Terörle mücadelede ‘B’ planı devri

Önce Ağar çıkış yaptı. Şimdi de Jandarma Komutanı, dağda çocuğu olanlarla temasa geçildiğini açıkladı. Şimdi soru şu; devlet B planına mı geçti?

Terörle mücadelede ‘B’ planı devri

PKK ile mücadelede devletin bugüne kadar öne sürdüğü ilk ve en keskin çözüm askerî güçle mukabele etmek, terörün başını aynı yöntemle ezmekti. Yâni devletin A Planı hep silahlı mücadeleydi. DYP lideri Mehmet Ağar'ın Mardin'de 3 hafta önce yaptığı 'düz ovada siyaset' açılımı devletin değişen refleksinin de işaretçisi. Çünkü Ağar, devlet adına terörle mücadelenin saflarında yıllarca yer almış bir isim. Bugün siyasi kimlikle yaptığı açıklamaların farklı bir anlamı var. Başbakanlık çevrelerine ve terör uzmanlarına göre şimdi hem askerlerin hem de siyasilerin B planı devrede. Herkes terör sorununun bitmesini, kanın durmasını istiyor. AK Parti iktidarının önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimler öncesinde PKK'nın tasfiyesi, çözülmesi ya da silahlı mücadeleyi bırakması ile ilgili kararlılığı ortada. Asıl sorun, iktidarı paylaşan diğer devlet erklerinin bunu ne kadar güçlü istediği ve buna hazır olup olmadıkları. KOŞANER MÜCADELENİN YENİ FORMÜLÜNÜ MÜ VERDİ? Jandarma Genel Komutanı Işık Koşaner'in 'evladına söyle dağdan insin' çağrısının bir de bu yönüyle değerlendirilmesi gerekiyor. Koşaner'in 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu vesilesiyle başkentte iki gazeteciyle paylaştığı bilgilere göre, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Türkiye'de suça bulaşmamış PKK'lıların aileleriyle birebir temas kuruyor. Çocuğunuzu dağdan inmeye ikna edin mesajları gönderilip, aile turları atılıyor. Orgeneral Koşaner'in öne çıkardığı yöntem aslında yeni değil; bölge halkı için yıllardır uygulanıyor. Koşaner son olarak Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ ve 3. Ordu Komutanı Orgeneral İsmail Koçman ile Ekim başında Doğu ve Güneydoğu'da incelemelerde bulunmuştu. Bu ziyaretlerde ailelerle görüşme oldu mu bilinmiyor. Ancak bugüne kadar bölgede her ildeki askerî erkân ve bürokratların, çocuğu dağa kaçan ailelerle teması ve çağrısı oldu/oluyor. Sistem hukukun 'suçsuzluk' düsturu üzerinden işliyor. Eğer suça bulaşmadıysa PKK'lı bir militan dağdan inip savcılığa 2-3 saatlik ifade verdikten, yüz taraması, emniyet tahkikatı yapıldıktan sonra serbest kalıyor. Koşaner'in verdiği bilgiye göre yılbaşından beri teslim olup, dağdan ovaya inen ve çağrılara kulak veren militan sayısı 170'e dayandı. Sadece Ramazan Bayramı tatili süresince bu rakam 26 oldu. YENİ TCK, ESKİ EVE DÖNÜŞ YASASINA ATIF YAPIYOR Peki, hangi hukukî zemine dayanarak teröristlerin dönüşü sağlanıyor? Bunun cevabı geçen sene çıkarılan Yeni Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) saklı. 5237 sayılı TCK'nın 221'inci maddesinde yer alan 'etkin pişmanlık' maddesinden yararlanarak suça bulaşmamış örgüt üyelerinin normal hayata dönmeleri sağlanıyor. Koşaner'in dikkat çekmesinden sonra herkesin odaklandığı TCK 221 aslında kamuoyunun 'eve dönüş yasası' olarak bildiği ve AK Parti iktidarının ilk yılında 2003'te kanunlaşan 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasası ile yapılan düzenlemenin hukukî tekrarından ibaret. Her iki kanunda da suça bulaşmamış örgüt üyelerinin cezalandırılmayacağı öngörülüyor. Üç yıl önce çıkarılan eve dönüş yasasından yararlanmak için bin 300'den fazla PKK'lı, 600'den fazla Hizbullah mensubu müracaat etmiş, 800'den fazla kişi bundan yararlanarak tahliye olmuştu. O günkü şartlarda 6 aylığına çıkarılan yasanın tekrarını, yani kısmî affı artık siyasi irade de telaffuz etmiyor. Ağar'ın çıkışından sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bizzat kendisi 'affın' gündemde olmadığını söyledi. Çünkü zaten mevcut yasalar terör örgütünden ayrılmak, kaçıp kurtulmak ve devlete sığınmak isteyenler için hukukî yolu açık tutuyor. Bu yüzden 'af' tartışması hem siyasî hem hukukî bağlamda anlamsız kalıyor. Haziran 2005'ten itibaren yürürlüğe giren yeni TCK'nın 221. maddesi kapsamında etkin pişmanlıktan yararlananların sayısı ise bilinmiyor. Tartışmalar sürse de dağdan inmek isteyenin önü bu anlamda açık. Zaten Koşaner de buna işaret ediyor. Ailelerin iknası ise elzem. Çünkü suça karışmayan ve genç yaşta dağa çıkanların örgütten kaçışı, devlete ve ailelerine sığınışı sürecek. Uzman bir ismin tabiriyle baraj kuruldu, su kontrollü şekilde verilecek. Kimse taşkın, sel baskını beklemesin. Bölge için normalleşme süreci uzun zaman alsa da devam edecek. Tabii örgüt tekrar silaha sarılmadığı müddetçe. Kimse 300-500 militanın silahını bırakıp topluca teslim olduğunu görmeyecek. PKK'ya sonradan katılan militanların dönüş süreci daha çok zamana yayılmış olarak; devletin ve siyasi iradenin kontrolü altında işleyecek. SOSYAL RESTORASYON HÜKÜMETİN B PLANI MI? A Planını, yani silahlı mücadeleyi elde sürekli tutan TSK ile birlikte B planı içten içe uygulanacak ve sonuç hızlandırılacak. PKK'nın psikolojik harple çökertilmesi konusunda belki de en başarılı strateji, bugüne kadar pek de ilgi görmeyen çocuğunu teröre kaptıran ailelerle görüşme ve ikna yöntemiydi. Devlet kendine şu anda psikolojik üstünlük sağlayan bu silahın artık fazlasıyla farkında. Bölge halkını ve aileleri kazanmak demek, bu davayı silahsız kazanmak demek. Devlet de bunu biliyor. Zaten Koşaner Paşa da artık bu noktanın dikkate alınması gerektiğini hatırlatıyor. Tabii bir de uyarıyla; "Hiçbir şey teröre mazeret değil. Orada adam silahlı durdukça biz operasyon yaparız." Önceki hafta söylenen 'son terörist kalıncaya kadar mücadele sürer, devlet terör örgütüyle oturup pazarlık yapmaz' sözleri de hem siyasilere hem terör örgütü ve yandaşlarına aba altından sopa göstermek olarak algılandı ve tazeliğini koruyor. Ağar gibi siyasilerin çıkışları sürerse artık aba altında sopa gösterme devri de kapanacak. Hem de devletin her kademesinde en üst katlarda bu isteğin varlığı; sorunu çözme yönünde güçlü bir iradeye dönüşecek. Bu sürece ket vuracak en önemli nokta PKK'nın bundan sonra alacağı tavır. Örgütün çözülüp çözülmediğinden daha önemli olanı, devlet iradesinin bunu hızlandırmak için başlatacağı yeni açılımlar olacak. PKK'nın çözülme sürecinin sürmesi için devlet gerekli psikolojik harekâtı başlatmış durumda. Bölgenin demokratikleşmesi yolunda adımlar istense de istenmese de atılacak. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün 'reform paketi' iması, Başbakan Erdoğan'ın 'artık sıra sosyal restorasyon'da çağrıları önümüzdeki birkaç aydan itibaren 2007'de çok ciddi ekonomik destek ve açılımların sağlanacağının işaretçisi. Teşvikler, borç ve vergi affı, yatırımcıların takibi ve artırılması, yabancı sermayeyi bölgeye çekmek dâhil her formül uygulanacak. ABD'NİN JESTİ BEKLENİYOR ABD'nin terörle mücadele koordinatörü emekli Orgeneral Joseph Ralston'un temasları sonunda PKK'nın üst düzey komutanlarından bir ya da birkaçının Kuzey Irak'tan paketlenip teslim edilmesi ya da buna göz yumulması gibi bir jest beklendi. Türkiye çok istese de, bu olmadı. Üstelik Türkiye geçen hafta bunun yerine PKK'lı Murat Karayılan'ın Barzani'nin televizyonlarında boy göstermesi şokunu yaşadı. Karşılanamayan jest beklentisi son Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'nda 'uzun süre önce ABD'nin terörle mücadele temsilcisi atamasına rağmen Kuzey Irak'taki PKK varlığına dönük yaptırımlar uygulanamadı' şeklinde kayıtlara geçirilmiş. PKK'nın dağdan indirilmesi konusunda devletin zaten işleyen planları var. Siyasî ve askerî irade arasındaki çözüm farklılığı her dönemde olduğu gibi bu süreçte de etkisini gösteriyor. Ancak artık devletin asker kanadı da, siyasî kanadı da sorunun silahla çözülemeyeceğinin bilincinde. CUMHURBAŞKANLIĞI TARTIŞMALARINA GÖRE PKK TEKRAR SİLAHA SARILABİLİR PKK terörü için, topluma kazandırma yasası adıyla 7 kez af ilan edildi. Ancak istenen sonuç alınamadı. Bu yüzden hükümetin gündeminde kesinlikle af yok. Peki, askerin gündeminde var mı? Sorunun cevabı için zaman tünelinde ilerleyip Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ'un Genelkurmay İkinci Başkanı iken yaptığı konuşmaya bakmak gerekiyor: "1999'dan sonra dağa çıkmış ve suça bulaşmamış kadroya af gelebilir." Başbuğ'un o zamanki değerlendirmesinin arkasında yatan en önemli gerekçelerden biri örgüt elemanlarının yüzde 40'ına yakınının suça bulaşmadığının bilinmesiydi. Bir başka iddiaya göre ise TSK o dönemde PKK'yı dağdan indirmek için kısmî affı da içine alan projeleri raporlarında ele almıştı. Şimdi PKK dışında hiç kimse, ne siyasiler ne asker 'af' istiyor. Bu kapı her yönüyle kapalı. Hükümet çevrelerinde Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinden önce terör tekrar tırmandırılır mı endişesi var. İmralı'dan avukatları aracılığıyla açıklama yapan terörist başı Öcalan da Mayıs 2007 tarihine kadar ateşkesin yani eylemsizliğin sürdürülmesi gerektiğini istemişti. Örgüt seçimlerden önce yaşanacak politik çalkantı ya da çıkışlara göre, Nisan'da tekrar silaha sarılabilir. Bundan sonra atılacak her adım demokratikleşme ile terör arasındaki mayınlı bölgenin temizlenmesi ya da tekrar mayınlanması olarak sonuçlanacak. PKK'yı bitirmek kararlılığı için siyasetçisi de askeri de bunu dikkate alarak adım atmak zorunda. Fatih Uğur - Aksiyon
<< Önceki Haber Terörle mücadelede ‘B’ planı devri Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER