NATO mu Türk dış politikası mı?


Türkiye önemli bir kırılma sürecinde. Geçiş sürecinin iki yüzü var. Madalyonun bir yüzünde demokratik cumhuriyete geçiş sancıları var. Diğer yüzünde ise uluslararası arenada bağımsız stratejik inisiyatifler kullanma sürecinde bir Türkiye var. Soğuk savaş döneminin bağımlı dış politikasından global ölçekte kendi menfaatlerini ve önceliklerini ortaya koyan bir Türkiye. Küresel aktörler açısından kilit bir bölge olan Ortadoğu'da yeniden Devlet-i Aliyye etkisi gösterme potansiyeli olan bir Türkiye. Ortadoğu'da komşularla sıfır sorun politikasıyla Osmanlı barışını (Pax Ottomana) demokratik ve laik bir ülke perspektifiyle tekrar gerçekleştirebilecek bir Türkiye. Bölgesinde her istediğini gerçekleştiremese bile istemediği bir politikanın kendisine rağmen gerçekleştirilemeyeceği görünümünde bir Türkiye. Yani oldukça rasyonel ve istikbal vadeden bir dış politik vizyon. ABD, NATO ve AB'ye rağmen kendi menfaatlerini önceleyebilen Türk dış politikası gerçekten önemli bir sınavla daha karşı karşıya bulunuyor. Önce ABD'nin şimdiyse NATO'nun bir projesi olarak füze kalkanı. ABD Başkanı Reagan döneminde Yıldız Savaşları Projesi (Stratejik Savunma Girişimi) olarak düşünülen balistik füze savunma girişimi, 2001 yılında Başkan G. W. Bush tarafından başka bir isimle tekrar gündeme getirilmişti. Fakat Rusya'nın sert tepkisiyle karşılaşan proje ABD tarafından geri çekilmişti. 2009 Eylül'ünde Obama ABD'sinin tekrar gündeme getirdiği proje, Rusya'nın eski sert tavrını büyük ölçüde aşmış durumda. Yıldız Savaşları veya şimdiki görünümüyle Füze Kalkanı Projesi, öyle görülüyor ki ABD açısından siyaseti ve başkanları da aşan bir devlet çizgisi. Projeyi NATO bünyesinde hayata geçirebilme eşiğinde olan ABD için Türkiye'nin çekinceleri kuşkusuz sürpriz oldu. ABD Savunma Bakanlığı müsteşarı Jim Townsend'in "Şimdi Türkiye bir karar verecek" diyerek diplomatik olmayan bir dil kullanması, ABD-Türkiye ilişkilerinin tekrar dar bir koridordan geçeceğini gösteriyor. 19-20 Kasım'da Lizbon'daki NATO toplantısı neticesinde tespit edilecek NATO vizyonu, Türkiye'nin bölgesel ilişkileri üzerinde etkili olacak. Bölgesel imajı üzerinde de. Soğuk Savaş döneminin bitiminden bu yana Türkiye ile ABD hatta NATO'nun tehdit algısı arasında ciddi farklar ortaya çıktı. Bugün İran, Türkiye için bir tehdit değil. Ama ABD motorlu NATO'ya göre tehdit unsuru. Türkiye'nin ısrarı sonucu düşman ülkeler açıkça zikredilmeyecek olsa da, Füze Kalkanı Projesi'nin özellikle İran'a karşı hayata geçirildiğini bilmeyen yok. Füze savunma sisteminin İran merkezli düşünülmesi, projenin samimiyetinde ciddi bir zaaf oluşturuyor. Zira İran'ın ABD'yi ve Batı Avrupa'yı vurma kapasitesine sahip uzun menzilli füzeleri yok. 2015 yılından önce böyle bir ihtimal de yok. Türkiye'ye konuşlandırılacak dünyanın en gelişmiş radarları olan X-Band radarlarıyla, ülkemizin bir cephe ülkesi konumuna düşeceği gözardı edilmemeli. Türkiye açısından şu noktalar gözardı edilmemeli; 1- Sistemin komutasında Türkiye'nin söz sahibi olması, topraklarımızın tümünün füze kalkanı kapsamında olması ve sistem açısından açıkça düşman bir ülke belirtilmemesi kabul edilse bile... Komşularla sıfır sorun politikası ve Ortadoğu imajımız zarar görebilecek. 2- İran-Türkiye ilişkileri neredeyse tarihinin en iyi noktasında. Füze kalkanı projesi ise İsrail'i, İran'ın fırlatabileceği füzelerden koruma kapasitesine sahip. İran'la ilişkilerimizin gölgelenmesi ihtimal dâhilinde. 3- ABD, Türk Hükümeti'ni kendi dış politik vizyonu ile NATO arasında bir tercih yapmaya zorluyor. Türkiye'nin Ortadoğu politikasını kontrol altına almak istiyor. 4- Türkiye'nin amaçladığı ise muhtemel zararları minimuma indirmek. Bölge ülkelerini hedeflemediğini açıkça göstermek. Bu ise oldukça zor. Tüm okurlarımızın bayramını tebrik ederim.
<< Önceki Haber NATO mu Türk dış politikası mı? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER