NATO’da diplomasi ve eksen gösterisi


Türkiye, Lizbon’daki NATO Zirvesi’nde, gittikçe mihverine sağlam şekilde oturan yeni ve küresel dış politikasındaki başarılarını artırarak bütün dünyaya ‘gerçek ekseni’ni bir defa daha gösterdi. Bir zamanlar Sovyet emperyalizminin toprak talepleri üzerine Batı’ya sığınan ve NATO’nun güvenlik şemsiyesi altında tek taraflı Batı İttifakı içerisinde kendisine Soğuk Savaş’ın jandarmalığı görevi verilen Türkiye, artık NATO içerisinde ABD kadar belirleyici rol oynayabiliyor. Daha da önemlisi, Türkiye, NATO içindeki etkili konumuyla birlikte NATO dışındaki câmia ile de ilişkilerini bozmadan götürebiliyor ve NATO çerçevesinde yüklendiği küresel misyon ile komşularıyla ‘sıfır sorun’ politikasını bağdaştırabiliyor. *** Geçen ay bir ABD projesi olarak Türkiye’nin önüne getirilen ‘füze kalkanı/füze savunma sistemi’, işin başlangıcında Türkiye’yi gerçekten zora sokmuştu. Zira, bu sistemin İran’ı hedef aldığı ve özellikle İsrail’i korumak için plânlandığı bilinmekteydi. Bu durumda Türkiye komşuları ile ABD ve Batı câmiası arasında sıkışmış olacaktı. Bir tarafta, başta İran ve Suriye olmak üzere gittikçe artan bir dostluk ve işbirliği içine girdiği komşu Orta Doğu ülkeleri; diğer tarafta, yarım asırdan fazla bir dönemdir stratejik ittifak içinde bulunduğu ABD ve Batı dünyası... Üstelik, İran’ın nükleer çalışmaları konusunda, ABD’nin de teşvikiyle Brezilya ile birlikte aracı olması sırasında, ABD’nin politika değiştirerek BM Güvenlik Konseyi’nden İran’a karşı ambargo uygulanması kararına karşı ‘ret’ oyu kullanmasının, bazı Batılı çevreler ve bunların Türkiye’deki uzantıları tarafından ‘eksen kayması’ olarak yorumlandığı bir dönemde... Lâkin Türkiye bu açmazdan kolaylıkla sıyrılmayı başarabilmiştir. Bunu yaparken de ne yardan ne de serden vazgeçmiş; diğer bir deyişle, hem ABD, AB ve NATO câmiasının isteğini gerçekleştirmiş hem de ‘füze kalkanı’nın hedefindeki İran’ın şükranını kazanmıştır. Diplomaside bu gibi açmazlardan kurtulmak kolay değildir. Bu konuda, Başbakan Erdoğan’ın kararlı tutumu, Cumhurbaşkanı Gül’ün NATO Zirvesi’nin parlayan yıldızı olması, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun artık alışmaya başladığımız diplomatik dehası, MillÓ Savunma Bakanı Gönül’ün sessiz, mütevazı ve başarılı gayretlerinin payı çok büyüktür. Bu arada, Osmanlı’dan beri devam eden tecrübeli Türk diplomasisinin de rolünü unutmamak gerekir. *** Füze Savunma Sistemi (Füze Kalkanı) konusundaki diplomasimiz, şu merhalelerden geçerek âdeta oya gibi işlenmiştir: 1. Füze Savunma Sistemi, başlangıçta bir ABD projesi iken, Türkiye’nin itirazı üzerine bir NATO projesi hâline getirilmiştir. Bu suretle proje, Türkiye’nin de üye olduğu uluslararası bir teşkilâtın malı olmuş; bir taraftan Türkiye ’nin projedeki tesiri artarken, bir taraftan da projeye katılımının gerekçesi sağlanmıştır. 2. Projenin hedefinde somut olarak İran’ın adının geçmesi, Türkiye’nin ısrarlı tutumuyla önlenmiştir. 3. Projenin NATO bünyesinde olmasıyla, Türkiye dahil bütün NATO ülkelerinin balistik füzelere karşı korunmaya alınması mümkün olmuştur. 4. Başbakan Erdoğan’ın sistemin komutası konusundaki kararlı tutumunun da neticeye ulaştığı; henüz açıklanmamasına rağmen muhtemelen Türkiye’nin bu konuda da etkili olacağı anlaşılmaktadır. *** NATO toplantısı, gelecek 15 yıllık perspektifte ittifakın ilkelerinin gözden geçirilmesi bakımından önemli olmuştur. Türkiye ise, yeni küresel dış politikasını ve NATO’dan kopuk olmayan yeni küresel eksenini bir defa daha göstermek fırsatını bulmuştur.
<< Önceki Haber NATO’da diplomasi ve eksen gösterisi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER