'Hizmeti bitirme planı'nda korkunç 28 Şubat taktikleri!

"Hizmet'i Bitirme Planı" 28 Şubat taktikleriyle neredeyse birebir örtüşüyor. Dün Nuh Mete Yüksel ön plandayken; bugün ise Serdar Coşkun bayrağı devraldı..

'Hizmeti bitirme planı'nda korkunç 28 Şubat taktikleri!

Ankara Adliyesi’nde kurulan ‘Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosu’nun, 28 Şubat’tan beter uygulamalara imza attığı ortaya çıktı. Hizmet Hareketi ile birlikte bütün mütedeyyin kesimleri içine alacak şekilde başlatılan soruşturma, 28 Şubat sürecinde açılan davalarla büyük benzerlik gösteriyor. O dönem verilen askerî emirlerin yerini bugün meydanlardan dile getirilen talimatlar aldı. Postmodern darbe sürecinde iddianameleriyle eleştirilen Nuh Mete Yüksel gitti, bugün Hizmet’e kumpas soruşturmasının talimatını veren savcı Serdar Coşkun gündemde.

Eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in soru önergesiyle deşifre olan ‘Hizmet’i bitirme planı’, yolsuzluk soruşturmasından sonra Ankara’da kurulan özel savcılık eliyle hayata geçirilmeye çalışılıyor. Ankara Cumhuriyet SavcıSerdar Coşkun’un Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’na gönderdiği yazılı talimat, 28 Şubat sürecinde Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Nuh Mete Yüksel’in talepleri ve iddianamesiyle benzerlik gösteriyor. Başsavcılıktan Emniyet’e gönderilen hukuk dışı talimatta Hizmet Hareketi, Fethullah Gülen Cemaati’ diye isimlendirilip, silahlı örgüt olup olmadığının araştırılması, hiçbir delile dayanmayan; sivil ve mütedeyyin insanları hedefe koyan hukuksuz talepler içeriyor. 

Talimatların detayında il ve ilçelere kadar medyadan sivil toplum kuruluşlarına, akademi, yurt, ev, dershane, şirket, vakıf ve derneklere ilişkin her türlü bilginin elde  edilmesi için fişleme mahiyetinde talimatlar sıralanıyor. Vatandaşların sivil toplum olma, yatırım, eğitim, ticaret gibi anayasal koruma altındaki işlerini hedef alan skandal talimatın benzerlerini Türkiye, 28 Şubat yönerge ve andıçlarında görmüştü. Dönemin Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel de bugünkü talimatnameyle neredeyse birebir örtüşen bir iddianame hazırlayarak Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında örgüt davası açmıştı. Söz konusu dava bütün yargı süreçlerinde beraatle sonuçlanmıştı. Bugün, savcı Coşkun’un Emniyet’e gönderdiği talimat o dönemde Yüksel’in açtığı davanın iddianamesinin izdüşümü gibi. O gün karargah talimatlarıyla yapılan hukuksuz işlerin, bugün sivil bir iktidarın baskılarıyla uygulandığını teyit eden gelişmeler yaşanıyor. Bu girişimlerin 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarından sonra Ankara Başsavcılığı bünyesinde kurulan Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosu merkezli yürütülmesi dikkat çekiyor. Bu büro üç ay önce kurulduğu zaman gazetelere ‘operasyon bürosu’ olarak manşet olmuştu..




İşte neredeyse birebir örtüşen uygulamalar:

28 ŞUBAT: DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel tarafından 2000 yılında hazırlanan iddianamede Hocaefendi, ‘laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasa dışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunmakla’ suçlandı. Suçlamaya delil olarak Gülen’in yazdığı kitapları ve bazı vaazlarından cımbızlanarak hazırlanan montaj kasetlerini göstermişti. Savcı Yüksel, Bediüzzaman ve Nurculuğu bir tehlike olarak göstermiş, laik cumhuriyete ve Atatürk’e karşı bir hareket olduğunu öne sürmüştü. Hiçbir gerçekliği bulunmayan bu iddialar en üst temyiz makamı olan Yargıtay Ceza Genel Kurulu’ndan dönmüş ve suçlamaların asılsız olduğu kesinleşmişti.

BUGÜN: Ankara Adliyesi’nde Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosu Savcısı Serdar Coşkun’un, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’na gönderdiği yazılı talimatta ise şu ifadeler kullanıldı: “Fethullah Gülen ve cemaatinin elindeki ekonomik gücün ülke içi ve dışındaki imkanlarının tespiti, terörün finansmanı için kullanılıp kullanılmadığı ve bu ekonomik gücün eyleme kalkışmaları halinde hükümeti yıkabilecek veya anayasayı ortadan kaldıracak silahlı grupları veya organizasyonları desteklemeye yeterli olup olmadığının belirlenmesi…” Hizmet Hareketi’ne ‘silahlı terör örgütü’ benzetmesi yapılan talimat, hukuken peşin yargılı bir soruşturma yürütüldüğünü ortaya koydu. Ayrıca, söz konusu talimatta cemaati örgüt olarak tanımlayıp ‘örgütün ne olduğu, kimlerden oluştuğu, nihai amaçları, örgütlenmenin şekli ve şeması, insan kaynakları ve ekonomik kaynaklarının bulunması, terörün finansmanda yer alıp almadığının araştırılması” gibi hukuka sığmayan yönlendirme ve emirler yer aldı.




ŞİRKETLERE BASKI

28 ŞUBAT: O dönemde muhafazakâr işadamlarını ekonomik olarak çökertmek için her türlü boykot uygulandı. Bazı şirketler ‘yeşil sermaye’ adıyla kumpasa alındı, zarar etmeleri için müfettiş gönderme, sermaye baskısı oluşturuldu. Kombassan, Yimpaş, Petlas gibi şirketler, mağduriyetin simgesi haline geldi. Kredi verilmeyip batırılmak istenen şirketler oldu.

BUGÜN: Savcı Coşkun’un Emniyet’e gönderdiği yazılı talimatta, Hizmet’e yakın sermaye şirketleri, holdingleri, bankaları, mağaza zincirlerinin bilgileri istenirken himmet ve bağış adıyla toplanılan paraların toplanma şekillerinin, kimlerden alındığı ve harcandığı yerlerin bildirilmesi istendi. 28 Şubat’taki uygulamaları andıran bu talimatın 17 Aralık sürecinden sonra uygulamaya başlandığı ve şirketlere baskı kurulduğu açıkça görülmüştü. Zira, camiaya yakın bir banka batırılmak istendi. İktidar zoruyla kamu kurumlarının bankacılık yatırımları bu bankadan çektirilmişti. Kaynak Holding’e maliye incelemesi de benzer bir uygulamayı gözler önüne serdi. İpek Şirketler Grubu, hedefe konuldu. İki maden ocağına kapatma kararı mahkemeden döndü.




HER DÖNEMDE FİŞLEME

28 ŞUBAT: Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında hazırladığı iddianamede Hizmet’in yapısıyla ilgili “Danışman kadrosu, Şehir imamları, Esnafı organize eden imamlar, Semtlerden sorumlu imamlar, Ev düzeyinde görevli imamlar, Bireyleri kontrol eden imamlar” şeklinde fişlemelere yer vermişti. Ayrıca o dönemde hiçbir şikayet, somut delil olmadığı halde binlerce insan hakkında soruşturmalar açıldı. Batı Çalışma Grubu (BÇG) eliyle mütedeyyin isimlerin yer aldığı listeler oluşturuldu. TSK, MEB, Maliye, Dışişleri ve Emniyet gibi devlet kurumlarında çalışan insanlar tasfiye edildi.

BUGÜN: Emniyet’e gönderilen ve 28 Şubat’ı aratmayan talimatta hiçbir somut delil olmadığı halde camianın tamamı hakkında soruşturma başlatıldığı ortaya çıktı. Bakan Şahin’in eylem planında deşifre ettiği ‘terör örgütü ilan etme’ girişimini hatırlatır şekilde savcılık yazısında ‘terörün finansmanı’ ifadeleriyle soruşturma yönlendirilmek istendi. Talimatta camiaya gönül vermiş kişilerin tek tek belirlenip her türlü faaliyetlerinin tespit edilerek bildirilmesi istendi. Hükümet gazetelerinde ise eylem planı ve savcılık talimatlarını besleyen iftira ve yalan haber furyası başlatıldı. 28 Şubat’taki gibi şehir imamları adı altında masum isimler lince tabi tutuldu. Bu da savcı Yüksel’in iddianamesini hatırlattı. Ayrıca, geride kalan süreçte Hizmet Hareketi’ne yakın olduğu iddiasıyla 20 bin emniyet mensubu sürgün edildi. Casusluk yaftasıyla üst düzey emniyet amirleri açığa alındı, bazıları hakkında yargı süreci başlatıldı. Polis, hakim, maliyeci, eğitimciler başta olmak üzere devlette görev yapan 10 binlerce insan hiçbir idari soruşturma, hukuki delil bulunmaksızın sürüldü, tayin edildi. Başbakan Erdoğan’ın ofisine böcek koyduğu gerekçesiyle suçlanan ve gözaltına alınan polisler mağdur edildi. 2004 MGK kararları gerekçe gösterilerek toplumun önde gelen cemaat ve mütedeyyin kitlelerinin 2008-2011 ve 2013 yıllarında fişlenerek hedef haline getirildiği belgeleriyle ortaya çıktı.




EĞİTİM KURUMLARI HEDEFTE

28 ŞUBAT: Hizmet’in eğitim kurumları hedefe konularak kapatılmakla tehdit edildi. Dershane ve yurtlar basıldı. Kanun zoruyla İHL’ler kapatılarak, ‘kat sayı’ adaletsizliği getirildi. 8 yıllık kesintisiz eğitim modeliyle meslek liseleri ve imam hatiplerin önü kesildi. MEB’e bağlı okullarda bin 500 eğitimcinin görevine son verildi.

BUGÜN: Talimatta, camiaya ait olan okullar, yurtlar, dershaneler ve arazilerin tespit edilmesi istendi. Aslında yaşanan bu süreçte söz konusu talimatların hayata geçirildiği görüldü. Bu kapsamda kanun zoruyla dershaneler kapatıldı. (Meclis’ten geçen kanun Anayasa Mahkemesi’nin gündeminde) Halka ‘dershaneleri boykot edin’ çağrıları yapıldı. Dershane, okul ve yurtlar ani baskınlara maruz bırakıldı. Başta İstanbul olmak üzere birçok ilde camiaya ait okulların arazilerine belediye meclis kararlarıyla el konularak yüklü miktarda idari para cezaları kesildi. Eğitim kurumlarının reklam panoları, tabelelarına varıncaya kadar ticari faaliyetleri hedefe kondu. Parası ödenmiş, mülkiyeti ve ruhsatı alınmış arsalardaki inşaatlara, arsalara hukuksuz müdahaleler başladı.




KUMPASTA DEVLET KURUMLARI KULLANILDI

28 ŞUBAT: TSK, YÖK ve birçok kamu kurumu, mütedeyyin insanlara cadı avı yapmak için kullanıldı. Devlet eliyle tespit edilen binlerce kişi Hizmet’e gönül verdiği için suçlu ilan edildi.

BUGÜN: Resmî yazıda Hizmet’e yönelik yurtiçi ve yurtdışında tüzel kişilik ortaklıklarının belirlenerek, mali finansmanının araştırılıp, incelenmesi istendi. Bu araştırmalar ve incelemelerin yapılması için adli birimler, bakanlıklar, bağlı kuruluşlar, MİT, Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü birimleri, MASAK, SGK, BDDK, SPK ve TMSF dahil üst kurumların, devletin ülke içindeki ve dışındaki birimleri ile irtibata geçerek işlemleri tamamlaması talimatı verildi.

28 Şubat DGM’sinin yerini adliyedeki büro mu aldı?

28 ŞUBAT: Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel, Hocaefendi hakkında tek kişilik örgüt davası açtı. Hocaefendi’yle ilgili hazırladığı iddianamede “Fethullah GÜLEN’in laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni sona erdirip, yerine şer’i yasaların hakim olduğu İslam devletini kurmak için okullarında beyinlerini yıkadığı gençlik ile oluşturacağı toplumu kullanmayı planladığı tespit edilmiştir.” iftirasına yer verdi.

BUGÜN: Ankara Adliyesi’nde Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Savcısı Serdar Coşkun’un, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’na gönderdiği ve kamuoyuna yansıyan yazılı talimatta da bir adım öteye gidilerek Hizmet Hareketi’ne ‘silahlı terör örgütü’ benzetmesi yapıldı. İleride açılabilecek örgüt davası için bilgi ve belge temin edilmesi istendi. Bu yönde hiçbir delil olmamasına rağmen Hizmet’in ekonomik gücünün tespiti ve bu gücün terörün finansmanında kullanılıp kullanılmadığının araştırılması emri verildi. Bu ise ‘Hizmet’e yönelik muhtemel bir örgüt davası için delil mi oluşturuluyor?’ sorusunu akıllara getirdi.


<< Önceki Haber 'Hizmeti bitirme planı'nda korkunç 28 Şubat taktikleri! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER