Dinleme skandalına AKP'nin sessiz kalmasının sırrı ortaya çıktı

Geçen hafta Alman Der Spiegel dergisi tarafından Alman İstihbaratı BND'nin 2009 yılından beri Türkiye'yi dinlediği haberinin yankıları devam ediyor.

Dinleme skandalına AKP'nin sessiz kalmasının sırrı ortaya çıktı

Bir taraftan siyasilerin tepkileri, diğer taraftan dinleme itiraflarının devam etmesi, olayın daha da büyüyeceğini gösteriyor. Gözler Almanya Başbakanı Merkel'e çevrilmişti ama Merkel her krizde yaptığı gibi olaya doğrudan müdahale etmek yerine "BND hakkında bilgi vermem söz konusu değil." diyerek topu Federal Meclis'e attı. Gelinen noktada olayı kapatması gereken ülke Almanya'dan kapatılmamasına yönelik açıklamalar ve servis haberler gelmeye devam ederken; olayı kapatmaması ve üzerine gitmesi gereken ülke Türkiye'den ise kapanması için gerekli olan bütün tepkisizlik ortaya konuluyor.  Almanya'da muhalefet partileri, özellikle Sol Parti Türkiye'nin dinlenilmesi olayını sorgulamasına rağmen, Türkiye'den İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın, 'Almanya'nın Türkiye'yi dinlemesi normal' skandal açıklaması kafaların karışmasına yol açtı. Bu açıklama ister istemez Alman gazetelerinde yer alan 'Alman istihbarat teşkilatı BND'nin elinde Türkiye ile ilgili çok sorunlar doğurabilecek bilgi, belge ve görseller var' iddiasının doğru olabileceğini gösteriyor. Alman Focus dergisinin 'BND 1976 yılından beri Türkiye'yi dinliyor' iddiası ise Almanya'nın Türkiye'ye olan ilgisinin eskilere uzandığını gösteriyor. Haberin ayrıntılarında en son dinleme kararının, Federal Hükümet tarafından oluşturulan ve içinde Dışişleri, Savunma, Ekonomi bakanlıkları ve Başbakanlık temsilcilerinden oluşan çalışma grubu tarafından alındığı ifade ediliyor.

Olayın başlangıcı NSA ajanı Snowden'in ABD'nin Merkel'i dinlediği itiraflarına kadar uzanıyor. Daha sonra BND çalışanı olan Markus R. adlı ajanın iki yıl boyunca CIA'e belge servisi yaptığı ortaya çıkmıştı. Bunun CIA'in Snowden'e karşı misillemesi olduğunu sonra anlayacaktık. Çünkü Markus'un sızdırdığı belgelerde Hillary Clinton ve John Kerry'nin BND tarafından en az bir defa olmak üzere dinlenildiği ortaya çıkmıştı. Yine aynı belgelerde BND'nin dinlediği bir NATO ülkesinden söz ediliyordu. İşte Der Spiegel'in haberiyle bu NATO ülkesinin Türkiye olduğu ortaya çıktı. Spiegel'de çıkan haberin ardından daha ciddi gazete olan Alman FAZ gazetesi bir istihbarat yetkilisine dayandırdığı haberinde 2009 yılında BND'nin, Türkiye'yi izlemek için görevlendirildiğini yazdı.

Almanya'da iktidar partisi CDU'nun ağır toplarından biri ve aynı zamanda Federal Meclis İçişleri Komisyonu başkanı olan Wolfgang Bosbach'ın "BND'nin Türkiye'yi takip etmesi/izlemesi/dinlemesi için yeterli nedeni var." açıklaması, ister istemez aşağıda ifade etmeye çalıştığımız nedenleri doğrulamaya yetiyor. Adının açıklanmasını istemeyen bir Alman istihbarat yetkilisinin bir Türk gazetesine "BND Türkiye'nin tümünü izledi." açıklaması olayın vahametini ortaya koyması açısından çok önemli.

Alman gazetelerinde çıkan haber ve siyasilerin açıklamalarında BND'nin Türkiye'yi izlemesine gerekçe olarak; Türkiye'nin Almanya için dost ülke kategorisinde olmadığı ve müttefik olarak görüldüğü, Türkiye'nin Batı ülkesi olması konusunda oluşan şüphe, Suriye ve Irak politikasında Türkiye'nin gerek NATO'ya gerekse AB'ye verdiği sözleri tutmaması ve Ortadoğu'da başta IŞİD olmak üzere radikal örgütlerle olan ilişkisi ve bu örgütlerin Türkiye'yi lojistik olarak üs görmeleri, ABD'nin Almanya'yı bu konuda uyardığı ve "Türkiye, MİT kanalıyla radikal İslamcı gruplara (IŞİD) silah ve lojistik destek veriyor." cümlesinin bizzat istihbarat raporlarına girmesi, Avrupa'dan bu örgütlere katılan militanların Türkiye üzerinden bölgeye gitmeleri, PKK örgütünün izlenilmesi, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı ile mücadele edilmesi, son yıllarda özellikle Almanya'da  AKP'ye yakın dernek ve STK'lar ile Türkiye'nin yakın işbirliği içine girerek Almanya'da birtakım faaliyetler yapması, İran'a uygulanan ambargonun bizzat Türkiye tarafından delinmesi ve Ortadoğu'daki kara para trafiğinde Türkiye'nin merkez ülke haline gelmeye başladığı iddiaları ön plana çıkıyor.

Alman FAZ Gazetesi'ne demeç veren PKK'lı Cemil Bayık, Almanya ve Batı ülkelerinden kendilerine IŞİD ile mücadele etmeleri için silah yardımında bulunmalarını isterken, Avrupa Birliğine (AB) çağrıda bulunarak AB'nin Türkiye'ye IŞİD militanlarının Türkiye üzerinden kolayca Suriye ve Irak'a geçişini engellemesi için baskı yapmasını istedi. Gelinen noktaya baktığımızda AB'den görünen Ortadoğu resminde radikal islamcı ve acımasız bir örgüt olan IŞİD ile mücadele eden PKK terör örgütü gösterilirken; Türkiye'nin IŞİD'e dolaylı destek veren ülke konumuna sokulduğunu görmekteyiz.

Almanya'da yaşayan Gazeteci, Yazar Remzi Mezıroğlu Zaman Gazetesi'ne yaptığı değerlendirmede, bütün bu iddialara Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin sessiz kalması ve tarihin en büyük dinleme skandallarından biri olabilecek BND'nin Türkiye'yi dinlemesine tepkisizliği; BND'nin elinde Türkiye ile ilgili çok ciddi bilgiler olduğunu düşünmemize yol açıyor. Türkiye'de yaşanan 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından bazı Alman gazetelerinde İsviçre bankalarında üst düzey Türk bürokrat ve siyasilerin hesapları bulunduğu iddiaları yer almıştı.

Deniz Feneri davasının Almanya tarafını azıcık bilen/takip eden gazeteciler BND'nin Türkiye'de sadece izleme/dinleme yapmadığını, aynı zamanda ciddi bir saha çalışması tecrübesinin olduğunu görür.

Alman Der Spiegel dergisi, şubat ayında yaptığı bir haberde; 10 Ocak 2013 tarihinde Fransa'nın başkenti Paris'te PKK'nin kurucularından Sakine Cansız ve örgütün Avrupa'daki önemli isimlerinden Fidan Doğan ile Leyla Şaylemez'in öldürülmesi olayı ile ilgili Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) suikastla bağlantısı olduğu iddiasına yer vermişti. Biraz daha geriye gidersek Almanya Savcılığı, 2010 yılında (BND'den alınan bilgilerle) Hindistan ve Almanya'dan alınan nükleer malzemelerin Türkiye üzerinden İran'a gönderildiğini tespit etti ve konu hakkında soruşturma başlattı. Nükleer malzemeleri, Hüseyin Tanideh'in fason şirketler aracılığıyla İran'daki uluslararası ambargolu şirketlerden MITECH şirketine temin ettiği belirlendi. Federal Savcılığı, Tanideh hakkında, 6 Ağustos 2012'de “Dış Ticaret Yasası ve Savaş Silahları Yasası'nın Denetimi Yasası”nı ihlal ettiği iddiası ile İnterpol'den kırmızı bülten'le yakalama kararı çıkarttı. Sonrasında, Türk İnterpolü ile gerçekleştirilen ortak çalışma sonucunda Tanideh, Interpol ve Organize dedektiflerinin ortak operasyonunda 19 Ocak 2013'te Küçükçekmece Atakent'te saklandığı evde gözaltına alındı. Ardından tutuklanan Tanideh'in bilgileri İnterpol sistemine girildi ve Almanya'ya iade prosedürü işlemeye başladı. Hakkında İnterpol aracılığıyla yakalama kararı bulunan İran‘lı ajan Hüseyin Tanideh, Türkiye ile Almanya arasında kriz çıkmasına neden olmuştu. Türkiye, ajanın iadesini isteyen Almanya'ya önce olumlu yanıt verdi ancak daha sonra MİT'in olaya müdahil olmasıyla bundan vazgeçmişti.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK), Selefi Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) terör örgütüne maddî ve silah desteğinde bulunan ülkelere karşı yaptırım kararı almasının ardından Alman Dış İstihbarat Teşkilatı BND'nin Türkiye'yi 2009 yılından beri izlediği haberlerinin çıkması; Batı medyası tarafından uzun süredir dillendirilen Türkiye'nin IŞİD'e yardım ve yataklık ettiği tezine destek vermek amacını taşıyor. BM kararından önce Washinton Post gazetesinde IŞİD komutanı ile yapılan röportajda Türkiye'nin örgüte kırmızı halı serdiği ve IŞİD'in Reyhanlı'yı adeta AVM gibi kullandığı, hatta bazı IŞİD komutanlarının Türkiye'de hastanelerde tedavi edildikleri dile getirilmişti. Birbirinin devamı olan haberlerin peşpeşe çıkması ve BM'nin IŞİD kararı, Türkiye'nin Uluslararası arenada teröre destek veren ülkeler arasına girmesine katkı sağlayacak bir sürece doğru gitmesine yol açabilir.

Türkiye'nin teröre destek veren ülkeler arasına girmesi gibi büyük bir risk varken, hükümetin BND'nin Türkiye'yi izlemesi haberlerine sessiz kalması bir çoğumuzun aklına, 17 Aralık süreci ile gündeme giren yolsuzluk ve rüşvet skandalıyla ilgili BND'nin elinde çok önemli bilgilerin olabileceğini dile getiriyor. Hali hazırda Alman medyasında çıkan haberlere baktığımızda kontrollü bir şekilde bilgi akışının devam ettiğini ve BND'nin planlı bir şekilde haber servisi yaptığını görüyoruz. Bu da iki ülke istihbarat teşkilatları arasında pazarlık yapıldığı izlenimini doğuruyor. Gerek Gezi olayları gerekse 17 Aralık sürecinde Almanya'yı meydanlarda yuhalatan Erdoğan'ın; tarihin en büyük dinleme skandallarından biri olan Almanya'nın Türkiye'yi dinlemesine/izlemesine yönelik herhangi bir açıklama yapmaması/tepki göstermemesi şaşkınlıkla izleniyor. Bu da ister istemeden BND'nin elinde Erdogan'ı ve AKP hükümetini zor duruma sokacak bir çok bilgi ve belgenin olabileceği iddiasini güçlendiriyor.
<< Önceki Haber Dinleme skandalına AKP'nin sessiz kalmasının sırrı... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER