İbadetlerde esas olan devamlılıktır

Rabb’imizin yarattığı mahlukat içinde seçkin bir yeri olan, akıl, fikir ve üstün yeteneklerle donatılan insanın yaratılışında elbette ki bir hikmet vardır.

İbadetlerde esas olan devamlılıktır

İnsan olarak yaratılışımızın, dünyaya gelişimizin hikmetini Cenab-ı Hak bize şu ifadelerle bildiriyor: “Ben cinleri ve insanları sırf Beni tanıyıp Bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 51/56) İnsan, beden ve ruhtan meydana gelen bir varlıktır. Bedenimizin maddi gıdaya ihtiyacı olduğu gibi ruhumuzun da manevi gıdaya ihtiyacı vardır. Ruhun en önemli gıdası sağlam iman ve ihlasla yapılan ibadettir. Rabb’imizin Yüce Kelam’ında kendisine ibadet yapmamızla alakalı pek çok âyet-i kerime var. Burada bu ayetlerden birkaçını hatırlatıp dikkatlerinizi ayetlerde geçen bir hakikate çekmek istiyoruz: “Sana ölüm gelip çatıncaya kadar Rabb’ine ibadet et!” (Hicr, 15/99) “Namazlara, hele salât-ı vustaya (ikindiye) devam edin ve kalkıp huşu ile Allah’ın divanında durun.” (Bakara, 2/238) “Ailene ve ümmetine namaz kılmalarını emret, kendin de namaza devam et.” (Ta Ha, 20/132) Ayet-i kerimelerden yaptığımız ibadetlerimizde devamlılığın esas olduğunu anlıyoruz. Beklenen faydanın hasıl olması için ibadetlerimizi, zamanında ve devamlı yapmalıyız. Nitekim Allah Rasulü, az da olsa devamlı olan ibadeti tavsiye ediyor. Devamlı yapmamız gerekli olan ibadetlerden birisi ve en önemlisi namazdır. Aslında namaz bütün ibadetlerin fihristesidir. Dolayısıyla bütün ibadetlerin manasını ruhunda taşır ve hepsinden kendi üzerinde bir çizgi bulundurur. Namaz insanın Allah’la irtibatını temin eder Diğer ibadetler, ara sıra insanın omuzuna biner; insan da onları eda eder, kurtulur. Fakat namaz, devamlı insanın Allah’la alakasını temin eder, rahmetle irtibatını devam ettirir. Bu yönüyle onunla boy ölçüşecek ikinci bir ibadet tasavvur etmek mümkün değildir. Namaz, rahmet ve kerem sahibi Rabb’imize karşı, haşyet ve saygı dolu bir gönülle ve devamlı eda edildiği müddetçe, dünyevi ve uhrevi bir saadet vesilesi olur ve her iki yerde de selametimizin müjdesini taşır. Bu müjdeyi bize Kur’an verir. Bu yüzden namaza en büyük ehemmiyeti, büyük bir davayı yüklenerek gelen beşerin en büyük mükellefi Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) vermiştir. O, günde beş vakit namazla iktifa etmemiş; bu münacat ve sılayı gece de devam ettirmiş; hatta Hz. Aişe Validemiz’in ifadesiyle kendisi için bir mükellefiyet saydığı gece namazını hiç terk etmemiş; öyle ki hastalandığında veya bir ağırlık hissettiğinde dahi onu oturarak kılmıştır. (Ebu Davud, Salat 307) Böylece O, Rabb’ine ibadet için tahsis ettiği ömründe bir parça karanlığın olmasına fırsat vermemiş, Rabb’inin adını işleyemediği bir zaman parçasını gafletle geçirmemiştir. Zira yine kendi ifadesiyle, ahirette ilk sorulacak olan, namaz ibadetidir. Namaz sağlam çıkarsa, diğer ibadetler de sağlam çıkacak, o sağlam çıkmazsa diğer ibadetler de sağlam olmayacaktır. Yahya İbni Said (radiyallâhu anh)’ın rivayet ettiği bu hadis şöyledir: “(Kıyamet günü), kulun ilk bakılacak ameli namazdır. Eğer namazı kabul edilirse, geri kalan amellerine geçilir. Eğer namazı kabul edilmezse diğer amellerinin hiçbirine bakılmaz.” (Muvatta, Kasru’s-Salat 89) O halde, günlük beş vakit namazımızı aksatmadan kılmalı ve her fırsatta Rabb’imizle irtibatımızı kuvvetlendirme yollarını aramalıyız. Çünkü burada eda edeceğimiz her namaz, ötede karşısımıza çıkacak ve imdadımıza koşacaktır. Cenab-ı Hak, yardımına muhtaç olduğumuz o günde, lütuf ve keremiyle yardımcımız olsun; küçük hayırlarımızı büyük yapsın ve kusurlarımızdan ötürü bizleri muaheze etmesin. ZAMAN
<< Önceki Haber İbadetlerde esas olan devamlılıktır Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER