Bardakoğlu’na saygı


DİYANET İşleri Başkanlığı görevi sona eren Prof. Ali Bardakoğlu’nu saygı ile uğurluyorum. İsterdim ki iktidar, herhangi bir genel müdürü görevden alır gibi değil de daha saygılı bir ‘ritüel’ düzenleyerek Sayın Bardakoğlu’nun kendi isteğiyle görevinden ayrıldığını açıklasaydı. Sevindiğim husus, Prof. Bardakoğlu’nun akademik çalışmalarına dönecek olması ve yerine gelen Prof. Mehmet Görmez’in aynı kaliteye ve vizyona sahip bulunmasıdır. Nedir bu vizyon? - Siyasetten uzak durmak... İktidarda muhafazakâr bir hükümet bulunduğu halde Sayın Bardakoğlu’nun hiçbir hareketi ‘iktidara yakınlık’ izlenimi vermemiştir. Bu durum Diyanet’in itibarını güçlendirmiştir. Aynı şekilde, dinin ve laikliğin birbiriyle barışmasına da önemli katkılarda bulunmuştur. - İkincisi, Bardakoğlu, din anlayışında katı gelenekçilikten ve kuru nakilcilikten uzak, geniş ufuklu ve ‘deruni’ bir İslam anlayışını temsil eden öncü ilahiyat bilginlerinden biridir. Prof. Mehmet Görmez’le bu çizgi devam edecektir. Sayın Görmez “hadis metodolojisi” profesörüdür. Peygamberimizin “hadis”lerini incelerken klasik “usul”ün yanında modern “metodoloji”yi kullanmanın ne kadar ufuk açıcı olduğunu söylemeye gerek bile yok. Din ve hukuk Ali Bardakoğlu ile 1988 yılında tanıştım; Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü’nde doçentti... Ben Tercüman gazetesinin genel yayın yönetmeniydim. Ramazanda ilave olarak “Kuran-ı Kerim Ansiklopedisi” vereceğiz. Rahmetli patronum Kemal Ilıcak, böyle bir eser Türkiye’de ilk defa yayımlanacağı için büyük titizlik gösteriyor ve destek veriyor. Bilenler, Ali Bardakoğlu’nu tavsiye etmişlerdi. Tanıştık; ansiklopediyi yazacak heyetin başkanlığını kabul etti; güzel bir eser oldu. Sonra Bardakoğlu’nun akademik çalışmalarını yakından izledim. İlahiyatla birlikte hukuk okumuş olması (o zaman yasak değildi!) elbette ona, geleneksel fıkıhın yanında yeni bir pencere daha açmıştı. Bütün eserlerinde bu görülür. “Dini olan”la “hukuki olan” arasındaki farkı en iyi anlatan bilginlerimizden biridir. Bu ayırım geleneksel İslam literatüründe de vardır; Prof. Bardakoğlu modern hukuk teorileriyle birleştirerek güçlendirmiştir. Bu anlayışta din hukukun yerine geçmeye kalkmaz, hukuk laik bir alandır... Laiklik ise dinin sadece itikadi ve ahlaki değil, sosyal işlevlerine de saygı gösterir, onu “mabed ve vicdan”a hapsetmeye kalmaz. Çağımızın ulaştığı çözümün özü de budur zaten. Alevi açılımı Aleviliğin temel yazılı kaynaklarını tıpkı basımlarıyla birlikte Prof. Bardakoğlu’nun yayımlatmış olması takdirle karşılanacak bir husustur. Bunun yanında, tarihsel inançlar bakımından, insanlar bir mekânı kendileri için “ibadethane” sayıyorsa, devlet buna hayır diyemez. Ancak Diyanet’in buna “fetva” vermesini beklemek meselenin doğasına aykırıdır. Cemevlerini ibadethane olarak tanımak ve Alevi İslam’ın din hizmetlerini yürütecek bir üst kurumun oluşmasının hukuki zeminini hazırlamak hükümetin görevidir ve sorumluluğudur. Alevi İslam için oluşturulacak kurum da, Diyanet de özerk olmalıdır, mali kaynaklarını ‘mensup’larının ödeyeceği vergiler ve vakıflardan sağlamalıdır. Bardakoğlu’na saygılarımı sunuyor, yeni ilmi eserlerini beklediğimizi belirtmek istiyorum.
<< Önceki Haber Bardakoğlu’na saygı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER