KÜRT SORUNUNDA YENİ DÖNEM

Dünkü ve bugünkü kaygı aynıdır:


BİRAZ sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le Brüksel’e uçacağım. Sayın Gül’le ilk gezim. Belli ki uçakta AB konuları kadar “Kürt” ve “Irak Kürdistanı” kavramı da konuşulacak. Irak gezisinde Gül, kendi söylemi olarak “Kürdistan” dememiş, Irak Anayasası’ndaki bu terimi ifade etmiş. Günün tartışması bu. Bu tartışmalar 1990 kışında Saddam’dan kaçan yüz binlerce Iraklı Kürdün Türkiye’ye sığınmasında yaşadığımız “terminoloji” sorununa benziyor. Canlı yayın yapan arkadaşlarımız dikkatli bir şekilde “Kuzey Iraklılar” diye konuşurlardı, dikkatleri dağılınca “Kürtler” deyiverirlerdi. Dünkü ve bugünkü kaygı aynıdır: Kavramın Türkiye’ye de sirayet etmesi! Haklı bir kaygı... Ama çözüm ararken realist olmak gerekir. Atatürk’ten bu yana Bugünkü Irak sınırı çizilirken Atatürk, İnönü, Çakmak ve Karabekir Kuzey Irak’ta siyasi bir Kürt yapılanmasının Türkiye’deki “vatandaşlarımızı” etkilemesinden fevkalade kaygılıydılar. Fakat sınırı bunu önleyecek şekilde çizememişlerdi. O zaman Irak’a hâkim olan İngiltere’den, “Irak’ta Kürtlere özerklik vermeme” garantisi istemekten başka yapabilecekleri bir şey yoktu. İngiltere bu sözü vermiş, biz de bugünkü sınırı kabul etmiştik. Atatürk’ü biraz rahatlatan bir faktör daha vardı: Kasım 1926’da İngiltere’nin Irak Valisi Henry Dobbs’u kabul ettiğinde Atatürk, “Kürtlerin daha kuşaklar boyu kendi kendilerini yönetme yeteneğinden yoksun kalacaklarını” söyleyerek ifade etmişti bunu. Aradan geçen altmış yılda ‘asimilasyon’ gerçekleşmedi. Özellikle 1990 Körfez Savaşı’ndan sonra Irak’taki özerk Kürt yönetimi bir hayli kurumlaştı. Türkiye’de ise Org. Aytaç Yalman’ın da belirttiği gibi, Kürt sorunu 1960’larda, 70’lerde hal yoluna konulamadığı için terörle birlikte çok ciddi bir sorun haline geldi. Yeni faktörler? Genelde hafızamızla düşünürüz. Kürt meselesini, “yok” saydığımız dönemin hafıza verileriyle değil, bugünün verileriyle düşünmek zorundayız: - Evvela terör çok tahripkâr olmakta, Kürt milliyetçiliğini de kanla beslemektedir. Terörü çözme konusunda Kuzey Irak’taki Kürt yönetiminin kimden yana siyasi tavır alacağı çok önemlidir. Bunu sadece Kürt olmaları değil, aynı zamanda ekonomik, siyasi ve diplomatik faktörler belirleyecektir. Siyasi konjonktüre göre, Barzani’nin Türk silahlarıyla PKK’ya karşı savaştığı da olmuştur, PKK’yı desteklediği de!.. Türkiye, siyasi ve ekonomik bağlarla, uluslararası diplomasiyi de kullanarak Kuzey Irak yönetimini kendi yanına çekmelidir. Amerika’nın Irak’tan çekilmesi Barzani’yi Türkiye’ye daha fazla muhtaç hale getirecektir. - Terör sorunu çözülebilirse, Kürt meselesinin seyri, artık kanla beslenmeyeceği için, siyasi, demokratik, ekonomik ve diplomatik faktörlere bağlı olacaktır. Üniter devlet ve resmi dil Türkçe ilkeleri kesin şart olmak üzere Türkiye’nin bu dinamiklere göre politikalar geliştirmesi gerekiyor. İçinde bulunduğumuz dönemin dinamikleri bunlardır. Politika oluşturmada bu iki parametreye itiraz edenler, alternatif önerilerini ortaya koymalıdır. NOT: Dün Dr. Mimar Sinan Genim’le tanıştım, AKP Kadıköy belediye başkan adayı. Elbette Kadıköy CHP’nin kalesidir. Sinan Genim’i önemsememin sebebi kişiliği, açık ve yaratıcı kafasıdır. Böyle ‘kafa’ların partiler için ve özellikle de iktidar partileri için neden çok önemli olduğunu artık seçimlerden sonra bir gün yazmak istiyorum.
<< Önceki Haber KÜRT SORUNUNDA YENİ DÖNEM Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER