ŞEHİT EŞLERİNİN 'ENDİŞESİ'

Yaralı bir yüreğin duygusal tepkileri sanılan şaibenin aslında sağlam delillerden kaynaklandığı anlaşılıyor.


'Genç subaylar rahatsız' ifadesi medya ve siyaset tarihimizdeki yerini aldı. Cumhuriyet Gazetesi'nden Mustafa Balbay'ın, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök tarafından lanetlenmesine yol açan cümle türevleriyle birlikte hayatın içinde. 'Genç siviller rahatsız' en güzel örneklerden. Faturasını ağır ödemiş olsa da Balbay buluşuyla övünebilir. Son günlerde medyada yer alan bazı haberlerin Balbay'ın söylediği gibi değil, gerçekten genç subayları rahatsız ettiğini düşünüyorum. Albay Rıdvan Özden'in eşinin beyanlarıyla başlayan süreçten bahsediyorum. Tomris Özden, eşinin şehit haberini ilk aldığında olayla ilgili şüphelerini dile getirmişti. Yaralı bir yüreğin duygusal tepkileri sanılan şaibenin aslında sağlam delillerden kaynaklandığı anlaşılıyor. Şehit Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın eşi "Kuşkular bizim de içimizi kemiriyor" diyerek konuya müdahil oldu. Aydın, Diyarbakır Lice'de bölük komutanlığı binası önünde uzun namlulu silahla kafasından tek kurşunla şehit edildiğinde kamu vicdanını tatmin etmek kolay olmadı. Asayiş Bölge Komutanı Hasan Kundakçı ve yardımcısı Tümgeneral İlker Başbuğ'un olay yerine helikopterle intikali şüphelerin büyümesini önledi. Her şeye rağmen ailenin içine bir kurt düştüğü bugün görülüyor. "Biz de aynı kuşku ve endişe içinde olayları takip ediyoruz. Bizim de içimizi kemiriyor." cümlesi ciddi tahlilleri hak ediyor. Bayan Aydın, önemli bir psikolojiyi gözümüze sokuyor: ENDİŞE. Bu rastgele bir ifade değil. Eşini kaybetmiş bir kadın neden endişe edebilir? Ya gerçekten kocam, PKK değil de devlet içine yuvalanmış bir çetenin kurbanıysa? Endişenin kaynağı bu soru. Tomris Özden'e geri dönelim. Teselli etmek için ailenin yanında yer alan, şehidin toprağına su döken birinden şu anda şüpheleniyor. Yaşanan acıları katmerlendiren bir durumdan bahsediyoruz. Vatan için şehit verdiğinizi düşünerek teselli olduğunuz eşinizin, devlet içindeki şebekelerin kurbanı olma ihtimalini konuşuyoruz. Ve belki en acısı silah arkadaşı diye bildiğiniz insanların can yoldaşınıza kıymış olmasından ENDİŞE ediyorsunuz. Güneydoğu'dan al bayraklara sarılı gelen her rütbeli cenazesi için bu şüphenin oluşmasını kim engelleyecek? Cenazede babasına layık olabilmek için dimdik duran Süleyman Can Binbaşı'nın oğlu Onur'un aklına bu şüphe ve endişelerin üşüşmesine nasıl mani olacağız? Bir mayını etkisiz hale getirirken şehit düşen Üsteğmen Çağlar Canbaz'ın annesinin içine aynı kurdun düşmediğine emin olabilecek miyiz? Ya arkadaşları? Okul hayatı boyunca aynı yatakhaneyi paylaştığı, birlikte silah çattığı, izinde beraber kaldırım arşınladığı arkadaşlarının içine bu ENDİŞE düşerse? Genç subayların rahatsız olduğunu düşündüğüm konu işte bu. Türkiye, Ergenekon davasında bağırsaklarını temizlemek üzere ciddi adımlar attı. Savcının iddianamedeki ifadesiyle 'güya Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki' zararlı unsurların ayıklanıp cezalandırılması için epey mesafe kat edildi. Önceki örneklerinden bildiğimiz gibi topyekûn bir devlet iradesi olmasa bu kadar ileri gidilmesi imkânsızdı. Geldiğimiz noktada mücadelenin sürdüğünü ve Ergenekon'u kurtarmak adına son kozlarını oynamaya çalışanları görüyoruz. Başka hiçbir şey olmasa söz konusu ENDİŞE'yi bertaraf etmek uğruna sonuna kadar gitmeliyiz.
<< Önceki Haber ŞEHİT EŞLERİNİN 'ENDİŞESİ' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER