Savcı Zekeriya Öz'ün ardından...


Önemli olan bir makam işgal ederken yakın ve uzak çevrenizin hakkınızda düşünüp söyledikleri değildir; önemli olan, o makamı terk ettiğinizde size verilen tepkilerdir. Bu ölçüye vurulduğunda Zekeriya Öz 'mutluluk' hissi duyabilir; iki gündür arkasından yazılanlar kendisinin 'beraat-ı zimmeti' sayılır çünkü... Ergenekon davasını dört yıla yakın bir süredir elinde tutan savcı olarak pek çok kişinin ayağına bastı, nicelerinin korkulu rüyası oldu Zekeriya Öz; buna rağmen arkasından zılgıt çeken pek çıkmadı. Eleştireni yok mu? Var da, eleştirenleri bile cesaretini vurgulamaktan geri durmuyor. Sıkıyönetim veya olağanüstü hal ile yönetilmediğimiz dönemlerde siyasi davaları mahkeme safhasına kadar ulaştırmak çok zordur bizde. Zordur, çünkü böyle bir geleneğimiz yoktur. Devletle bir biçimde yolları kesişmiş insanlar hiçbir zaman yargı önüne çıkarılmayacaklarına inandırılmış ve onlar da herkesi buna inandırmışlardır. 'Devlet' neredeyse kutsal bir varlık olarak kabul edildiğinden, onun adına yapılan her türlü tasarruf yargıdan muafmış muamelesi görmüştür. Zekeriya Öz yalnızca siyasi bir davayı mahkeme safhasına eriştirip yargılanmasını sağlamadı, bundan sonrası için de 'kriter' teşkil edecek bir zemini fayans fayans döşedi. Son birkaç haftadır tartıştığımız 'kitap yasağı' konusuna yaklaşımı bile bu tespitimizi yanlışlamıyor; tepkilerin etkili olmasının sebebi yine kendisiydi. Savcı Öz'ün alıştırdığı titizlik ile tam uyuşmadığı için bu denli tepki çekti son gelişme... Başka ülkelerdeki benzer davalardan da biliyoruz: Meşru hükümete veya demokrasiye karşı suçların sorgulanması, sorumluların yargılanması hiç de kolay bir süreç değildir. Dosyayı ellerine alanlar, kapağını açtıklarında, kimlerle karşılaşacaklarını bilmiyor, ilişkilerin nereye/kime kadar gittiğinden habersiz oluyorlar. Yaptıkları her hukuk sisteminde en ağır cezaların öngörüldüğü bir 'suç' teşkil ettiği için, 'zanlılar' izlerini yok etmekte, geride kanıtlar ve tanıklar bırakmamakta olağanüstü dikkatli davranıyorlar. Zülf -ü yâre dokunmak, fincancı katırlarını ürkütmek, şimşekleri üzerine çekmek çok kolay yargı süreci boyunca... Güçlünün üzerine gitmek zaten zor, bir de o güçlünün de gücünü kendisinden aldığı daha güçlünün hışmının savcının üzerine yağdığını düşünün... İspanya'da öyle oldu, İtalya'da da... İspanya ve İtalya'nın benzer süreçlerde görev almış cesur savcıları vardı; onların yanına ülkemizden de bir isim eklenmiş oldu: Zekeriya Öz... Savcı Öz bu onuru hayatının sonuna kadar taşıyacaktır. Hatası da oldu elbette, ancak üstlendiği görevi en iyi biçimde yerine getirme niyetinin ürünü olarak görebiliriz hatalarını... Güçlülerle uğraşanlar ister istemez kendileri de güç kullanmaya -hatta güç haline gelmeye- ve kendi koydukları standartları aşındırmaya başlar; hatalar da genellikle o zaman suyüzüne vurur. Aynı âkıbet İspanya ve İtalya'da 'GAL' ve 'Gladio' savcılarının da başına gelmişti. Türkiye önemli bir dönemden geçiyor; ülkenin daha çok Zekeriya Öz'lere ihtiyacı var.
<< Önceki Haber Savcı Zekeriya Öz'ün ardından... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER