NEFRETİ SEVGİYE ÇEVİRMENİN YOLU

Bu ABD Başkanı yalnız selefi George W. Bush'a değil ondan önceki diğer başkanlara da pek benzemiyor...


Bir parça John F. Kennedy belki; ama o da bir parça... Kennedy başlarda savaşlara karşıydı, “Yurtta sulh, cihanda sulh” deyişinin Amerikancasını söylüyordu; başkanlık süresi içerisinde Küba'yı hedef alan çıkartmaya izin verdi, Vietnam'daki savaşı körükledi. ABD'nin çiçeği burnunda başkanı Barack Hussein Obama ise 'nükleersiz bir dünya' rüyası görüyor, Filistin Devleti kurulana kadar İsrail'in güvende olmayacağına inanıyor. 'Geçmişin hatalarıyla yüzleşmek'ten söz ederken ABD'nin yakın geçmişinde işlediği hataları da ilgisi dışında bırakmıyor. İleri gittiğini anlayınca, “Zaten ben biraz naifimdir” demenin eşiğine kadar geliyor. Gerçekten farklı biri ABD Başkanı... Washington'a hareket ettiği ana kadar Türkiye'de yaptıklarına dikkatle bakıp tek bir sözcüğünü kaçırmamacasına söylediklerine kulak verenlerin benden çok farklı düşüneceklerini sanmıyorum. Ufak tefek hataları, söylem sorunları oldu olmasına, ancak hepsini heyecanına ve uluslararası politika sahnesinde çok yeni olmasına verebileceğimiz türden hatalardı bunlar... Türkiye'ye 'model ortaklık' teklif ederken de samimi olduğunu kabul edebiliriz. Uluslararası arenada iki ülkenin 'ortaklık' diye söz edilebilecek bir ilişki türü olmaz; olamaz da ondan olmaz. Her ülkenin farklı gelişimleri, öncelikleri, hassasiyetleri ve çıkarları vardır çünkü... ABD'nin İngiltere ile veya İsrail ile ilişkilerinin bazen 'ortaklık' sözcüğüyle ifade edildiği olmuştur; ilk ciddi ihtilâfta yaşanan nice hayal kırıklıklarını hatırlıyorum. Ortaklık için arada en azından bir güven unsuru olması, âdil ve eşit davranma azmi bulunması gerekir. Büyük devletlerle güvene, eşitliğe dayalı âdil bir ilişki kurulabilir mi? BM üyesi 200 küsur ülke içerisinde bu soruya “Evet” cevabını verecek kaç ülke çıkar acaba? Ankara'nın Washington'a olan ihtiyacından çok daha fazla Washington'un Ankara'ya ihtiyacı olduğunu unutmayalım. Hiçbir ülke sevgisizliğe ve nefrete muhatap olmaya sonsuza kadar dayanamaz; ABD'nin dayanma gücü de buraya kadardı. Yeniden sevgi arayışında Türkiye ile kuracağı yakın ilişki ABD için 'sevginin anahtarı' gibi bir şey... O halde, buradan başka ülkeler için bir 'ilişki modeli' çıkartmak istiyorsa, Washington'un Ankara'yla ilişkilerinde bugüne kadar olandan çok daha anlayışlı davranması gerekiyor. Varolduğunu herkesin bildiği eksikliklerimiz üzerinde yoğunlaşmak yerine, o yan-konuların çözümünü zamana bırakarak Türkiye'nin önünü açıcı hamleler yapması şart ABD'nin... Ekonomik ve ticari alanda başlatılacak yakın ve samimi ilişkilerin getireceği refah, Türkiye'yi kısa zamanda 'parlak bir örnek' haline getirebilir. Dün İstanbul'da tanıştığı gençlerin hiçbiri –ama hiçbiri- kendi ülkelerinin dar gündemiyle ilgili sorular yöneltmediler Barack Obama'ya; herhalde kendisi de buna dikkat etmiştir. Bütün gençler, Obama karşısına çıkan gençlerimizin hepsi, dünyayı ve bölgeyi ilgilendiren konularda hassasiyetlerini dışa vurdu. Bunun sebebini gençlerle karşılaşmadan önce ziyaret ettiği tarihî mekânlardan sonra biliyor olmalı ABD Başkanı: Türkiye büyük bir uygarlığın mirasçısı bir ülke; büyük düşünen insanlar ülkesi... Bizler de 'nükleersiz bir dünya' olabileceğini düşünüyor, Filistin Devleti kurulana kadar İsrail'in kendini güvende hissetmemesi gerektiğine inanıyoruz. Daha âdil bir dünya mümkündür ve ihtiyaç olan bunu isteyecek ve gerçekleştirmesi için çaba gösterecek bir iradedir. Amerika buna hazırsa Türkiye'den alacağı cevap olumlu olacaktır.
<< Önceki Haber NEFRETİ SEVGİYE ÇEVİRMENİN YOLU Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER