Devletin bu hoyratlığı neden, çocuklara da acımaz mı bu devlet?..

Gazetecilik mesleğinin esasını eski deyişle fikri takip oluşturur. Bir haberi yakaladın mı sonuna kadar götüreceksin. Bir olaya kancayı taktın mı yarıda bırakmayacaksın.


Ama bu iş öyle söylendiği gibi kolay olmaz. Ayrıca, Türkiye gibi bir ülkenin yoğun gündemi de izin vermez her zaman. Her şey öylesine üstüste gelir ki, istesen de sonuna kadar kovalayamazsın. ‘13 kurşun’da da böyle oldu. Maalesef sonuna kadar gidemedim. Oysa kaç yazı yazmıştım. 12 yaşında 13 kurşunla vücudu delik deşik edilerek hayata veda eden Uğur Kaymaz için 2005’de şöyle seslenmiştim: “Eğer insan hakları diyorsak... Eğer yaşama hakkı diyorsak... Eğer hukuk devleti diyorsak... Eğer adalet diyorsak... O zaman ‘13 kurşun’un hesabını sormak zorundayız. Biraz vicdanı olan herkes 12 yaşındaki Uğur’u, 13 kurşunu ve Mardin’in Kızıltepe’sindeki bu davayı unutmaz.” 2007’de dava bitince: “2004 yılı kasım ayında, Mardin’in Kızıltepe’sinde, kurşun yağmuru altında can vermişti 12 yaşındaki Uğur Kaymaz; vücudundan 13 kurşun çıkmıştı. Dava sonuçlandı. Dört polis beraat etti. Anlaşılan, ‘yasal sınırlar’ içinde bir eylemmiş, 12 yaşındaki Uğur’un vücudundan çıkan 13 kurşunlu eylem... Gazetelerin bir köşesine sıkışmış küçücük bir haber böyle... İçim acıyor.” Aradan iki yıl daha geçti. Dava Yargıtay aşamasındaydı. Ne oldu, izlemedim. Ne yazık ki öyle. Sonucu geçen gün Umur Talu’dan öğrendim, Sabah’taki köşesinden: “Yüksek Yargı’ 12 yaşında bir çocuğun polisler tarafından ‘çatışma esnasında’ öldürüldüğünü yüksek karara bağladı. 12 yaşında, terlikli bir çocuk, evlerinin önünde, babasının kamyonunu yolculuğa hazırlarken, babasının yanında, 13 kurşunla delik deşikti ya... Buradaki ‘adalet acısı’, ille vuranların ceza almaması veya alması meselesi değil; başka hayatların da kararması için ısrar hiç değil. Ancak, inancınız ne olursa olsun, 12 yaşında ayağında terlikleriyle delik deşik edilmiş bir çocuğun bir de ruhunun mahkûm edilmesi ciddi bir sorun. Küçük bir bedende 13 kurşunun ne işi vardı; ne gereği vardı; devlet ve güvenlik böyle bir şey midir?.. Diye hiç sormazsanız... Aslında adaletiniz de, devletiniz de, güvenliğiniz de pek olmaz. Hele çocuklarınıza sevgiyle baktığınız herhangi bir anda bile bir kere sormamışsanız. Artık, Kızıltepe’deki bir olayın neden yıllarca Eskişehir’de mahkeme edildiğini, neden ölü çocuktan kaçırıldığını filan zaten hiç sormayacaksınız! Küçük bir iç sayfa olayı olmaya itilirken, ‘12 yaşında 13 kurşunla delik deşik Kızıltepeli Uğur’ için ısrarla arka arkaya çok yazı yazdım. Onun delik deşik bedeninde yazan soğuk ‘öldü’ kelimesinin inleyen harfleri yer değiştirdi, ‘ödül’ olup bana ‘Yılın köşe yazısı’ diye verildi. Şimdi, ‘delik deşik Uğur’un ruhunu rahatsız etmeden sessizce sesleniyorum: Bu ödülü geri alın!” Umur Talu’nun acısını ben de hissettim. Ahmet İnsel de Radikal İki’de yazıyordu, 13 kurşun davası geçen Haziran ayı kesinleşmişti. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz’ın polis ateşi sonucu öldürülmesiyle ilgili davanın temyiz incelemesini tamamlamış ve yerel mahkemenin polisler için verdiği beraat kararını oybirliğiyle onamıştı. Adli Tıp raporunda, babasının ardından sokağa terlikle çıkan ve bu esnada sırtından sıralı biçimde dokuz, göğsünden dört kurşun yiyerek ölen Uğur Kaymaz’ın Kalaşnikof silah taşıyamayacak ve çatışmaya giremeyecek kadar küçük olduğu belirtilmişti.(5 Temmuz 09 tarihli Radikal İki, ‘Kutsal Devletin İdeolojik Aygıtları’ başlıklı makale) Ahmet İnsel’in yazısında başka çocuklar da vardı, 14 yaşında, 15 yaşında, 16 yaşında ağır hapis cezalarına çarptırılan çocuklar... Hatay Dörtyol’da polise taş attığı iddia edilen 14 yaşındaki çocuğa “örgüt üyeliği ve örgüt propagandası”ndan 3 yıl 6 ay, 17 yaşında olana ise 4 yıl 6 ay hapis cezası verilmişti. 2009 yılı Haziran ayı başı itibarıyla, sadece Adana’da “yasadışı örgüt propagandası ve üyeliği” suçundan son 11 ayda cezalandırılan çocuk sayısı 69’a, ceza süresi ise 300 yıla ulaşmıştı. Bu arada TBMM İnsan Hakları Komisyonu söz konusu çocuklara karşı polisin “işkence ve kötü muamelede bulunduğu” yönünde suç duyurusunu Adana Başsavcılığı’na göndermişti. Ama ne var ki Başsavcılık 4 Mayıs’ta kovuşturmaya yer olmadığına karar vermişti. Devletin bu hoyratlığı neden? Çocuklara da acımaz mı bu devlet?.. ‘Sivil yargı sorunu’yla ilgili bir başka acı örnek, Hrant Dink cinayeti davası yarına...
<< Önceki Haber Devletin bu hoyratlığı neden, çocuklara da acımaz mı... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER