Terör üzerinden siyasi rekabet


PKK, eylemlerini arttırdı. Giderek yükselen şehit sayısının sorumlusu AK Parti iktidarı mı? Görev başındaki siyasetçiler, elbette mesuliyet taşır ve bunun hesabını da sandıkta verir. Ama mesele, siyasi zeminde bir rekabetin konusu yapılmamalı. Çünkü herkes biliyor ki, 1984'te Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla başlayan PKK terörü, AK Parti iktidarından çok önce vardı. 1999'dan sonra, Öcalan'ın tutuklanmasıyla bir eylemsizlik ortamına geçildi. 11 Eylül 2001'de Dünya Ticaret Merkezi'ni hedef alan saldırı sonrasında, ABD'nin teröre karşı sıfır tolerans görüşünü benimsemesi de PKK'nın elini kolunu bağladı. 1 Mart 2003'te ABD askerlerinin Türkiye topraklarını kullanarak Irak'a geçmesine izin veren tezkerenin reddi dengeleri değiştirdi. ABD, Kuzey Irak'taki Kürtlerin müttefiki olmuştu; PKK konusunda Türkiye'ye yardımcı olmaya niyeti yoktu. Müsait bir dış konjonktür bulan PKK, 2004'te, yeniden şiddet eylemlerine başladı. Bugün artan terörü, iktidarın açılım ya da demokratikleşme politikalarına bağlayanlar, bence tehlikeli sularda yol alıyor. Sadece güvenlik tedbirlerinin kâfi gelmediği görüldüğü için, demokratikleşme adımları atılmadı mı? Eylemler 2004'te yeniden hız kazanmaya başladı. O zaman demokratik açılım mı vardı? Türkiye, AB'den müzakere takvimi aldı o yıl. Demokrasi standardının yükseleceğine dair bir teminat sayılabilirdi bu adım. Fakat Türkiye'nin Batı ile ilişkilerinin gelişmesi PKK'nın işine gelmiyordu. Nitekim bu ilişkiler sayesinde birçok ülke PKK'dan desteğini çekti; bu örgütün bir terör örgütü olduğu hususu, daha geniş çevrelerde kabul gördü. Aslında PKK eylemleriyle, demokratikleşmenin de önünü kesmeye çalışıyordu o tarihte. Bugün ise hedefte, Öcalan'ın hapisten çıkarılması, dağdakilere af ve siyaset yolunun açılması var. Bir elinde bomba, diğer elinde ulaşılması şimdilik hayal olan hedefler, PKK eylemlerini sürdürüyor. 12 Eylül öncesinde Ecevit- Demirel ve tabii ki kutuplaşan Türkiye'de hepimiz, birbirimizi suçladık. CHP, 1970 öncesi başlayan şiddet eylemlerine çare olarak Demirel Hükümeti'nin yıkılmasını görüyordu. 12 Mart sonrasında Milliyetçi Cephe kuruldu. Ecevit, Milli Selamet-Milliyetçi Hareket ve Adalet Partisi koalisyonunun cepheleşme yarattığını ve şiddet eylemlerinin bu kutuplaşmadan beslendiğini söylüyordu. CHP 1978'de iktidar oldu; şiddet eylemleri yaygınlaştı; 1978'de ölü sayısı 500 civarında kayıpla, bir önceki yılın iki katına ulaştı. Aralık 1978'de gerçekleşen Maraş katliamı sonucunda sıkıyönetim ilan edildi. 1979'un ilk 6 ayında ise teröre verilen kurbanlar, 1978'in tamamında kaybettiklerimizin sayısı kadardı. Terör, bir yandan siyasi partileri yıpratırken, demokrasinin de başını yedi.
<< Önceki Haber Terör üzerinden siyasi rekabet Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER