Kapının arkasından neler çıkabilir?


Genelkurmay Başkanlığı Seferberlik Daire Başkanlığı’nda arşiv odasının aranma talebi, askerlerin bu talebi reddetmesi, devreye hakimlerin girerek “hakim kararıyla” devlet sırrı niteliğini haiz belgelerin de incelenebileceğinin belirtilmesi Türkiye yakın tarihinin en önemli olayı. Bu çok önemli olayın altından neler çıkar, biz sıradan vatandaşlar arşiv bölümünde bulunan bazı belgelerde neler olduğunu öğrenebilir miyiz doğrusu hiç de emin değilim ama gelinen nokta yine de çok önemli. Söz konusu Seferberlik Daire Başkanlığı toplumda farklı adlarla bilinen bir birim. Kimisi bu birime “Özel Harp Dairesi” adını veriyor, kimisi de “kontrgerilla” ya da “gladio” diyor. Cumartesi akşamı itibariyle bu birimde arama yapıldığını, arşiv odasının açılmasının talep edildiğini ekranlardan duyduğum anda, ne yalan söyleyeyim, aklıma önce Levent Kırca’nın çok hoş bir parodisi geldi; TV parodisi 28 Şubat’ın ünlü MGK toplantısını konu alıyor ve tüm toplumun dikkatlerinin böyle bir olaya teksif oluşuyla dalga geçiyordu. Aklıma, ne yalan söyleyeyim, önce bu parodi geldi. Ama hemen arkasından da arşiv odasında arama yapılacağı haberi beni birer Levent Kırca parodisi olmayan bazı konuları da düşünmeye yönlendirdi. Muhtemelen hakimin arşiv odasıyla ilgili verdiği arama kararı spesifik bir olayla sınırlı olacak ve daha fazla da ileri gidilemeyecek. Bu da gerçekleşirse. Ancak, doğru ya da yanlış, bizim kuşağın, Seferberlik Daire Başkanlığı dendiğinde aklına başka konular da geliyor. Mesela Türkiye’nin, devletin büyük bir utancı olan 1955 6-7 Eylül olayları geliyor. Bu konu yakıştırma olmaktan da çıkmış durumda zira senelerce bu birimde görev yapmış olan emekli general Sayın Sabri Yirmibeşoğlu ekranlarda bu olayın “muhteşem bir özel harp operasyonu” olduğunu söyleyeli daha bir-iki sene ya oldu, ya olmadı. Bu olayın içinde yaşayan Sayın Orhan Birgit gibi kişiler de hayattalar. Doğrusu bu arşiv odasında 6-7 Eylül olaylarıyla ilgili ne var, öğrenmek ister idim. 1 Mayıs 1977 günü Taksim Meydanı’nda 37 yurttaşımızın ölümüyle sonuçlanan bir facia yaşandı, işçilerin, solcuların üzerine ateş açıldı, yaratılan panikte 37 kişi yaşamını yitirdi ama Türkiye planlı bir biçimde açılan ateşin arkasında kim vardı hiçbir zaman öğrenemedi. Seferberlik Tetkik Dairesi arşivinde bu konuda bir bilgi olabilir mi, doğrusu gerçekten çok merak ediyorum. Ecevit’e yönelik Çiğli suikastı konusunda da acaba bazi bilgiler yine o raflarda var mı? 1980 öncesi yaşanan Çorum ve Kahramanmaraş alevi katliamlarıyla ilgili bilgilere de acaba bu arşiv odasında rastlanabilir mi? Yine 1980 öncesi aynı gün içinde bir solcu, bir de ülkücünün ölümüne neden olan aynı silah hakkında da acaba yine bu arşivlerde bilgi kırıntıları mevcut mudur? Bu olayların Seferberlik Tetkik Kurulu ile ilişkisi olup olmadığını gerçekten bilemiyorum, elimde hiçbir somut veri yok ama yukarıdaki konular söz konusu birimin adıyla o kadar beraber anıldılar ki, sıradan bir vatandaşın aklına bu soruların gelmemesi pek mümkün değil galiba. Genelkurmay Başkanlığı’nın tüzel kişiliği bu konulara ilişkin söylentilerden imaj ve güvenilirlik açılarından kadar o darbe yedi ki, ben yerlerinde olsam bu arşivleri kendi inisiyatifimle araştırmacılara (her tandansdan) açar ve bu defterleri de bir daha açılmamak üzere kapatır idim. Unutmayalım ki yukarıda isimlerini zikrettiğim söylentiler askerlik mesleğinin özüyle, ülkemizin savunmasıyla ilgisi olmayan konular. TSK’nın bu ahlaksızca, haince işlere karıştığını düşünmek bile istemiyorum. 6-7 Eylül olaylarının ikrarı bile yeterince korkunçtur.
<< Önceki Haber Kapının arkasından neler çıkabilir? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER