TBMM Başkanı Arınç, '
darbe' sözcüğünden bile nefret eden, bunu aşağılayan bir insan olduğunu belirterek, ''Demokratik bir
ülkede 'darbe' sözcüğünü kimse ağzına almamalıdır. Bu, irticanın göstergesidir.
Arınç, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, Papa'nın ziyaretine ilişkin sorusunu yanıtlarken Arınç, ziyaretten önce yaşanan
tartışmalar sırasında bu konudaki fikirlerini açıkladığını hatırlattı.
''Papa
Türkiye'ye gelmelidir, en iyi şekilde karşılanmalıdır, kendisiyle her konu rahatlıkla görüşülmelidir. Bu, Türkiye'nin
imajı bakımından da geçmişteki tarihi ve kültürü bakımından da doğru olan bir hadisedir'' dediğini ifade eden Arınç, ''Çok
şükür söylediklerimizin ne kadar doğru ve haklı olduğu ortaya çıktı'' diye konuştu.
Arınç, Papa'nın bugüne kadar olumlu görüntüler ve imaj verdiğini kaydederek, bunun Türkiye için büyük bir kazanım olduğunu söyledi. Arınç, ''Ben, 'Papa'nın ziyaretinden, Türkiye karlı çıkmalı' demiştim. Şu ana kadar alınan tedbirlerle, fevkalade imajla sonuçlanacak bir ziyaret görüyoruz. Bundan memnuniyetimi ifade etmeliyim'' dedi.
DARBE
Arınç, bir gazetecinin, ''Bir ABD gazetesinde, Türkiye'de askeri darbe olasılığını yüzde 50 oranında gören bir yorum yayınlandı. Darbenin hedefi olan bir kurumun başkanı olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' şeklindeki sorusunu da şöyle yanıtladı:
''Bu, değerlendirilecek bir husus değildir. 'Darbe' sözcüğünden bile nefret eden, bunu aşağılayan bir insanım ben. Demokratik bir ülkede 'darbe' sözcüğünü kimse ağzına almamalıdır. Bu, irticanın göstergesidir. 2006-2007 yıllarında bir yerde irticadan, bir yerde gericilikten bahsetmek gerekirse, bunun en güzel örneği, 'darbe' sözünü ağzına alanlardır.
Eğer Türkiye bir hukuk devletiyse, eğer bir anayasası varsa, Türkiye'de demokratik kurumlar ve kurallar çalışıyor ve işliyorsa, Türkiye'de
genel seçimler zamanında yapılıyor ve yapılacaksa, Türkiye'de 'darbe' sözünü ağzına alanların, kötü niyetli ve maksatlı insanlar olduğunu düşünüyorum. Bunun üzerine yazı yazmak, bunun üzerine yorum yazmak, bunun üzerine sayfalar dolusu yeni yorumlar geliştirmek çok yanlış ve Türkiye'nin zararına olan bir davranıştır.
Bahsettiğiniz konu, bir ABD gazetesinde ne yazık ki bir Türk bayan tarafından yazılmış bir konudur. Bu ve bunun benzerlerinin zaman zaman bu tür yazılar yazmaktaki maksatlarını, geçmişteki örneklerine bakarak hepimiz çok iyi bilmekteyiz. İşin derinliğine inmek istemiyorum ama artık bu yazılara da bununla ilgili spekülasyonlara da bununla ilgili dedikodulara
kulak kabartacak, bunu değerli bulacak, bunun üzerine tartışma açacak bir Türk insanı olduğunu düşünmüyorum.''
Bunların çağdışı ve geride kalmış işler olduğunu kaydeden Arınç, TBMM'nin her zaman açık olacağını, her zaman halkın iradesini doğrudan yansıtacağını ve her zaman demokrasinin kalbi olacağını vurguladı. Arınç, ''Artık 'darbe' sözünü duymak istemiyoruz'' diye konuştu.
BERHAN ŞİMŞEK'İN İDDİALARI
Bülent Arınç, bir gazetecinin, ''Bazı
CHP milletvekilleri, sizinle ilgili Genel
Kurul'da iddialarda bulundu'' sözlerine, ''Dört dörtlük soru sor, ben de dört dörtlük
cevap vereyim. 'CHP milletvekilleri' dediniz, Bay
Berhan Şimşek'ten başkası değildi'' karşılığını verdi.
Kendisinden önce
Plan ve
Bütçe Komisyonu huzuruna çıkan
Meclis Başkanı olmadığını ifade eden Arınç, hayatının her safhasında, yaptığı her işin, attığı her adımın ve söylediği her sözün hesabını verdiğini söyledi.
Siyasetçilere, başkalarının arkasına saklanarak, kendilerini göstermeme yolunu seçmemeleri
tavsiyesinde bulunan Arınç,
siyasetçinin hayatının
hesap vermekle geçmesi gerektiğini vurguladı.
GAFİL
Kadrolaşma iddiasının kendini çok üzdüğünü ifade eden Arınç, ''414 boş münhal kadroyu çıkarıp, bunun 170'ini iptal eden bir meclis başkanına, bir gafil, kadrolaşma iddiasında bulunacak... Bunu hiçbir zaman kabul edemem ben'' diye konuştu.
Kadrolaşma iddiasında bulananların büyük kısmının gelip kendisinden özür dilediğini açıklayan Arınç, ''Gelip bana 'Sizi
tebrik ediyoruz. Bu teşkilatta bir tek imzayla atama yapmanız mümkünken, 4 senede 414 kadroyu münhal hala getirmişsiniz. Sizi kutluyoruz' dediler'' şeklinde konuştu.
BAŞKAN MÜŞAVİRİ DEĞİLLER''-
Şimşek'in adlarını gündeme getirdiği, eski milletvekili
Salih Katırcıoğlu'nun eşi Zuhal Katırcıoğlu'nun müdür yardımcılığı görevinden
emekli olduğunu belirten Arınç,
Recai Kutan'ın oğlu Murat Kutan ile İsmail Alptekin'in oğlu Fatih Alptekin'in ''başkan
müşaviri'' değil, ''Milli Saraylarda Müşavir'' kadrosunda bulunduklarını bildirdi.
Arınç, Şimşek'in yurtdışına yaptığı gezilerle ilgili açıklamalarının da gerçeği yansıtmadığını ifade ederek, ''Kendisinin açıkladığı rakamlar,
Yazar Oktay Ekşi'nin köşesinde yayınlandı. Biz de açıklamamızı gönderdik ve bugünkü köşesinde yayınlandı'' dedi.
Yurtdışına 37 kez ziyarette bulunduğunu ve 159 günü ülke dışında geçirdiğini bildiren Arınç, yürüttükleri parlamenter diplomasiden olumlu sonuçlar alındığını kaydetti.
Mecliste çalışan insanların isminin verilmesinin çok yakışıksız bir davranış olduğunu ifade eden Arınç, ''Bu yanlışı ben de bir defalığına yapacağım'' dedi.
ŞİMŞEK'E TAVSİYE
Kendisinden önce bazı milletvekili ve bakanların eşleri, çocukları ve yakınlarının Mecliste kadroya alındığının herkes tarafından bilindiğini belirten Arınç, şöyle konuştu:
''Ey
Berhan Şimşek; Beni duy. Eğer bu saydığın isimler dışında bu parlamentoda, 'Geçmiş dönemde siyaset yapan siyasetçilerin çocukları, yakınları yok' diyorsan, hele hele 'ANAP'lı olabilir, DYP'li olabilir ama hiçbir tane CHP'li yok' diyorsan ki sözlerinden öyle anlaşılıyor, beni ayıplayıp kınadığına göre... Sen 'bu Mecliste hiçbir CHP'linin yakını çalışmıyor' demek istiyorsun... Ben de öyle anladım. O zaman sana bir tavsiyem var; Genel Kurul bir film seti değildir. Sözüne sahip çık. Önce genel başkanına git, bu sözlerimi kendisine sor. 'Bu Mecliste CHP'li milletvekili ve bakanların geçmişten bu yana yakını çalışan var mıdır' diye ufacık bir soru sor.
Onunla yetinme, 3 tane grup başkanvekili var. Onlara bu sorunun aynısını sor... Onlarla da tatmin olmadın mı git eski milletvekillerine sor. Herkese sor. Sana en azından 15-20 tane isim vereceklerdir. Ama bununla da tatmin olmadıysan bana gel ondan sonra.
Ben sana uzunca bir liste vereyim. Beni daha fazla söyletmeyin. Burası film çevirme yeri değil. Bu Meclisin gelenekleri var, ağırlığı var.
Bu Mecliste kadrolaşma adına 'K'sını bile yapmamış bir insana bunu söylersen, altında kalırsın. Sana bir tek misal vereyim; Benim bir başkan müşavirim var. O müşavir 1999 yılında Meclise alınmış. Sayın
Hikmet Çetin döneminde ve şu anda tek meziyeti, bir CHP milletvekilinin oğlu olmasıdır. 1999 yılında alınan bu kişi, 2001 yılında eczadır diye
Sağlık Bakanlığına gönderilmiştir.
Danıştay kararıyla tekrar Meclise gelmiştir ve şu anda başkan müşaviri olarak çalışmaktadır. Adı da
Barbaros Uysal.''
BANA BUNU YAPTIRMAYIN
Arınç, Şimşek'e hitaben de şöyle konuştu:
''Bir daha benden isim isteme. Verirsen de bunun altında kalmam. Hepsinin ismiyle, şoföründen başlayarak en yakın kadrolarına kadar kimin hangi tavsiye mektubuyla hangi dönemde alındığını söylemek, boynumun borcudur. Bana bunu yaptırmayın. Bu meclisin bir geleneği var, bir mahremiyeti var, bu kadar saygısızlığa da tahammülü yok.
Bizim de arkamızdan kalacak olan, bu sözlerimizdir. O, kürsüde yaptığı konuşmasıyla anılacak, ben de verdiğim cevapla anılacağım.