Karartma skandalı ve Bakan Gönül


Türkiye, uzun yıllar sonra ilk kez darbe ile hesaplaşıyor. Bir darbe planını yargı önüne çıkarıyor. Ama hiç kolay olmuyor. Sanıklar direniyor. Sanıkların kurumları direniyor. Kurumların bakanları direniyor... Muhalefet direniyor. Darbeden nemalanacak çevreler direniyor... İyi ama neden? Darbe yapılsaydı, sanki o bakan yerinde mi kalacaktı? Bugün savcıların topladığı deliller ve hâkimlerin kanaati ile gerçekleşen tutuklamaların yerini, sorgusuz sualsiz, sınırsız gözaltılar ve tutuklamalar alacaktı... Balyoz Darbe Planı 12 Eylül'den kopya edildiğine göre, muhalefet partisi yetkilileri de içeri alınacaktı. Bir kez daha partileri kapatılacaktı. İşkence ve kötü muamele göreceklerdi. Öyleyse yargı sürecine bu şekilde müdahale etmek niye? Yargılamayı siyasallaştırmak niye? Delilleri sulandırmak, mahkeme sürecini itibarsızlaştırmak çabası niye? Kimisi çıkıp, "rekor sayıda tutuklamayı yanlış buldum" diyor... Peki, siz kaç kişinin tutuklanmasını isterdiniz? Kimisi çıkıp, "zamanlamasını yanlış buldum" diyor. Peki, siz hangi tarihte olmasını isterdiniz? Ne zamandan beri yargı kararları kişilerin tercihlerine, siyasetin takvimine uygun alınır oldu? Savcılar neden var? Hâkimler neden var? Karara itiraz hakkı neden var? Hiç düşündünüz mü? Savcı yanılıyorsa hâkimler var. İkisi de yanılıyorsa, itirazı değerlendiren ayrı bir hâkimler heyeti var. Savcı ve bütün hâkimler tutuklama konusunda aynı fikirdeyse, mahkemede aklanmak dışında çare aramak beyhude. Bir de "Delil karartma durumu yok tutuksuz yargılansınlar" diyen grup var. BUGÜN'ün ortaya çıkardığı "imha edilen belgeler" manşeti bunun da gerçeği yansıtmadığını ortaya koyuyor. Şu an tutuklu bulunan bir Balyoz sanığının başında bulunduğu tugayda, yine şu an tutuklu iki Balyoz sanığına ait, yasadışı faaliyetlere ait belgeler herhangi bir tutanak tutulmadan imha ediliyor. Yazılı olmayan bir emir, özel kurye yoluyla, tutanaklara geçirilmeden gerçekleştiriliyor... Delil karartma değil de nedir bu? Uygulamanın Türkiye genelinde yapıldığı iddiası dikkate alınırsa, kim bilir daha ne tür belgeler artık mevcut değil. Bütün bu gerçeklerin ışığında Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün önceki gün yaptığı şu açıklamaları değerlendirelim: "Memuriyette açığa alma bir tedbirdir. Delillerin karartılmaması için vesaire... Tevkif edilince zaten delillerin karartılması söz konusu olmaz... Açığa alma tedbirine şu an ihtiyaç görülmüyor ama duruma tabii tevkifin devam edip etmeyeceğine göre karar vereceğiz..." Madem öyle "açığa alma tedbiri" neden tutuklama öncesi uygulanmadı? BUGÜN'ün ortaya çıkardığı "imha skandalı" bu konuda açık bir ihmali göstermez mi? Madem o tedbiri alamadınız, tutuklamanın yerinde olduğu anlamı çıkmaz mı? Kaldı ki "sivil bürokratlar" tutuklanınca açığa alınabiliyor da, kritik görevlerdeki tutuklu "askeri bürokratlar" için bu istisna neden? Türkiye darbe ile ilk kez mahkemede hesaplaşıyor. Ama hiç kolay olmuyor. Yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve hukukun üstünlüğü için alınması gereken daha çok yol var.
<< Önceki Haber Karartma skandalı ve Bakan Gönül Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER