PKK sıkıştığı için mi ateşkes istiyorsunuz?


Haber, “BDP’nin sınır ötesi ateşkes harekâtı” başlığıyla çıktı. Başlık altında, Kürt siyasetinin önde gelen isimleri olarak zikredilen Selahattin Demirtaş, Gülten Kışanak, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un, Süleymaniye’de Talabani ile bir araya gelecekleri, ateşkes konusunu masaya yatıracakları bildiriliyor. Heyet, daha önce İstanbul’da Mesut Barzani ile bir araya gelmiş... Yine ateşkesi konuşmuşlar... Bu arada, Güneydoğu’da, 750 sivil toplum kuruluşunu temsilen bir heyet bayramdan sonra Köşk’e çıkacakmış, hükümeti ve Meclis’te grubu bulunan siyasi partileri ziyaret edecekmiş. Konu tabii “ateşkes” ve “akan kanın durdurulması...” Güzel şeyler... Daha doğrusu, haberi okuduğumda (Taraf gazetesinin manşetiydi), “İyi bari... Elini taşın altına koyması gerekenler nihayet harekete geçiyor” diye düşündüm. Fakat “Harekete geçmek için, güvenlik güçlerinin teröre karşı topyekûn mücadele başlatmasını mı bekliyordunuz?” diye sormaktan da kendimi alamadım. Peki, ateşkes konusunda bu “acul” gayret de neyin nesidir? Örgüt, Kazan’da ciddi zayiat verdi. Sınır ötesindeki “lojistik yolları” tamamen kesilmediyse de, ağır bir hasar aldı. Her gün bölgeye yeni cesetler geliyor. Müntesipler arasındaki panik havası telsiz konuşmalarına bile yansıyor. Bir diğer ifadeyle, PKK çözülüyor. Çünkü örgüt, her şey normale dönerken (dönecekken), müzakere masasını devirdi ve “Silvan sürecini” başlattı... Arkasından Hakkari ve Çukurca saldırıları geldi... Bir hamle yaptı. Kaybetti. Soru şu: PKK, demokratik açılımlara ve müzakerelere rağmen, niçin “zımni saldırmazlık anlaşmasını” bozdu? Niçin bu hamleye gerek duydu? Bu işten anlayan stratejistler şu yorumu yapıyor. PKK, Hakkari ve Şırnak’ta racon kesiyordu, bu iki kente el koymuştu. Bu hâkimiyetini bütün bölgeye yaymak istedi... “Demokratik özerklik” ilanı ve KCK’nın faaliyetleriyle (yani, muhtemel bir halk hareketiyle), bu girişimin başarıya ulaşacağını düşündü. Fakat, iki temel hata yaptı. Birincisi, “müzakereleri sabote eden taraf” etiketinin ağırlığı altında ezileceğini düşünemedi. İkincisi, devletin gücünü hafife aldı... Stratejistler böyle diyor. Ben de BDP’nin “acul gayretini” anlamaya çalışıyorum. Madem iş bu noktaya gelecekti (yani, yeniden ateşkes şartlarının oluşması için çaba harcayacaktınız), neden kendinizi “partner” ve “vasi” kılacak bir siyasal tutum benimsemediniz? Neden parlamentoyu boykot ettiniz? Neden zımni saldırmazlık anlaşmasını bozanlardan (terör örgütünden) iki çift lafı esirgediniz? Neden bütün barış çağrılarını kulak arkası ettiniz? Neden “PKK silah bıraksın” diyen Kürt kanaat önderlerine ve Güneydoğu’daki STK’lara alan açmadınız? İşin bu noktaya geleceği belli değil miydi? Hem, neden “ateskes arzularınızı” sınır ötesine taşıyorsunuz? Parlamentoda grubunuz yok mu? Parlamento zeminine taşımak istediğiniz hangi “meşru talebiniz” karşılıksız kaldı? Barışın tesis edilmesini istiyorsanız iki şey yapacaksınız: BİR- Şiddeti tecrit edecek yeni bir siyasal tutum geliştireceksiniz ve kamuoyunu buna inandıracaksınız. İKİ- “Demokratik açılımlara” destek vereceksiniz, yeni anayasa sürecine katkıda bulunacaksınız...
<< Önceki Haber PKK sıkıştığı için mi ateşkes istiyorsunuz? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER