'MHP'de yanlış yapanlar açığa çıkıyor'

BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu: MHP'ye bakınca, üzerine operasyon yapılacak bir yapı göremiyorum!

'MHP'de yanlış yapanlar açığa çıkıyor'

Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Yalçın Topçu, bu seçimde yüzde 10 barajını geçebileceklerini düşünüyor. Her evden bir oy almayı umut ediyor, ayrıca partisine kızan MHP'lileri Ak Parti yerine BBP'ye oy vermeye çağırıyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun her yoksul aileye 600 lira verilmesi projesini, vaktiyle başbakanlıkta çalışırken kendisinin projelendirdiğini açıklayan Topçu, Ak Parti'den de başta KAP (Kalkınan Anadolu Projesi) olmak üzere, her aileye bir avukat, her askere asgari ücret ödemesi gibi projelerini hayata geçirmesini istiyor. -Seçim çalışmalarınız nasıl gidiyor? -Biz 13 Eylül itibariyle yarın seçim olacakmış gibi hazırlanmaya başladık. Paramız pulumuz yok ama kuvvetli argümanlarımız var. Bir kere herkes tarafından sevilen bir partiyiz. Bir tutkal vazifesi gibi görüyor millet bizi. -Ne kadar oy beklentiniz? -Büyük Birlik Partisi benim sahada gördüğüme göre, benimle resim çekilenler verse yüzde 10'un üzerine geçeceğiz. -Ama Muhsin başkanın ölümüne rağmen yerel seçimlerde öyle olmadı. -Başkanın ölümüne rağmen biz oy kaybettik. Sivas'ta yükseldi ama diğer yerlerde ya bunların başı da öldü. Ne olacak, bu parti kapanır artık dediler -Şimdi ne değişti ki barajı aşmaktan söz ediyorsunuz? Anketler de desteklemiyor sizi. -Bazı seçim anketleri üç diyor, beş diyor. Onlar da çok doğru değil. Çünkü onlarda adam beni sormuyor. Ben memleketin dört bir tarafını dolaşıyorum, Ardahan'dan Edirne'ye kadar. Benim gördüğüm yüzde 10'u geçeriz. -2009'da da "İlk genel seçimlerde iktidara geleceğiz" diyordunuz. İnsan bir partinin genel başkanı olduğu zaman, inanmasa da böyle yüksek hedefler koymak zorunda mı kalıyor? -İnanmadığımız şeyi söylemek bizim siyasi usulümüz değil.2009'da biz her yerde belediye başkanı adayı koymadık. Birinci hedefimiz il genel meclisi oldu. Kazanabileceğimiz yerlerde belediye başkan adayı koyduk. Ve sağ seçmene müthiş bir rahatlık verdik. Kazanma ihtimalimizin olmadığı yerde oyları bölmeyeceğiz dedik. Rahmetli genel başkan ölmeseydi il genel meclisinde beş buçuk, altı gibi bir oy neticesinde bu seçimlerde baraj problemi olmayan bir parti haline gelmemiz kuvvetle muhtemel olacaktı. Çünkü tek milletvekilimiz olmasına rağmen, vermiş olduğumuz kanun teklifleri ses getirdi. Rahmetli genel başkanımızın çabalarıyla üniversite öğrenci affı çıktı Mecliste. Özel güvenlik görevlileri, Bağ-kur maaşlarıyla ilgili adaletsizliğinin giderilmesi keza öyle. Bunun yanında da dış seyahatler. Kosova'da bugün bizim milletvekillerimiz, bakanlarımız varsa Muhsin Yazıcıoğlu'nun orada bir hafta yaptığı saha çalışmasıyla oldu. -Büyük Birlik Partisi'ne her evin ikinci partisi diyorsunuz. -Doğru. Tayyip Bey'in de, Kemal Bey'in de evinin ikinci partisiyim diyorum. Ak Partili ve CHP'li arkadaşlar sizin muhakkak mecliste olmanız lazım diyorlar. -İyi de ana partiye değil de, ikinci partiye oy verme gibi bir seçmen modeli yok. -Zaten aşmaya çalıştığım nokta orası. Gönlünü sandığa niye yansıtmıyorsun? Neticede bölücü terörden şikayet ediyor muyuz, ediyoruz. Ahlaki terör ciddi bir problem haline geldi mi, geldi. Ekonomik terörün geldiği nokta ortada. Bunlarda Büyük Birlik Partisi'nin ne vebali var? İnsanlarla konuştuğumuzda bizi sevdiklerini söylüyorlar, diğer partilerden şikayet ediyorlar. Siz bu vatana lazımsınız diyorlar. Ben de diyorum ki peki o zaman bir tane oy ver bize. Madem sevdiğini söylüyorsun. Sevginin bedeli yok mu? -Kuru sevgi karın doyurmuyor yani. -Ben bu seçimlerde sevginin bedelini istiyorum. Bizi denemediniz. Denemenin gereğini yapın. Rahmetli Yazıcıoğlu derdi ki, ne yapayım ben. Rabbim öbür tarafta sorarsa, ben derim ki, vermedin rabbim. Ben öyle demem mesela. Ben derim ki, rabbim sen her şeyi bilensin. Biz 16 yaşında neyi söylüyorsak 54 yaşında da aynı şeyi söyledik. Dik duruyoruz, doğru söylüyoruz, düz yürüyoruz. Her noktada milletin menfaatlerini gözetiyoruz. Derim ki, bunlar sevdiklerini söylediler. Siz var ya siz dediler. Ama bir oy vermediler. Vebali bunlarda derim. BİZİM BİR İSLAM DAVAMIZ VAR -MHP varken Büyük Birlik Partisi'ne ne gerek var? -Memleket 75 milyon. Her partiye ihtiyaç var. Siyasi partiler görüşlerini söylerler. Bunların varlığına, yokluğuna, gerekliliğine millet karar verir. Şu anda görünen o ki, Büyük Birlik Partisi'nin, aldığı 1 milyon oyun on katı sempati alanı var. Büyük Birlik Partisi'ne milletin bir ihtiyacı var. Millet bana ihtiyaç duymasa ben niye olacağım ortada? -BBP, MHP'nin biraz daha dindar olanı mıdır? -Din üzerinden siyaset yapacak bir ahlaka sahip değilim. Bence iki partiyi ayıran millet nezdindeki en bariz mesele, Büyük Birlik Partisi milli duruyor. Milliyetçilik ile ilgili geçmişinden gelen iddiaları neyse onu söylüyor. Mesela Büyük Birlik Partisinin genel başkanı olarak ben her çıktığım yerde diyorum ki, Doğu Türkistan'da bir zulüm varsa benim için katil bir devlettir. Onun başkanına değil madalya, günahımı bile vermem. Manevi değerlerle ilgili Büyük Birlik Partisi'nin hassasiyetleri var. Ama kimsenin ne imanını ölçer, ne amelini ölçer. Alparslan Türkeş, "bizim İslam dinini yaymak gibi bir davamız yok" demişti. Muhsin Bey'de "bunu söyleyen biri beni temsil edemez" deyip ayrılmıştı. BBP'nin İslam dinini yaymak gibi bir davası var mı? -Tabii canım, her Müslümanın var, Büyük Birlik Partisi'nin niye olmasın. Zaten açık ve net ben diyorum ki, benim bunların Avrupa Birliği'ne inat, Adriyatik'ten Çin seddine dilde, fikirde, bir olmuş Türk-İslam birliği gibi bir davam var. -MHP'nin yok mu böyle bir davası? -Var mıdır yok mudur onu bilmem. Onu Devlet Bey'e soracaksınız. Ama benim Turan gibi bir davam var. Biz Türk-İslam birliği gibi bir davanın hala peşindeyiz. Evet, bizim islamı yaymak ve yüceltmek gibi nizamı âlem ve ila-yı kelimetullah gibi bir davamız var. Varlık gayemiz de bu zaten. -Belki de millet bu yüzden oy vermiyor size. -Olabilir. Doğru neticede doğrudur. Yanlışı birçok kimse söylese de yanlış yanlıştır. Bu doğrunun peşindeyiz. Bu sadece milletimizi kurtaracak bir mesele değil, insanlığın da kurtuluşunun burada olduğu kanaatini taşıyoruz. -Siyasal İslamcı olarak bir siz bir de Saadet Partisi mi kaldı? -Hayır. Ben siyasal İslamcı değilim. Ben Ahmet Yesevi'nin, Mevlana'nın, Yunus'un takip ettiği çizgide Anadolu insanının kendine has anlayış ve yaşayışıyla bir İslam'ı benimsiyorum. Ben geldiğim zaman şeriat hakim olacak demiyorum. Ben diyorum ki, hukukun üstünlüğü olacak, 24 saat kesintisiz demokrasi olacak. Ama insanlar inandıklarının gereğini yapacak, diyorum. Türk-İslam birliğindeki kastımız, Türkiye Cumhuriyeti'ni İslam devleti yapmak değil. İslam devleti diye bir şeyin örneği de yok zaten. -MHP ve BBP'nin imajları çok benzer. İki parti de Kürt sorunu tanımlamasını reddediyor. İki partinin de ana söylemi, "memleket elden gidiyor. Hainler vatanı satıyor" şeklinde. İki parti de AB'ye karşı ve idam cezasını geri getirmekten söz ediyor. Bunlara bakıldığında yok aslında bunların birbirinden farkı gibi bir algı oluşuyor. -İdam cezasının kaldırılmasında Büyük Birlik Partisi'nin bir dahli yok. O günkü şartlarda mecliste bulunan partiler ama oy vererek, ama göz yumarak idamın kaldırılmasına neden oldular. MHP Avrupa Birliği'ne karşıysa uyum yasalarını benim zamanımda mı imzaladı? Ben diyorum ki, Avrupa Birliği bizim demokrasimizi geliştirmiyor. Bizim kaynaklarımızı daha rantabl hale getirmiyor. Bizde teknolojiyi yükseltmiyor. Bizim insanımıza serbest dolaşım hakkı vermiyor. Mallarımız dünya pazarlarında yer bulamıyor. Zaten AB'ne girilmesi de mümkün değil. Adam diyor ki, ne yaparsan yap seni almayacağım. BBP HER HALÜKARDA HAYATİYETİNİ SÜRDÜRÜR -Diyelim ki bu seçim sonucunda yüzde 10 alamadınız. Eski oylarınızda kaldınız. BBP daha ne kadar böyle marjinal bir parti olarak yoluna devam edebilir? -Büyük Birlik Partisi Anadolu kilimi gibi. Anadolu'nun ta kendisi. Mescitle meyhane, Alevi ile Sünni, Kürt ile Türkmen arasında ciddi bir yapıştırıcı. İfade ettiği fikirler bin yıllık terkibin kendisi. Büyük Birlik Partisi her halükarda hayatiyetini sürdürür. Ama bana eğer soruyorsanız, ben diğer parti liderleri gibi yapmam. Seçim hezimetine kılıf bulmam. Yok canım param yoktu, pulum yoktu. Ne yapayım taşrada çok iyi oldu ama burada olmadı demem. Benim bir hedefim var. O hedefe ulaşmadığım anda namuslu bir şekilde beceremedik biz bu işi der, ayrılırım. Ben milletten yüzde 10 meclis yetkisi alamazsam bu benim başarısızlığım olur, bırakırım. -Milliyetçi Hareket Partisi ile birleşmeyi önerdiniz Bahçeli'ye. Ama kabul edilmedi. -Türk milliyetçileri iktidar alternatifi olsun istedim. Tuhaf matematiksel hesaplardan milliyetçilerin hesabı geçmez dedim. Milliyetçilerin iktidarı için gönüldaşlık etrafında toparlanmak gerekir. Bize üzerimizde düşeni yaparız, dedim. -Fedakârlık dediğiniz BBP'nin kendini feshedip MHP'ye katılması mı? -Her fedakârlığı ben yaparım da, ben bakkal dükkânı sahibi değilim ki kapatıp gideyim oraya. Dedim ki, Büyük Birlik Partisi bir iktidar projesinde bir ve beraber olabilir. Milletin karşısına bir iktidar projesi sunalım. Ben bölücüler hariç herkesle iktidar projesini konuşurum, görüşürüm. Mazim olan yerle niye konuşmayayım? Kafamdaki soru şuydu: Meşru bir seçim işbirliği yapılabilir mi? -İttifaktan bahsediyorsunuz iki partinin birleşmesinden değil. -Büyük Birlik Partisi ile MHP'nin seçim ittifakı falan olmazdı. Bir seçim işbirliği yapılırdı. Buradan gerçekten milliyetçi çevreler bir heyecan duyardı. Millet de karşısında bir alternatif görürdü. Sonuçta zaten mazi birlikleri olan bir yer. Oturulur, fikri bir background [arkaplan] düzenlemesi yapılır. Ne yapacağız, neyi konuşacağız? -Bütün bunları Bahçeli'ye neden anlatmadınız? Böyle basın üzerinden konuşmak olur muydu? -Doğru da, kapıyı kapatıp götürüp anahtarı ona atacak halim yok. Duruşumu söylüyorum. Neticede ana gövde olduğunu iddia eden yer orası. Ne yapacağım, nasıl yapacağım? Türk milliyetçilerinin bir ve beraber olmasıyla ilgili bizim aklına, fikrine tamam diyeceğimiz kurumlarımız var. Akil bir grup oluşur, bir şey söyler. Neticede olabilecek şeyler vardı. -Kendinizi Bahçeli'nin yerine koyun, vaktiyle bir iktidar mücadelesi yaşanmış. Partiden ayrılmışsınız. Yıllarca birbirinize düşman kardeşler olarak yaşamışsınız. Şimdi ne diye başına bir daha bela alsın? -Ben öyle düşünmezdim. Bu fikri misyonun toparlanması için elimden ne gelirse onu yapmaya çalışırdım. Büyük Birlik Partisi evet, şu andaki durumuyla sayısal olarak çok şey ifade etmiyor ama keyfiyeti herkes tarafından biliniyor. Burada kendilerinin ne kaybı olurdu, ne zararı olurdu onu bilmiyorum. MECLİSTE ÜLKÜCÜLER OLMALI -Kaset skandalları nedeniyle partisine kızan MHP'liler şimdi rotayı size çevirirler mi? -Ülkücü davası nerede yaşanıyorsa, nerede kendi idealleri ve ülküsü geçerliyse orada oy verir. Sadece kızdığı için vermemesi lazım. Muhsin Yazıcıoğlu'ndan sonra gelen adam baksınlar ya. Allah Allah. Ülkücülükse ne bu ülkücülük. İddia ve söylem mi? Tamamı bende var. -Şimdiye kadar dikkate almadılar. -Şimdi versinler. Eğer bundan dolayı kızıp oy vermiyorlarsa MHP'ye, sakın götürüp Ak Parti'ye falan vermesinler. Ülkücünün oy vereceği yer, eğer öbür tarafta eksik hata görüyorlarsa buradaki Alperen kardeşleridir. Bizimkiler de zaten bize kızıyorlarsa başka yere vermesinler. Götürüp MHP'ye versinler. -Barajın altında kalsın amaçlı bir operasyon mudur bu? -Dünyanın bütün kötü güçleri oturup da MHP'nin üzerinde operasyon yapmıyor. Ben bu siyasette komplo teorilerini çok seven biri değilim. Ben gerçeğe bakarım. Milliyetçi Hareket Partisi iktidar olacak hangi argümanları ortaya koydu? Ben Milliyetçi Hareket Partisi'nin meclis performansına baktığım zaman, onun üzerinde uluslararası hesap yapılacak bir durum görmüyorum. Bu neyin hesaplaşmasıdır onu da bilmiyorum. Ama yanlış kapalı kalmıyor, yanlış yapanlar açığa çıkıyor. Tabii ki Sayın Bahçeli yol arkadaşlarını değiştirecek. -Ya da yol arkadaşları onu değiştirecek? -Bizim partiler kanunumuz ortada. Delegeye dayalı bir yapı var. Kokorecimize standart belirleyen Avrupa Birliği, partilerin daha demokratik hale gelmesiyle seçim kanunuyla, partiler kanunuyla ilgili hiçbir şey söylemedi. -MHP barajın altında kalırsa üzülür müsünüz, sevinir misiniz? -Önümüzdeki meclisin milliyetçilerin olmadığı bir meclis olmasını doğru bulmuyorum. MHP'nin de yeterli olduğunu düşünmüyorum. Büyük Birlik Partisi'nin de o mecliste olması milletin de devletin de menfaatine olur. -Tuğrul Türkeş'inde ses kasetleri çıkmıştı Ergenekon davası sırasında. O zaman neden tepki göstermedi Bahçeli? -Bunlar herhalde toplumdaki kabulüne göre değişiyor. Bunun üzerine kamuoyu, medya çok gidiyor. Bazıları Bahçeli'ye yükleniyor ya, kendisi seçmedi mi o yol arkadaşlarını diye. Kim, kimin neyini ne kadar bilebilir? Bahçeli buradan ciddi üzülmüştür. Onu yürekten söylüyorum. Kimseyi hafiye gibi takip edemez. Devlet Bey'in öyle özelliği de yoktur. -Alperenlerle ülkücülerin farkı nedir? -Bir ülkücü eğer inandıklarını, iddia ettiklerini hayatını geçiriyor, onu uyguluyor ve yapılıyorsa Alperenden bir farkı yok. Alperenle, inandığı işleri hayata geçirmek için kültürel faaliyetler yapıyorlar. Meselelerde kreatif bir yöntem kullanarak tepki koyuyorlar ortaya. -Nedir kreatif yöntem? Gidip de Topkapı Sarayı'nda konser verenleri yuhalamak mı? -O gün bir coğrafyada mesele vardı. Bir tel'in toplantısından gelirken bakıyorlar ki oraya bir pankart asılmış. Şarabını, minderini al, Topkapı'ya gel. Altı yedi metre etrafında da kutsal emanetler var. Sabahtan akşama kadar Kuran tilaveti yapılıyor. O pankartı görünce bizimkiler "ne oluyor ya" demişler. Her yerde öldürülüyoruz, asılıyoruz, kesiliyoruz. Bir konser, diyelim ki Çaykovski'nin bilmem neyi minderin üstünde yatarak, şarap içerek mi dinlenir? -Bu "kreatif" eylemden sonra herkes sizi daha mı çok sevdi? -Tabii ki gençlik heyecanını dizginlemeli. Ama Alperen Ocakları böyle bir şeyi dizayn mı etmiş, planlamış mı? Oturmuş bizim gençler, yarın Topkapı'da böyle bir şey olacak. orayı mutlaka basmalıyız, orada gereğini yapmalıyız mı demişler, yoksa dediğim gibi çok acı bir meseleyi telinden dönerken bir pankart ile karşılaşıp bir tepkiyi mi ortaya koymuşlar? KILIÇDAROĞLU BİZİM PROJEMİZİ ANLATIYOR -Siz aslında matematik öğretmenisiniz. Ama şimdi çalışmıyorsunuz değil mi? -12 Eylül ile birlikte görevden alındım. Özel sektörde çalıştım. Muhasebe öğrendim. Belgeli muhasebeciyim aynı zamanda. 86'da kamu haklarımız iade edilmişti, rahmetli Özal zamanında. Özel sektörde kazandıklarımızı Büyük Birlik partisi kuruluşu sırasında helali hoş olsun, neyse gereği onu yaptık. Siyaset çok pahalı bir şey. Kırk yaşında tekrar rahmetli başkanın isteğiyle memuriyete başladım. Başbakanlıkta sosyal riski azaltma projesinde çalıştım. Herhalde çok iyi hizmetlerimiz oldu ki şimdi Kemal Kılıçdaroğlu bile, 600 lira para vereceğiz evin hanımına diyor, her sabah kapıda iki şişe süt bulacaksınız diyor. Biz o zamanlar o iki şişe sütü adını da lıkır- mıkır diye koymuştuk. Oranın genel müdürlük olmasıyla ilgili yaptığımız kanun ve yönetmelik taslağı çalışmalarında da, ayni yardımlardan devletin kurtulması lazım. Bir bütçe varsa, vatandaşa yardım edilecekse yardım alıcıyı Avrupa kriterlerinde belirleyip, nakit olarak da evin hanımına vermek gerekir demiştik. -Bunlar sizin projeniz mi? -Tabii tabii. O zaman beş kişilik ekibin, sosyal yardımlaşma dayanışma fonunun genel müdürlük olma noktasında ortaya koyduğu ilkelerdi bunlar. -Kılıçdaroğlu oradan mı aldı? -Herhalde veyahut da kendisi akıl etti. Ayni yardımların ortadan kaldırılmasını istediğimde düşüncem şuydu. Ayni yardımlar işin içine girdiği zaman, belli bir para ayırıyorsunuz. O malı satın alırken görevli memur da nemalanıyor. Bir sektör oluşuyor. Alım satım, tüccar kazanıyor. Aracı kazanıyor. O kazanıyor, bu kazanıyor. Neticede adama vereceğin bir kilo pirinç maliyeti yükseliyor. Zaten Nobel ödüllü Muhammed Yunus'un bir eserini okuyup ondan esinlenmiştim. Bu ayni yardımların ortadan kaldırılması, nakte çevrilmesi, yardım alıcının uluslararası kriterlerle belirlenip bizzat evin hanımına vermeyi tartışmıştık. O zamanki daire başkanı bir arkadaş erkeğe verelim demişti. Dedim ki erkek ne yapıyor? Zaten gidiyor kahvede oturuyor. O parayı alacak, gidecek orada okeye yatıracak. Kalanı da gidecek şaraba yatıracak. Gelecek hanımı dövecek. Kadına vermek lazım diye söylemiştim. -Ama hayata geçmedi. -Geçti şu anda birçok yerde çocuklara ve kadınlara veriliyor yardım. Tayyip Bey de söylüyor ya, bunlar zaten yapılıyor diye. Ama bu iktidarın tek eksiği belediyelerin ve sosyal yardımlaşma fonlarınca yapılan ayni yardımların tamamen kaldırılmasını sağlamadılar. O sektörü ortadan yok edemediler. Kömürü alma kardeşim, bunun için ihale yapma. Getirip tonlarca kömürü oraya yığıp, millete çuval çuval verme. Kömürün parasını adama ver, kadına ver. Kendisi ne yaparsa yapsın. Doğru olan bu. Kemal Bey de bunu yapmaya çalışıyor. -BBP'nin seçim vaadleri arasında bir "aile avukatlığı" projesi var. O dikkatimi çekti benim. -Her ailenin bir avukatı olacak. Barolar her aileye bir avukat görevlendirecek. Danışma ücreti Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanacak. Bunun dışında "askeri ücretimiz" var. Asgari ücret tutarında askerlerimize ücret vereceğiz. -Ak Parti çalsın bu projeleri, çok güzel. -Çalsın. Bizim KAP'ı da çalsınlar. Kalkınan Anadolu Projesi. Çılgına mılgına gerek yok. Erzurum'dan başlıyor, Erzincan, Gümüşhane, Tokat, Sivas, Yozgat, Kırşehir, Kırıkkale'den geçip Ankara'da bitiyor. Güzergah boyunca 6 baraj, 2803 kilometre kanalı var, toplam 77 kilometre tutan 3 tünel, 40 gölet olacak. Orta Anadolu coğrafyasını gözünüzün önüne getirin. Zaten doğal yataklar var ve dengesiz yağışlar alıyoruz. Sel baskınlarını engelleyecek, ekolojik dengeyi düzenleyecek. Bu proje aynı zamanda da bir toprak reformunu, tapu kadastro çalışmasını mecbur bırakacak. Niye temizlik firmalarının hepsinde Yozgatlı, Çorumlu var? Ya adamın toprağı mendil kadar kalmış. Dededen kalmış, bölünmüş bölünmüş mendil kadar bir toprak kalmış. Onu işlese ne olur, yapsa ne olur, yapmasa ne olur?
<< Önceki Haber 'MHP'de yanlış yapanlar açığa çıkıyor' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER