Türkiye'nin diplomatik sırrı...

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte Münih'teyiz. Uçakta, henüz meyveleri alınmadığı için dikkat çekmeyen yeni bir diplomatik girişimi anlatıyor.

Türkiye'nin diplomatik sırrı...

Bosna-Hersek'te barış ve istikrarın korunması, Balkanlar'ı yeni bir ateşin sarmaması için nasıl bir çaba sarf ettiklerini sıralıyor. Gerçekten takdire şayan... İsrail ve Suriye arasında barışı getirmek için nasıl arabulucu olunduysa, bu kez Bosna-Hersek'in içindeki gruplar ve komşuları arasında benzer rol oynanıyor. Sırbistan ve Bosna-Hersek görüşmelerine arabuluculuk yapılıyor. Yani her iki tarafın da güvenine mazhar olunuyor. Saraybosna'daki Türk Büyükelçisi ilk kez kalkıp Bosnalı Sırplar'ın başkenti BanjaLuca'ya gidiyor. Bosnalı Sırp liderlerle görüşülüyor. Hem ülke içindeki taraflar hem de bölge ülkeleri arasında güven artırıcı önlemler alınmaya çalışılıyor. Türkiye'nin Ortadoğu, Kafkaslar ve Balkanlar'da "barış üreten" bir bölge gücü olarak etkinliği artıyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu esas mücadelenin NATO içerisinde yürütüldüğünü anlatıyor. NATO içerisinde ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa gibi büyük ülkeler, sorumluluklarını yerine getirmediği için Bosna-Hersek'e üyelik müzakere tarihi içeren "Eylem Planı" sunmayı istemiyorlar. Türkiye, bu durumun giderek siyasi tansiyonun yükseldiği Bosna-Hersek'te daha da menfi etki yapacağını iddia ediyor. Ülkede en büyük endişenin bölünme olduğunu, NATO perspektifindeki hiçbir ülkenin bölünmediğini belirtiyor. Yine Bosnalı, Sırp ve Hırvat toplulukların NATO'ya sıcak baktığını, Avrupa Birliği'nin "vize" konusunda kapsam dışı bıraktığı gibi NATO'nun da menfi karar almasının ülke kırılganlığını artıracağını vurguluyor. Türkiye ve Slovenya'nın ortak girişimi ile Bosna-Hersek konusu bir çalışma yemeğinde masaya yatırılıyor. 7 ülke bu yemeğe katılıyor. Ardından genel görüşmelerde destek önce 10'a sonra 13 ülkeye çıkıyor. Tartışmalar "conditional no" (şartlı hayır) demek yerine "conditional yes" (şartlı evet) teklifine dönüyor. Türkiye'nin "Bosna-Hersek'e karşı ahlaki sorumluluğumuz var, güvenlik ile ahlakı ayırt edemezsiniz" tezi kabul görüyor. Sonuçta, Türkiye'nin yoğun gayreti, bölge ülkelerinin desteği ile bugünkü aşamaya geliniyor. Bosna-Hersek'e Eylem Planı sunuluyor. Ancak bazı eksikliklerinin tamamlanması isteniyor. Türkiye, Rusya nezdinde de girişimlerde bulunuyor. Ukrayna ve Polonya'nın NATO üyeliklerine karşı çıkan Rusya da Balkanlar'da istikrarsızlık yaşanmaması için Bosna-Hersek'in üyeliğine sıcak bakıyor. Türkiye, Bosna-Hersek konusunda İKÖ Temas Grubu'nun da yeniden harekete geçmesi için çaba sarf ediyor. Bosna-Hersek'te yeniden bir insanlık dramı yaşanmaması için gösterilen gayreti takdir etmemek mümkün değil. Ancak bütün bu faaliyetlerin, Suriye İsrail arasında arabuluculuk, İran ve ABD arasında nükleer krize çare arayışı, Ermenistan ve Azerbaycan arasında sorunların halli, Kıbrıs'ta barış görüşmeleri gibi yoğun bir dönemde yürütülebilmiş olması da ayrı başarı. Bütün bu süreçlerde Türkiye'nin en büyük özelliği "aktif tarafsızlık..." Turgut Özal'ın İran-Irak savaşında izlediği politikayı hatırlatıyor. Türkiye, her iki komşusunun da diğer ülke nezdinde temsil yetkisini verdiği ülkeydi. Her ikisi ile de siyasi ve ticari ilişkilerini artırarak sürdürdü. Ancak o dönemde, barışı getirecek diplomatik birikime ve güce sahip değildi. Bugün sevindirici olan Türkiye'nin "yumuşak güç" ya da "ince güç" olarak nitelenen askeri gücünü kullanmadan etki sağlama becerisine ulaşabilmiş olması. İkincisi, İran nükleer krizi ve Bosna-Hersek örneğinde olduğu gibi "önleyici diplomasi" yürütmeye başlaması. Ahmet Davutoğlu'nun Münih'te yaptığı 10'u aşkın görüşme, içeriklerinin farklılığı ile ele alındığında, Türk Dışişleri'nin yeni bir vizyona ulaştığının göstergesi. Adına ne derseniz deyin, Türkiye gücü ile değil gelecek ufku ile hareket ediyor. Başarının sırrı belki de burada saklı... ERHAN BAŞYURT - BUGÜN
<< Önceki Haber Türkiye'nin diplomatik sırrı... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER