Cari açığa bakarken bankaları yarışta geri bırakmayalım


Gelişmiş ülkelerin finans sistemleri son global krizde derin bir yara aldı. ABD'de devlet, 130 milyar dolar zarar eden iki dev ipotek finansman kuruluşuna el koydu. Büyük sigorta ve yatırım bankaları varlıkları satılarak sistemden ya çıkarıldı ya da o süreçte. 2008 sonundan beri 334 küçük bölgesel banka devralındı. İngiltere'de büyük bankalar kamulaştırıldı. İzlanda ve İrlanda'nın tüm bankacılık sistemi tahrip oldu. Euro Bölgesi'nde neredeyse bilinen tüm büyük bankalar devletlerinden sermaye desteği alarak güven sağlamaya çalıştılar. Yunanistan, Portekiz, İrlanda, küçük İspanya (Caja) ve İtalya bankaları toptan piyasalarda fonlama bulamıyor ve Avrupa Merkez Bankası'ndan besleniyorlar. Bu süreçte Türk bankacılığı büyük bir başarı hikâyesi oldu. Güçlü sermayesi ile tabanı panik yapmadı, likiditesini çok iyi yönetti, gerektiği zamanda ve gerektiği kadar frene bastı ve zor duruma düşen şirketlerin kredilerini yeniden yapılandırarak nefes aldırdı. 2009'da yüzde 4,7 küçülen Türkiye ekonomisi, geçen yıl yüzde 8 civarında büyüyebildiyse bunu yeniden hızla reel sektöre kredi aktarmaya başlayan bankaları sayesinde yapabildi. Başarı sadece bankaların değildi. Ülkede kaliteli bir banka denetimi vardı. Kriz öncesinde karmaşık dinamik provizyonlama kuralına bakıp İspanyol otoriteleri anlata anlata bitiremeyenler İspanya'daki bankacılık krizi ile şoka girerken, Türkiye'de regülatörün gayet sade bir şekilde organik büyüme için getirdiği yüzde 12'lik sermaye yeterliği şartının sisteme olan katkısını konuşan olmadı. Bugün hâlâ en gelişmiş ülkelerde bile bankaların ne yaptığı tam olarak görülemiyor. Ama Türkiye'de regülatör günü gününe en şeffaf şekilde kamuoyuna tüm detayları ile finans sisteminin bilançosunu (İngilizce ve Türkçe) sunabiliyor. Ülkenin CDS primi (risk primi) düşükse bunlardan dolayı düşük. AMA ASIL BUNDAN SONRASI ÖNEMLİ Bugün öyle ama Türk bankacılık sisteminin bugünkü göreceli üstünlüğünün bu şekilde devam etmeyeceğini görmek gerekir. Bir kere, bugün bu sorunları yaşayan gelişmiş ülke bankacılık sistemleri güçlü devletleri ve dünyada rezerv olarak kullanılan güçlü para birimleri sayesinde süratle tahrip olan bilançolarını tamir ediyorlar. ABD önce sıkıntılı büyük bankalarını birleştirdi. Wachovia Wells Fargo'ya, National City PNC'ye, WaMu JP Morgan'a birleştirilerek ticari bankacılık rahatlatıldı. Yatırım bankacılığını da sağlamlaştırmak için Bear Stearns JP Morgan'a ve Merrill Lynch Bank of America'ya devredildi. M. Stanley ve G. Sachs mevduat toplayabilecek ve FED'den fonlama alabilecek hale getirildi. Dördüncü büyük Lehman kapatıldı. Hemen peşinden 2009 yılında 19 en büyük banka gerçekçi bir stres testine sokuldu, testi geçemeyen 10 tanesinden 6 ay içinde 75 milyar dolar sermaye artırmaları istendi. Artırmayanlara devlet tarafından sermaye kondu. Temettü vermeleri yasaklandı ve kârları sermayeye ekletildi. Kapatılması büyük sorun olacak olanların finansal yük yaratan iştirakleri sattırıldı veya kapattırıldı ve iş modelleri değiştirilerek kâr eder hale getirilmeye çalışıldı. Bugün ABD'de büyük bankaların çoğu, operasyonel tarafta kâra geçmiş devlete olan yardımlarını geri ödemiş ve temettü verebilmek için izin alabilmiş hale geldiler. Avrupa çok daha geriden geliyor ama onlar da ciddi bir tamirat sürecindeler. Euro Bölgesi bankaları sadece 2010 yılında 180 milyar Euro sermaye artışı yaptılar. Battı batacak denen İspanya'nın aslında gayet güçlü olan Santander ve BBVA büyük ticari bankaları Brezilya'dan Türkiye'ye, ABD'den İngiltere'ye kadar dünyanın çeşitli bölgelerinde çok akıllı, belli bir coğrafik stratejiye, iş mantığına ve sinerjisine dayalı satın almalar yaptılar. Sorunlu küçük bankaları (Caja'lar) ciddi bir reform sürecinde. Kısa sürede 45 tane olan sayı 17'ye indirildi, kanuni düzenlemelerle özel sektöre satılabilir hale getirildi ve sermaye artırımı yapmaları için ültimatom verildi. 28 Nisan'a kadar yeteri kadar sermaye artırmazlarsa kamu el koyup satacak. İngiltere, krizde HBOS'u Lloyds'la birleştirdi, RBS'i 2013 sonuna kadar bir yeniden yapılanma programına soktu. Krizde kamulaştırdığı Northern Rock bilançosundaki zararları ayıklayarak kâr edebilen ve satılabilecek bir banka haline getirdi. Almanya, en büyük bankalarından ikisini birleştirdi (Commerz ve Dresdner). Deutsche Post'u birleştirerek Deutsche Bank'a istikrarlı fonlama kaynağı sağladı. Gerekli kanuni düzenlemeleri yaparak sorunlu Landesbank adlı eyalet bankalarının batık bilançolarını da 'zarar bankası yaratıp' temizliyor ve birleşebilecekleri bir hale getirmeye çalışıyor. Doğu Avrupa ülkelerinin krizden çıkıp büyümeye başlaması buralara yayılmış olan İtalya ve Avusturya bankalarını rahatlatıyor. Gelişmekte olan ülkelerin bankacılık sistemleri gümbür gümbür geliyorlar. (Grafik) Dinamik ekonomileri hızlı büyüyerek bankalara ciddi bir iş potansiyeli yaratıyor. Çin bankaları Afrika'dan Latin Amerika'ya stratejik satın almalar ve işbirlikleri ile global hakimiyetlerini artırıyorlar. Brezilya bankaları kendi içlerinde birleşerek dünyanın piyasa değeri en yüksek bankaları arasına girdiler (bugün Brezilyalı Itau Unibanco, Türkiye'nin halka açık en büyük 5 bankasından daha büyük bir piyasa değerine sahip). Rusya farklı bir stratejiyle kamu bankalarını devreye sokuyor. Bu gümbür gümbür geliş 10 yıl öncesinde Anglosakson hakimiyetinde olan en değerli 10 banka liginin yarısını artık gelişmekte olan ülke yapmış durumda.
<< Önceki Haber Cari açığa bakarken bankaları yarışta geri bırakmayalım Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER