Galatasaray 10 günde üçüncü lig maçını oynuyor gibiydi doğrusu. Terim, Twente önünde kurduğu 11’ini çok küçük rötuşlarla Inter karşısına çıkarmıştı. Bu kez de sadece 2 değişiklikle (Ayhan-Elmander’in yerine Melo-Baros’la) Türk Telekom Arena’daydı yeni Galatasaray... Diziliş de değişmemişti: Liverpool önüne Galatasaray (Inter maçındaki gibi) 4-3-3 formasyonuyla çıktı. Yeni sağ bek Ujfalusi, Inter maçından sonra Liverpool müsabakasının da yıldızıydı. Yeni sağ iç Sabri yine çok çalıştı, ama bu rotasyon nedeniyle 11’e giren Gökhan Zan’ın gerek ağırlığı gerek oyun zekasının yetersizliğiyle sırıttığının altını çizmek gerek. Orta üçlüye Ayhan’ın yerine giren Melo zaman zaman kalitesinden pasajlar sundu ama fiziksel olarak henüz hiç hazır gözükmedi. Yaz dönemini iyi geçirmediği her halinden anlaşılan bir başka yıldız Arda’nın da liglerin ertelenmesine en çok sevinmesi gereken isimlerden biri olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü 90 dakikalık maç kondisyonu için onun da 1 aya ihtiyacı var. Inter önünde 4-3-3’ün en uç oyuncusu olarak başlayan Elmander varlık gösteremeyince Liverpool maçına kenarda başladı. Bu maçta Terim onu son bölümde 4-4-2’ye döndüğünde kullandı ki Elmander’den de verim almak için muhakkak İsveçli’nin yanına/önüne bir başka santrfor koymak lazım. Çünkü İsveçli futbolcu hiçbir zaman sezonda 15-20 gol atan hedef santrfor olmadı, hep daha fazla oyun kurucu ve asist özellikleriyle dikkat çekti. * * * Hem Inter hem de Liverpool maçına travmatik 2010-11 sezonundan 8 oyuncuyla başlamasına rağmen 180 dakikayı gol yemeden 3-0 galip kapatan Galatasaray’a tabii ki büyük kredi yazmak lazım. Hakan çok toparlanmış, Baros arzulu, Selçuk liderliğe yavaş yavaş ısınıyor. Ama Glen Johnson, Raul Meireles, Gerrard, Downing, Luis Suarez gibi yıldızları olmayan Liverpool’un da Galatasaray’ın hazırlık evresi için süper bir rakip olduğunu kabul etmek gerek. Bu galibiyete tabii ki sevinilmeli; ama Galatasaray’ın hâlâ savunmadan top çıkarırken arızalı olduğu, Melo-Arda gibi yıldızların kuvvetlenmeleri gerektiği gerçeğini de unutmamalı.