük yapan sebeplerden birisinin de Peygamber Efendimizin (S.A.S) peygamberliği sırasında yani hayattayken, iman etmiş olarak görüşen, sohbetine nâil olan kimselerin insibağ ve in’ikâsa mazhar olmalıdır” diyor. İnsibağ, aynı boya ile boyanmak, in’ikâs ise aynı akislere, yansımalara, mazhar olmaktır. Efendimize (S.A.S) vahiy, deve üzerinde iken gelince, onun ağırlığına tahammül edemeyen deve, çökmek zorunda kalırdı. Sohbet sırasında vahiy gelirse, dizi sahabeden birisinin dizi yanında ve üstünde ise o sahabe, dizine dağ çökmüş gibi hissederdi. Çünkü Kur’an-ı  Kerim vahiy hakkında “kavlen sakîlâ” yani mâhiyeti meçhul çok ağır bir söz tabirini kullanıyor.

         Üstad Hazretleri, Barla Lahikasında “in’ikâsat” tan bahsediyor. Yani kalplerden kalplere akseden yansımakta olan mânâlardan söz ediyor. Talebelerinin veya kendisinin başına birşey gelince, hiç haberleri yokken, büyük bir üzüntü ve çekinti ile içe çekilmeler, rüya görmeler olduğunu anlatıyor.

         Ali İhsan Tola Ağabeyimiz de, Risale-i Nurları,  tek başımıza okumakla, bir cemaat huzurunda okumanın çok farklı ve feyizli olduğunu ifade ediyor. Yani; “Bu nurlu ve feyizli Kur’an tefsirlerini hüşyar bir cemaate okuyup anlatırken büyük farklılık ve çok derin bir anlayışla yep yeni manalar keşfettiğinizi hissedersiniz. Sakın bunu kendinizden bilmeyiniz çünkü dinleyiciler içerisinde tam kendini vererek, ihlasla ve itikat kulağıyla dinleyen birilerinin kalbine gelen mâna ve feyzin onların kalbinden sizin kalbinize in’ikâs etmesindendir. Cemaatten yansıyan güzellikleri, kendi kalbinize doğmuş ilhamlar ve sünuhat şeklinde asla değerlendirmeyiniz. O, cemaatin bereketi cemaatin kerametidir, sakın kendinize almayınız, hata etmiş olabilirsiniz.”

         M. Fethullah Gülen Hocaefendi, bir sohbetinde gayet içli bir şekilde İzmir’e ilk geldiği dönemlerde Cuma vaazlarından sonra tarihi Kestane Pazarı Camii’nin avlusunda samimiyetle bir biri ile muâneka yapan, kardeşce boyun boyuna sarılan Hizmet mensuplarının uzun zaman cami avlusundan ayrılamayıp sohbet edişlerini tahta kulübesinin penceresinin perdesinin arkasından seyredişini hasretle anlatıyor. Sonra da o samimi cemaatin vaaz sırasında kendisini derin bakışları ile nasıl tesir altında bırakıp yepyeni çok farklı güzel şeyler söylettiklerini,  “Bir matkap gibi içime işleyen derin ve engin bakışlarıyla neler neler ifade ediyorlar ve beni nasıl yönlendiriyorlardı bir bilseniz!”  mealindeki sözlerle ifade ediyor...

                                                                                                        ***

         M. Fethullah Gülen Hocaefendi, 1968-1969-1970 yıllarındaki Buca kamplarında Risale-i Nurların okunmasına çok önem verirdi. Herkes tek başına her gün 50-100 hatta daha fazla sayfa kitap okurdu. Ayrıca seviyelerine göre gruplar vardı bunlar kendi aralarında müzakereli ders yaparlardı. Ayrıca her namazdan sonra tesbihat yapılırdı. Tesbihat bittikten sonra Hocaefendiye anlamadığımız derin konuları sorardık, o da izah ederdi. Yani üçlu okuma şekli vardı. 1- Kendi kendine. 2- Müzakereli. 3- Hocaefendiye sorarak, geniş bilgi ve izahat almak suretiyle…

         Vefatından bir hafta önce merhum Ali Açıl Ağabeyimiz ziyaretimize gelmişti. Son sohbetinde, Kanada’da da müzakereli bir sohbet dersine pek çok kişinin; öğrencilerden olsun, halktan olsun iştirak ettiklerini söylemişti. Yani müzakereli dersler insanların daha çok hoşuna gidiyor demişti. Allah rahmet eylesin.
<< Önceki Haber Matkap gibi iç delen bakışlar Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER