GÜNGÖREN'DEKİ SALDIRIDAN 'İYİMSER' SONUÇ ÇIKARTMAK

İstanbul Güngören'de önceki gece görülmemiş alçaklıkta bir saldırı yaşandı.


Tam anlamıyla "terörist" bir saldırı. Herhangi bir saldırı, şayet, silahsız, günahsız insanların, yaşlıların, küçük çocukların hatta annelerinin karnında doğmamış bebeklerin canını alıyorsa, o hunhar bir "terörist" saldırıdır. "Terörizm" işte budur. Görülmemiş alçaklıkta bir saldırı diye niteledik ama bu, İstanbul'da 2003'teki el-Kaide saldırılarından bu yana görülmemiş ölçüde can alan bir saldırı olduğu için. Bu tür "terörist" saldırıları, komşumuz Irak, 2003 yılından bu yana defalarca, özellikle başkent Bağdat, bir ara, neredeyse hemen her gün yaşadı. 17 ölü ve 100'ün üzerinde yaralı, nereden bakılsa ve dünyanın neresinde olursa olsun, çok büyük çaplı bir "terörist saldırı"yı ifade eder. Bağdat'ta bu rakamlar, o kadar sıradanlaşmıştı ki, dünya gazetelerinin birinci sayfa haberi olma özelliğini yitirdiler ve birer "istatistik" haline geldiler. Peki ne oldu? Savaşla birlikte, iç ve özellikle dış güçlerin hayli önemli rol oynadığı mezhep çatışmasının içine savrulan Irak, bu adeta süreklilik arz eden "terörist saldırılar" sonucu çöktü mü; dağıldı mı ki, Irak'la kıyaslanamayacak kadar sağlam zeminler üzerinde oturan Türkiye iki büklüm olsun. Ne olursa olsun, ne kadar zigzag çizerse çizsin, Irak, bugün, yavaş yavaş ama kesinlikle ayağa kalkıyor. İdeolojik miyoplar, Irak'ta masum insanların canını alan "terörist saldırılar"ı, "Amerikan işgaline karşı direniş" olarak selamlamak şaşkınlığına düştüler. Bunların çoğu dış destekli de olsa, içeriden üreyen, mezhep çatışmasının çirkinliğini sergileyen düpedüz "terörist saldırılar" idi. Türkiye'deki de muhtemelen öyle. Türkiye'dekinin zamanlaması, ülkenin bir "alacakaranlık kuşağı"ndan geçtiği bir döneme denk geliyor. Ergenekon adındaki ideolojik-cinayet şebekesinin iddianamesinin açıklandığı, ortalığı karıştırmak için nasıl bomba biriktirip, ne tür suikast ve sabotaj planları yaptıklarına dair belgelerin her gün gazete sayfalarını doldurduğu bir sırada, ve bu arada ülkede hükümeti ve onunla birlikte görece istikrarı da berhava edecek "kapatma davası"nın başlamasına saatler kala. *** Kim yaptı, birbirinden 12 dakika arayla ve ikincisinin onlarca can alacağını hesaplayarak iki bomba patlatma işini? PKK mı? Olabilir. Gerçi, PKK, genellikle imzasını attığı eylemlerin kendi etkisine ilişkin bir ek "propagandif güç" sağlayacağı düşüncesiyle, bunları üstleniyor ve bu satırlar yazıldığı sırada bunu üstlenmedi ama olabilir. Olmayabilir de. Türkiye'yi istikrarsızlığa sürüklemenin, kendi siyasi tasavvurları açısından uygun olacağını düşünen dış güçler, "bölge aktörleri"nden biri de bu işin arkasında olabilir. "Ergenekon'un otopsisi"ne bakıldığında; açığa çıkmayan bölümünün en azından açığa çıkmış kadar olduğu izlenimini insan ediniyor. Dolayısıyla, bunun, varoluşunun anlamını tam da Güngören'deki terörizm gibi eylemlerde bulunan "Ergenekon'un kontratağı" olması ihtimali de pekala mevcuttur. Ya da bütün bu ihtimallerin dışında bir "fail" . Ne olursa olsun, içinde bulunduğumuz dönemin ve içinde yaşadığımız dünyanın özelliklerinden ötürü, bu hunhar Güngören'deki terörizmin ve benzerlerinin Türkiye'ye diz çöktürtmek bakımından hiçbir şansı yoktur, olmayacaktır. Fareed Zakaria, "Post-American World" adlı yeni kitabında terörizmin gücünün ve etkisinin artık nasıl sınırlandığını gayet güzel anlatıyor: "Batı'da terörizmin etkileri her yeni saldırının ardından azaldı. 11 Eylül'den sonra, küresel mali piyasalar çökmüş ve 10 Eylül düzeylerine iki ay boyunca dönememişlerdi. 2004'teki Madrid bombalamalarından sonra İspanyol piyasasının eski haline gelmesi bir ay aldı. Temmuz 2005'teki Londra bombalamalarının yirmidört saat ardından İngiliz hisseleri bombalama öncesi düzeylerine geri döndü. Daha geniş ekonomik fotoğraf da aynı şekildedir... 2002'de Bali'de gece kulübüne yapılan saldırı, turizmin azalması, ticaret ve yatırımın kurumasıyla Endonezya ekonomisi üzerinde dramatik bir etki yaptı. Bir yıl sonra bu kez Cakarta'da Marriott oteline yapılan saldırı borsaya çok kısa süreli olumsuz bir etkide bulundu ve Endonezya ekonomisi çok az hasar aldı. 2003'te Fas ve Türkiye'deki bombalamaların etkisi de benzeri ölçüde küçük kaldı. İspanya'da 2004 ve İngiltere'de 2005 bombalamaları ekonomik büyümeyi hiç etkilemedi." Güngören'deki terörizminin bu "trend"i değiştirebileceğine inanmamız için hiçbir neden yok. Kim ne derse desin, Türkiye, "Batı"da... *** Güngören'deki patlamaları işitmemizden ancak dakikalar önce, Aydın Doğan'a rastladım. Ayaküstü sohbet ederken, "Türkiye'yi nasıl görüyorsun?" diye sordu. "Fena değil. İyimserim" dedim, "Gemi, yavaş yavaş da olsa, kayalıkların arasından geçip açık denize çıkacak gibi gözüküyor bana"... Güngören'deki alçak saldırıyı işittikten sonra da bu düşüncemde değişme olmadı. Ergenekon iddianamesi sayesinde, Türkiye'nin ve toplumunun, yavaş yavaş da olsa, "terörizm"e, cinayetlere, suikastlara, sabotajlara karşı aşılanmakta olduğunu ve bağışıklık kazanacağını düşünüyorum. Savaştan çıkmış Irak'ı bile alt edemeyen "terörizm", Türkiye'yi alt edemez...
<< Önceki Haber GÜNGÖREN'DEKİ SALDIRIDAN 'İYİMSER' SONUÇ ÇIKARTMAK Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER