Türk

Türk-İslam sanatının en zirve örneği Selimiye, 5 asırdır dünyayı selamlıyor -Mimar Sinanın ustalık eseri Selimiye Camisi, Unesconun kültürel eserler listesinde tek eser olarak yer alıyor


EDİRNE (A.A) - Mimar Sinanın sanat ve tekniğini konuşturduğu Selimiye Camisi, 5 asırdır Türk-İslam sanatının en zirve örneği olarak Edirneden dünyayı selamlıyor.
     AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Unesconun geçen yıl Dünya Kültür Mirası listesine giren Selimiye Camisi, 1568 inşasına başlanarak yaklaşık 6 yıl sonra tamamlandı.
     Kanuni Sultan Süleymanın oğlu olan ve babasının Zigetvar seferinde yaşamını yitiren 2. Selim, Edirneye devletin gücü ve zenginliğini gösteren bir cami yapılmasını emreder. Ancak, bir cuma namazıyla açılışını beklediği Selimiye Camisi tamamlanmadan Sultan 2. selim, hastalığı nedeniyle hayatını kaybeder.
     Mimar Sinanın ustalık eseri olan, Türk-İslam sanatının en zirve örneklerinden biri olan Selimiye camisi, 5 asırdır Edirnededen dünyayı selamlıyor.
    
     -Caminin mimari özellikleri-
    
     Selimiye Camisinin başlıca mimari özellikleri, şöyle sıralanıyor:
     Kubbe: Selimiye Camisinin devasa kubbesi, tuğla malzeme ile örülerek inşa edilmiştir. Kubbe sekiz fil ayağının üzerinde yükselir. Selimiye Camisinin 1980lerde yapılan restorasyon çalışmaları sırasında kurulan iskele yardımıyla kubbenin ölçümü yapılmıştır. Buna göre kubbe merkezinin yerden yüksekliği 42,30 metre, çapı 31,26 metredir. Kubbe üzerinde dıştan yaklaşık 70 ton kurşun kaplama vardır. Kubbe kasnağında 32 adet pencere açıklığı bulunur. Kubbenin içine 1808 yılı onarımında nakşedilmiş mavi zemin üzerine beyaz renkli İhlas Suresi hat olarak işlenmiştir.
     Minareler: Dört köşesinde üçer şerefeli, dört minare bulunur. Bu minareler yükseklikleri bakımından Selçuklu ve Osmanlı minareleri arasında ilk sırada yer alır. Minarelerin yüksekliği 85,67 metre olarak ölçülmüştür. Minarelerden avlunun ön tarafında bulunan ikisi birbirinden bağımsız üç yol bulunur. Bu yolları kullanan üç kişi birbirini görmeden üç ayrı şerefeye çıkabilir.
     Sütunlar: Selimiye Camisinin iç mekan ve avlusunda, kubbe ve kemerleri taşıyan çok sayıda sütun kullanılmıştır. Bu sütunlardan bir bölümü Atinadaki, bir bölümü Kıbrıs ve Enezdeki antik yapılardan toplanmıştır.
     Ağırlık kuleleri: Ağırlık kulesi büyük kubbelerde, kubbenin kenarlara açılıp yıkılmaması için kubbe eteğine yerleştirilen kulelere verilen addır. Merkezi kubbenin çevresinde sekiz adet içi boş ağırlık kulesi bulunur.
     Minber: Selimiye Camisinin minberi Marmara adasından getirtilen beyaz mermerden yapılmıştır. Minberin yan aynalık ve korkulukları delik işi ile işlenerek adeta dantel gibi süslenmiştir.
     Avize: Mihrap önünde asılı vaziyetteki avize Edirne Valisi Arif Paşa tarafından 1890 yılında şahsi parasıyla alınarak camiye armağan edilmiştir.
     Mihrap: Caminin beyaz renk mermerden yapılmış olan mihrabı anıtsal görünüşlü olmasına rağmen süsleme açısından sadedir. Üst kısmında yer alan panoda Kelime-i Tevhid yazılıdır. Mihrabın, içinde Al-i İmran Suresi 37. ayeti yer almaktadır. Mihrabın tepelik kısmının sağdakinin üzerinde Allah, soldakinin üzerinde de Muhammed yazılıdır.
     Alemler: Taş, mermer ve madenden imal edilmiş çok sayıda alem kullanılmıştır. Selimiyenin kubbe alemi, kubbenin devasa büyüklüğünden dolayı aşağıdan bakıldığında küçükmüş gibi görünse de devasa büyüklüktedir.
    
     -Selimiye ilgili rivayetler-
    
     Mimar Sinanın 80 yaşında nakış gibi işlediği Selimiye Camisinin her bir köşesine, bir gizem, bir anlam yüklediği söylenir.
     Rivayete göre, caminin tek kubbesi Allahın birliğine, pencerelerin 5 kademeli oluşu İslamın 5 şartına, 4 vaaz kürsüsünün bulunması 4 mezhebe, külliyedeki 32 kapının 32 farza, arka minaredeki 6 yolun imanın şartlarına, 12 şerefe bulunması ise Osmanlının 12. padişahı 2. Selim döneminde yaptırıldığına işaret edilmektedir.
     Başka bir rivayete göre de, Kıbrısın fethinin ardından 2. Selimin, eski payitaht Edirnede kente hakim bölgede heybetli cami yapılması emrini verdi. Bunun üzerine Mimar Sinan, Edirneye gelerek yer aramaya başladı.
     Evliya Çelebinin Seyahatnamesinde Kavak Meydanı olarak andığı Edirneye hakim alan, cami için çok uygundu. Ancak alanda lale bahçesi vardı ve yerin sahibi yaşlı kadın, arsasını önce vermek istemiyordu. Daha sonra yaşlı kadın, yetkililerin de araya girmesiyle zor da olsa araziyi vermeyi kabul etti ve camide lale figürü bulunması şartı koştu.
     Mimar Sinan da söz verildiği gibi laleyi ustalık eserinde işledi. Ancak bir farkla, yaşlı kadının inatlaşmasına işaret olarak lale figürü, ters şekilde müezzin mahfilinin sütununda yer aldı.
    
     Muhabir: Salih Baran
     Yayıncı: Neşat Ergül

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER