DEMOKRASİ MAHZENİ

DÜN “demokrasi mahzeni”nde bir siyaset sayfası daha açıldı.


Ankara Akay Caddesi’ndeki DYP Genel Merkezi’nin zemin katı için 1980’li ilk yıllarda siyaset yasaklısı olan Süleyman Demirel, “demokrasi mahzeni” derdi. Çünkü... 12 Eylül askeri yönetim vesayeti altında demokrasi askıya alınmıştı. Demirel’e göre “mahzene tıkılmıştı.” Güniz Sokak’taki evi önünde sürekli olarak bekleyen birkaç askeri cip, ona adeta 12 Eylül askeri yönetiminin varlığını hatırlatırdı. Evi ve siyaset mahzeni dediği genel merkez, ortam dinlemesine alınmıştı. Bütün bu engelleri aşacağı ve Türkiye’ye 9. Cumhurbaşkanı seçileceği o zamanlar Demirel’in aklının köşesinden geçiyor muydu bilemem... O yıllarda Hüsamettin Cindoruk, DYP’nin “emaneten” genel başkanıydı. Referandumla Demirel’in siyasi yasakları kalkınca gözünü kırpmadan genel başkanlığı ona devretti. Yıllar sonra dün o “demokrasi mahzeni”nde Hüsamettin Cindoruk, DP’ye “Genel Başkan adayı olduğunu” açıkladı. Eski tüfekler BUNCA yıl aktif politikanın dışında kaldıktan sonra Cidoruk’un bu dönüşünün arkasındaki sebepler ne olabilir? Önce her siyasetçi için geçerli olan genel kuralı hatırlayalım: “Siyaset, sadece girişi olan, çıkışları kapalı bir uzun yoldur.” Cindoruk’un açıkladığı karar, işte bu kuralın kanıtlarından biridir. Ama... Hadisenin böyle tek ve şahsi bir nedene indirgenmesi “saflık” olur. Politika kulislerinden dinlediklerimi yansıtayım... Cindoruk’un arkasında DYP ve onun ağa babası AP’nin Necmettin Cevheri, Bekir Sami Daça, Mehmet Gölhan gibi ağırlıklı isimleri var. AKP’nin tam dolduramadığı merkez partisi ihtiyacını karşılamak üzere DP’yi yeniden yapılandırmak ve geleneksel tabanına dayanmak istiyorlar. Bu oluşumun bir adım gerisinde ise, Mesut Yılmaz’ın bulunduğu yolunda iddialar da var. Yani... Bu harekete ANAP’ı da katmak hesaplarından söz ediliyor. YENİ PARTİ TUTAR MI? HÜSAMETTİN Cindoruk ve eski tüfekler, DP yönetimine seçilebilirler mi? Mesut Yılmaz’ın çengeline ANAP’ı takarak, Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu’nun yaptıkları ölü doğumdan sonra, sağlıklı doğumu başarabilirler mi? Ve bir soru daha... Merkez parti boşluğunu dolduracak adresi yazabilirler mi? Önce birincisi... DP’de son Genel Başkan Süleyman Soylu’nun aday olmayacağı kesin değil. Ayrıca... Parti örgütünde Tansu Çiller hâlâ güçlü. Çiller’in Cindoruk’a omuz verip vermeyeceği de henüz belirsiz. ANAP’la birleşmeye gelince... Bu partide Erkan Mumcu etkisini, Mesut Yılmaz’ın aşabileceği hayli kuşkulu. Ve nihayet... Bu ikisinin böyle bir vitrinle bir araya gelmeleri, AKP’ye alternatif merkez parti çekim alanı nasıl yaratabilir? Yeni seçmen nesilleri, her biri zamanında değerli hizmetler vermiş olan eski tüfekleri tanımıyor. Çoğunun adlarını bile bilmiyor. Mevlana’yı hatırlamak MEVLANA’ nın “her şey dünle beraber gitti cancağızım . Şimdi yeni şeyler söylemek lazım” dizesini hatırlamakta yarar var. Sadece yeni şeyler söylemek değil, bunları söyleyen yeniler de gerek. Heyecan yaratacak, umut olacak lidere ve kadroya ihtiyaç var. Cindoruk’u dinledim. Hem de zevkle dinledim. Polemik ekolünün, üslubu zarif, zeka pırıltısı yüksek bir ustası o. Örneğin... “Cep telefonu ve bilgisayar çağdaş yaşamın gerekleri ama bizde suç aletlerine dönüştü” söylemi etkiliydi. Buna benzer başka “lazer” keskinliğinde polemikleri oldu. İçimden alkışladım. Ama... Artık “polemik” ustalığı yeterli değil. Türkiye’ye 1965’te Demirel’in, 1974’te Ecevit’in, 1983’te Özal’ın estirdiği güçlü ve taze rüzgârlar gerek. Üçü de gençti. En yaşlısı sayılabilecek Özal bile aktif siyasete girdiğinde 50 yaşın eşiğindeydi. AKP lideri Erdoğan henüz 55 yaşında. Cindoruk, DP’de bir hareket başlatmalı ama bunu aynı damardan genç, diri ve politikanın içinde pişmiş , o damardan gelen karizmatik bir isme bırakmalıdır. Örneğin... Mehmet Ali Bayar’a ya da öyle bir yıpranmamış ama genç yaşta politikanın göbektaşında terlemiş bir eğere...
<< Önceki Haber DEMOKRASİ MAHZENİ Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER