Memleket nasıl satılır?


Başbakan Tayyip Erdoğan, 3’üncü Ordu Komutanı Saldıray Berk hakkında kendisine “Memleketi satıyor” dediği iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuş. İddiaya göre Orgeneral Berk, bu sözleri 20 Mayıs 2008’de ziyaret ettiği Başbağlar Köyü’nde sarfetmiş. Neden böyle bir kanıya varmış, onu açıklamamış. AK Partililerin düne kadar memlekete irtica getireceğini söylüyorlardı, herhalde bu irticayı getirmek zor gelmiş, satmaya karar vermişler. Memleket nasıl satılır fikir beyan etmemiş. Benim bir kaç fikrim var. - Mesela, dağın başına memleketi korumaya gönderdiğiniz çocuklara, baskın haberi aldığınız halde bilgi vermemek, bir örnek olabilir. - Veya Heronların militanlara fazla zayiat verdirdiğini görüp ya koordinatlarının değişmesini ya da düşürülmesini talep etmek... - Hatta MİT bu bilgiyi tespit edip karargaha bildirdiğinde, üstünü örtüp görmezden gelmek. - Daha da vahimi, basılan bir karakolda gençlerin ölümünü naklen yayın ile izleyip kurtulmaları için parmağını kımıldatmamak... Örnekler artırılabilir. Silah alım satımı yaptığın işadamlarıyla tribünde “çak” yapmak, terfi kararlarını silah ve inşaat sektörünün talepleri doğrultusunda yapmak gibi. Demokrasimiz henüz emekleme aşamasında olduğu için, ülkenin başbakanı bile bu iddiaların üzerine doğrudan gidemiyor. Ne yapıyor? Bir orgeneralin kendine yönelik sözleri hakkında suç duyurusunda bulunuyor. O çocuklar orada sahipsiz yatıyor. Sürekli şehitlerden bahsedenler, şehitliği yüceltenler, o çocukların hesabını sormuyor. Çifte bir standart var. Haklı olarak Mustafa Balbay’ın tutukluluk süresinin hesabını soranlar, Hantepe şehitlerinin hesabını sormuyor, soramıyor. Suç duyurusunda bulunan ailelerin fotoğrafına bakınca neden olduğunu anlıyorsunuz. Çünkü onlar harcanabilir kimsesizler. Tıpkı Tuzla’da ölen tersane işçileri, kot taşlama işçileri gibi. Bu insanların hesabını Ramazan ayında bile soramıyorsanız, öbür dünyada verecek ağır bir hesabınız var demektir. İzmir ile CHP tencere ile kapak Uzun bir aradan sonra ailemi ziyaret etmek için İzmir’e geldim. Zaman içinde dondurulmuş, tozlu bir şehir bu. Kayseri, Denizli, Konya gibi kentlerin dinamizminin ardından yerinde sayan, hatta geri giden bir şehir. Şehrin en önemli arteri uzun zamandır metro yapımı için trafiğe kapanmış, esnaf perişan. Bir zamanlar İzmir’in Nişantaşısı olan Alsancak sıradan bir semte dönüşmüş. “İrtica korku”sundan her şeye hayır diyen İzmir, evet diyecek, olumlu bir adım atacak cesaretten yoksun kalmış. Türkiye’nin geleceğini bu şehir temsil etseydi herhalde kişi başı gelirimiz Mozambik’le aynı olurdu. Burası kendini ilerici sanan tutucuların kenti olmuş. Önder Sav’ı özel törenlerle karşılayan bir parti teşkilatına sahip CHP’ye emanet bu kent her haliyle. Tablo ortada. 10 yıl içinde 1930’lara döner herhalde... Fener’in sıkıntısı - Topa hakim oluyor ama gol pozisyonuna giremiyor. - Pres altında dağılıyor. - Alex yoksa takım da yok oluyor. - İki eksikle takımın dengesi dağılıyor. - Akılın yerine güç ikame edilmek isteniyor.
<< Önceki Haber Memleket nasıl satılır? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER