O belgeleri Türk medyası yayınlayabilir miydi?


Dünya WikiLeaks depremiyle sarsılıyor. Julian Assange'nin internet sitesi ABD'nin bütün kirli çamaşırlarını ortaya döktü. Pazar akşamı itibarıyla sızdırılan 251 bin belgenin 220'si internette. Belgeler, yazışmalar, ABD'li diplomatların 'dedikodu'ları gündemin ilk maddesi. WikiLeaks depremi o kadar güçlü ki, paşaların görevden alınması, CHP'deki deprem, ortaya çıkan şok Balyoz belgeleri güme gitti. Şu anda tek gündem WikiLeaks ve uzun süre de öyle olacak gibi. Belgelere gelince. Açıkçası okuduklarım içinde 'vay be' diyeceğim bir şey görmedim. Birçoğu Ankara gazetecilerinin duyduğu, dinlediği, not ettiği bilgiler. Bu yüzden ortaya dökülenlerin çoğunlukla 'diplomatik dedikodu' olduğu eleştirisi haksız değil. Tabii işin bir başka boyutu da şu: Amerika'yı ciddi bir ülke sanıyorduk. Meğerse son derece düzeysiz ve laubali bir çalışma tarzı varmış. Şöyle ki; 'gizli' damgalı belgelerde yer alan birçok bilgi Ankara dedikodusu. Üstelik birçoğu da yanlış. 'Şu bakan eroin kaçakçısı', 'bu bakan çapkın', 'bu şunu yaptı öbürü bunu yaptı', 'Başbakanın 8 tane gizli hesabı var gibi.' Böyle bir bilgiyi yazıyorsanız belgesini koymak zorundasınız. Aksi durumda 'resmen dedikoducu' olursunuz ki Amerika'nın şu anda içine düştüğü durum tam da öyle. Belgeler sızdıkça daha çok şey konuşacağız. Özellikle de PKK, darbe girişimleri, İsrail gibi konularda elle tutulur bir şeyler çıkarsa asıl o zaman diplomasinin 11 Eylül'ünü görürüz. Dün itibarıyla herkesin hemfikir olduğu bir şey var. Diplomasi artık teknolojiye ayak uydurmak zorunda. Yani 'perde gerisinde başka sahnede başka' olamazsınız. Günün birinde yaptığınız tüm kirli tezgâhlar ortaya çıkar. Bu yüzden diplomatların da artık her daim mikrofonlara konuşuyor gibi olması şart. Bu açıdan Türkiye'nin eli rahat diyebiliriz. Çünkü AK Parti iktidarının en ilginç özelliklerinden birisi 'olduğu gibi' olması. Başbakan da, Gül de, Davutoğlu da en sert eleştirdikleri İsrail meselesinde bile perde gerisinde ne diyorlarsa mikrofonlarda da onu söylüyorlar. WikiLeaks bombasının biz gazetecileri çok yakından ilgilendiren başka bir boyutu daha var. Acaba bu belgeler Türk medyasına sızdırılsa ne olurdu? Kaç gazete yayınlamaya cesaret ederdi? 'Ne olmuş canım tabii ki yayınlarız' diye atlamayın çünkü 'belge yayınlayan gazete ve gazeteciler' adliyelerde sürünüyor. Üzerimizdeki baskıyı göstermesi açısından geçen hafta yaşadığım bir olayı aktarayım. Malum olduğu Balyoz Darbe Planı iddiaları üzere EMASYA protokolü 4 Şubat 2010'da kaldırıldı. Fakat 8 Şubat'ta gizli bir emrin haberini yayınladık. O emirde 'protokol kalktı ama çalışmalara aynen devam' deniyordu. Aradan geçen sürede kimse iptal edilen protokole rağmen nasıl oluyor da EMASYA çalışmalarınızı sürdürüyorsunuz demedi. Yapılan tek şey 'bu belge nasıl sızdı' soruşturmasıydı. 22 Ekim'de ise bir başka EMASYA skandalına yer verdik. Bu kez 6. Kolordu Komutanlığı 'aynen devam' anlamına gelecek bir emir yayınlamıştı. Haberden sonra tarih tekerrür etti. Kimse 'Bu çalışmaları nasıl yapıyorsunuz' demedi. Fakat yine sızdırma soruşturması açıldı. Bize yine mahkeme yolu göründü. Hatta ilginç bir şey daha oldu. Olayı soruşturan Hava Kuvvetleri Savcılığı ifademi almak için çağırdı. Fakat ifadeye çağrıldığım gün Başbakan Erdoğan ile Lübnan'da olacaktık. İlgili savcıya ifade için çağırdıkları gün yurtdışında olacağımı, bir gün sonra gelip ifade verebileceğimi söylediğimde 'Beni ilgilendirmez. O saatte burada olmazsanız zorla getirme kararı çıkartırım' dedi. Ben de çaresiz 'O zaman perşembe gece 02.00 sularında havalimanında oluruz. Oradan yakalatırsınız' dedim. Neyse ki adalet yavaş işliyor da yakalama kararı gelmeden seyahatten döndük ve ifadeyi verdim. Bu diyaloğu şundan aktardım. Tüm dünya WikiLeaks'ı tartışıyor. NY Times, Le Monde, The Guardian, El Pais gibi gazeteler günlerdir belgeleri yayınlıyor. Belgeler gizli ve yayınlanması sakıncalı. Fakat kimse bu gazeteleri suçlamıyor. Yarın bir gün bu medya kuruluşlarına 'gizli belgeleri yayınlamaktan' dava açılmayacak. Çünkü uygar dünyanın kabul ettiği bir kural var. Devlet sırrını medya değil devletin kendisi korur. Gazeteci her yerde gazetecidir ve haber değeri taşıyan bir şeyi bulursa yayınlar. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, WikiLeaks olayına bir de bu cepheden bakarsa iyi olur. Hepimizin gözü kulağı Ergin'in yaptığı çalışmada çünkü.
<< Önceki Haber O belgeleri Türk medyası yayınlayabilir miydi? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER