O çevre dostu oldu, para da ona

Halk arasında kullanılan ‘havadan para kazanmak' deyimi gerçek oldu.

O çevre dostu oldu, para da ona

Birleşmiş Milletler'in Japonya'da düzenlediği çevre toplantısında imzalanan Kyoto Protokolü'ne göre, havada sera etkisi yapan gazlardan çok üreten ülkeler, ceza ödememek için bu ürünlerden az üreten bir başka ülkeden ‘gaz salınımı yapma hakkı' satın alabiliyor. Türkiye söz konusu anlaşmaya imza atmadığı için Bilgin Enerji, söz konusu ‘hak ihracını' Alman bir firma aracılığıyla gerçekleştirdi. Holdingin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Tolga Bilgin, Türkiye'nin protokolü imzalaması halinde aynı miktarda karbondioksitten 800 bin Euro civarında gelir sağlanacağını, bu sayede yeni yatırımların finanse edilebileceğini ifade ediyor. Aynı haktan, hidroelektrik santrallarının yanı sıra arıtma, modern çöp depolama tesisi gibi sera gazını azaltan işletme kuranlar da faydalanabiliyor. Bilgin Enerji Yatırım Holding, Balıkesir'in Bandırma ilçesinde açılışını Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yaptığı 30 megavat gücünde bir rüzgar santralını geçtiğimiz günlerde devreye soktu. Şirketin öz kaynakları ve yurtiçinden sağladığı kredi ile kurulan santral bu sahada yap-işlet modelindeki ilk özel sektör tesisi oldu. Aynı zamanda Rüzgar Enerjisi ve Su Santralları İşadamları Derneği Başkanı Tolga Bilgin, santralın faaliyete geçmesiyle Türkiye'de olmaz gözü ile bakılan bir ilki de gerçekleştirdi. Türkiye, Kyoto Protokolü'ne taraf olmamasına rağmen, bu anlaşma çerçevesinde karbondioksit sertifikası kullanım hakkını ihraç etmeye başladı. Sera gazlarının 1990'daki seviyesine düşürülmesini öngören protokole göre ülke ve şirketler, eğer fazla karbondioksit üretiyorsa, üretmeyenlerden bu hakkı satın alabiliyor. Tolga Bilgin, Türkiye'de daha önce denenen ve gerçekleştirilemeyen karbondioksit satışı konusunda farklı bir yol izlemiş. Alman standart kuruluşu TÜV ve yine aynı ülkeden müşavir bir firma ile gerekli sertifikanın alınması için yürütülen çalışmalar bir yıl sürmüş. Bilgin, müşavirlik yapan firmaların dahi Kyoto Protokolü'nü imzalamayan bir ülke firmasının satış yapıp yapamayacağı hakkında kesin bir fikrinin olmadığını söylüyor. Söz konusu sertifikanın alınması için öncelikle Türkiye'de enerji üretiminin fotoğrafı çıkarılmış. Üretimin ne kadarının emisyona sebep olan doğalgaz ve kömürden, ne kadarının da, su ve rüzgardan olduğu ayrıntılı bir raporla ortaya konulmuş. Daha sonra ise kurulan rüzgar enerjisi santralının ülkeye katkısı belirlenmiş. Bilgin, Bandırma'daki santrallarının ilk ve en büyük olması yönü ile öneminin arttığını vurguluyor. Çalışmalarda tesisin 72 bin ton karbondioksitin atmosfere yayılımını önlediği tespit edilmiş. Sonuç alınmasında ise 'gönüllü pazarların' keşfedilmesi etkili olmuş. Tolga Bilgin, “Türkiye, Kyoto Protokolü'nü imzalamadığı için bizim yapabileceğimiz, emisyonu gönüllü marketlerde satmaktı. Çünkü Kyoto pazarında sadece imza koyan ülkeler ticaret yapabiliyordu. Bu durumda fiyat tonda 10 Euro olacakken 2,5-3 Euro'ya düşüyor. Ama bu bir başlangıç.” şeklinde konuşuyor. Avrupa'da büyük holdinglerin çevre imajını korumak ve Kyoto Protokolü'ne uymak için emisyon belgelerini satın aldıklarını ifade eden Bilgin, kendi haklarının da Almanya'daki bir aracılığı ile şirket kanalıyla çok sayıda şirkete satıldığını kaydediyor. Ödeme ise tamamen ikili anlaşma ile belirleniyor. Tolga Bilgin, Türkiye'nin Kyoto Protokolü'nü imzalaması halinde karbon ticaretinden elde edilecek gelirin yeni yatırımları finanse edeceği görüşünde. Yatırıma başlanmadan karbon sertifikası alınabildiğine dikkat çekiyor. Dört yıl içinde yaklaşık bir milyar dolar harcayarak, 500 megavatlık rüzgar enerjisi yatırımı planladıklarını ifade eden Bilgin şu bilgileri veriyor: “Türkiye'nin yenilenebilir enerji potansiyeli yüksek. Kyoto Protokolü'nü imzaladığında bir hedefi olacak. Yurtiçinde bu ticaret başlayacak. Yeni sanayi yatırımlarının oluşturacağı emisyon, bu tür temiz enerji tesisleriyle düşürülecek.” Manisa Soma'da kurmayı düşündükleri 90 megavatlık rüzgar enerjisi santralının termik santralın şaftına bağlanacağını ifade eden Bilgin, burada tezat bir durum ortaya çıkacağına dikkat çekiyor. Havaya zararlı gazlardan daha az bırakılması için işbirliği Kyoto Protokolü, Birleşmiş Milletler'in 1997 yılında Japonya'da düzenlediği çevre toplantısında katılımcı hükümetler tarafından kabul edilen bir anlaşma. Burada varılan mutabakat, gelişmiş ülkelerin sera etkisine sebep olan gazları 2008-2012 yılları arasında yüzde 5,2 düşürmelerini öngörüyor. Anlaşma bu amaçla esnek mekanizmalara yer veriyor. Sera gazı üretimi yüksek olan bir ülke, belli bir para karşılığında gaz salınımı az olan bir başka ülkeden 'gaz salınımı yapma hakkı' satın alabiliyor. Bir diğer yöntem de, ülkelerin, karbondioksit gazını 'emen' ağaçlardan bol miktarda yetiştirmesi. Söz konusu anlaşma 161 ülke tarafından imzalanmış durumda. Dev barajlar ve arıtma tesisleri Türkiye için büyük bir fırsat Karbon ticaretine, atmosfere sera gazı salınımını önleyen her türlü yatırımı yapan firmalar dahil olabiliyor. Türkiye Kyoto Protokolü'nü imzalamadığı için bu protokole imza koyan ülkelerdeki yetkili bir standart kuruluşu ile yapılacak bir çalışma sonucu 'karbon sertifikası' alınması gerekiyor. Bu işlemin tamamlanmasından sonra Türkiye'den şirketler de karbon ticareti yapılan 'gönüllü pazarlarda' ihracat yapılabiliyor. Türkiye'de sayıları hızla artan modern çöp depolama alanları, baca gazı arıtma tesisleri ile hidroelektrik santralları bu ticaretten pay alınabilmesi için büyük bir fırsat. En fazla sera gazı çıkaran tesisler arasında; doğalgaz, kömür ve fueloil ile çalışan enerji santralları, petro kimya, kimya, metal ve boya fabrikaları ile maden ocakları bulunuyor.
<< Önceki Haber O çevre dostu oldu, para da ona Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER