Avrupa'nın parasını istemiyoruz


Geçtiğimiz hafta Berlin’de SWP’nin (Alman Uluslararası Güvenlik Enstitüsü) bir toplantısına katıldım; benim konuşmacı olduğum bölümün teması Avrupa’nın genişlemesi, kaçınılmaz olarak Türkiye ve ayrıcalıklı ortaklık konuları idi. Bendeniz ekonomi ağırlıklı bir konuşma hazırlayarak toplantıya katıldım, tanımını kimsenin yapamadığı gerekçesi ile ayrıcalıklı ortaklık konusuna girmeyeceğimi, bu konuyu da sevmediğimi ifade ettim ama toplantının tartışma bölümünde konu yine döndü, dolaştı ve aynı noktaya geldi. Türkiye’de işler bugün iyi gidiyor, ekonomi hala büyümesini sürdürüyor, istihdam yaratılıyor, Avrupa’da da işler, Almanya dışında, bizimkinin aksine kötü. Ve bu durum, zaten genetik olarak çok bayılmadığımız, işler bizde çok kötü giderken biraz çaresizlikten sarıldığımız Avrupa sürecinin gündemden hızla düşmesine neden oluyor. Oysa, yine bendeniz, konjonktüre bu kadar dayalı kanaat oluşturmanın hatalı olduğunu düşünüyorum, hatta biliyorum; 2014 ve ötesinde Avrupa tekrar toparlanır, yoluna devam eder ve bugün bizde “AB battı” diyenler de yine Ağustos aylarında YAŞ toplantılarını, altı şiddetinde depremlerde çöken kamu inşaatlarını, fakirliği, işsizliği, kürt meselesini, laikliği konuşmaya devam ederler. Ben, hala ve inatla, Türkiye’nin AB tam üyelik perspektifinin yaşamsal olduğunu düşünüyorum ve görüşlerimi de her ortamda dile getiriyorum. Berlin’deki toplantıda aynı konu gündeme geldiğinde aklıma bilebildiğim yegane ve ingilizce “everything but institutions” yani “kurumlarda temsil hariç her şey” biçiminde ifade edilen ayrıcalıklı ortaklık formülü geldi ve tartışmaların bir yerinde bendeniz de kendi görüşümü, bu formülün tam tersini açıklama olanağı buldum. Görüşlerimi şöyle özetledim: 1- Türkiye en kısa vadede AB’ye tam üye olmalı ve tüm kurumlarda, Konsey’de, Komisyon’da, Parlamento’da mutlaka ama aşağı da açacağım biçimde temsil edilmeli. 2- Alman, fransız seçmeni ve bu seçmene yakın durmak zorunda olan alman, fransız politikacıyı da anlamak, anlamaya çalışmak zorundayız. 3- Ortalama bir alman, fransız Türkiye’nin tam üyeliğine ilişkin en çok üç konudan endişe ediyor: Türkiye’nin AB bütçesine getireceği yük, Türkiye çıkışlı işgücünün kendi ülkelerinde işsizliği daha da arttıracağı ve 74 milyonluk Türkiye nüfusunun AB kurumlarında yüksek temsil oranı; bu konularda, hele bu kriz ortamında sokaktaki avrupalı adamı da anlamak zorundayız, zira nihai kararı o verecek. 4- Dini, kültürel farklar, coğrafya konuşmaya değmeyecek, itiraz konusu olamayacak kadar yanlış konular; aklı başında avrupalıların da monokültürel, tek dinli bir yapıyı arzu etmediklerini düşünüyorum, umuyorum. 5- Bu üç noktaya ilişkin, tamamen şahsi görüşüm olarak, üç öneri getirdim: a- Türkiye’nin artık AB bütçesinden gelecek paraya ihtiyacı, en azından eskiye oranla, hiç yok; 2012 Türkiye bütçesi ile AB bütçesi zaten üç aşağı beş yukarı avro cinsinden aynı büyüklükteler, AB’de bugün 27 ülke var, başları zaten dertte, buradan gelecek para olmadan da çok rahat idare ederiz. b- AB’ye girmek istememizin nedeni Avrupa’ya işsizlik ihraç etmek değil; işgücünün serbest dolaşımını sokaktaki avrupalıyı rahatlatacak bir süre erteleyebiliriz. Zaten hızlı büyüyen, AB üyesi bir Türkiye’de kimse de yabancı ülkelere çalışmaya gitmek istemeyebilir. c- Kurumlarda nüfusa göre temsil ilkesini de yine belirli bir süre erteleyebiliriz; bu konunun hukuken çözümü kolay değil ama istenirse bir çözüm bulunur. Yarın tam üye olacak bir Türkiye’nin AB kurumlarında Fransa’dan daha güçlü, Almanya kadar temsili zaten pek hakkaniyetli olmayabilir. 5- ANCAK, taviz verilmeyecek konu, bu üç muhtemel derogasyon-erteleme (para, serbest dolaşım, nüfusa dayalı temsil) dışında, tam üyelik, Avrupa Birliği Adalet Divanı’na katılmak, AB Komisyonu tüzük ve yönetmeliklerinin “doğrudan uygulanırlığına” taraf olmak, sıramız geldiğinde dönem başkanlığı yapmak, oy birliği gerektiren konularda veto yetkimizi kullanabilmek, vs. Avrupa’da kriz geçicidir, bu geçici krizi biz fırsata çevirebilmeliyiz.
<< Önceki Haber Avrupa'nın parasını istemiyoruz Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER