CHP'nin dışarıdaki asıl sorunu!


Parti liderliğine yeni yeni ısınmaya başladığı günlerde Kemal Kılıçdaroğlu, medya yöneticileriyle akşam yemeğinde buluşmuştu. Kılıçdaroğlu, kafasındaki CHP ve Türkiye vizyonunu paylaşacak; biz de gazeteciler olarak merak ettiğimiz soruların cevabını öğrenecektik. Bugünkü gibi o gün de CHP bir boykotla gündemdeydi. Şimdi milli iradenin ve demokrasinin sembolü TBMM'yi boykot eden parti, bütün kamuoyuna rağmen Cumhuriyetimizi temsil eden en önemli makam olan Cumhurbaşkanlığı'nı protesto ediyordu. Gerekçe ise Cumhurbaşkanı Gül ve eşinin 29 Ekim'de ilk 'eşli' resepsiyonu idi. Türkiye o kadar soğuktu ki bu boykota, Vatan Gazetesi'nin tecrübeli yazarı Güngör Mengi, 14 Ekim tarihli yazısında "Boykot yapmak siyaset değildir" demişti. Kılıçdaroğlu ile konuşulacak çok konu vardı, ama toplantı Köşk boykotu gölgesinde geçti. CHP'nin yetkili isimleri dışarıda bir şeyler söylüyor; içeride partinin lideri peş peşe sorulan sorulara net cevap veremiyordu. Bu tabloyu yaşayan ve uzun süredir Türkiye'de yaşayan yabancı bir gazeteci, Kılıçdaroğlu'na CHP'nin bir parti olarak yabancılara hep buradaki gibi kararsız, hazırlıksız ve tutarsız görüntü verdiğini söyledi. Sonra da yine bir yabancı olarak AK Parti ile muhalefeti, özellikle de CHP'yi kıyasladı. AK Parti'yi ziyaret eden bir kişi, nükleerden anayasaya; çevreden yabancı yatırımlara hemen her konuda konuşacak bir muhatap, bir uzman veya bir doküman bulabilirdi. CHP için bu imkânsızdı. Galiba benzer eleştirilerin de etkisiyle Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP, seçim öncesi kadından demokrasiye, aile sigortasından bedelli askerliğe birçok konuda somut hazırlıklar yaptı. Prof. Sencer Ayata, adeta bir yayıncı gibi çalışıp partinin yıllardır ihmal ettiği bu açığı gidermeye çalıştı. Gerçi seçim öncesi, örneğin CHP'nin yaptığı anayasa çalışmasını, konuyla ilgili uzman ve gazetecilerden okuyan tek kişiye rastlamasam da bu, takdir edilmesi gereken bir çabaydı. Ayrıca partinin, özellikle demokratik dünya ile ilişkilerini geliştirmek için bazı adımlar attı. Kurmaylarını da alarak Kılıçdaroğlu'nun Avrupa başkentlerine yaptığı ziyaretler önemliydi. Son 5-6 yıldır izlediği anti-demokratik çizgi nedeniyle CHP'den memnun olmayan Avrupalı çevreler, şikâyetlerini hep partinin gıyabında gündeme getirirdi. Şimdi, sorunların parti yönetimine ilk elden aktarılması, CHP için de fırsat olabilirdi. Çünkü dışarıdan nasıl algılandığını önemseyen bir CHP'nin demokratik çizgisindeki sapmaları fark etmesi de kolaylaşırdı. Geçen hafta Kılıçdaroğlu'nun, Meclis'i neden boykot ettiklerini anlattığı bir mektubu, BM, AB, AGİT, OECD, Avrupa Konseyi, İslam Konseyi, AP, Uluslararası Af Örgütü, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü gibi adreslere göndermesi de galiba "Demokratik dünya bize ne der?" duyarlılığının göstergesi. Nitekim Kılıçdaroğlu'nun, kısa süre önce CHP'yi üyelikten ihracı bile düşünen Sosyalist Enternasyonal'in Atina toplantısına katılarak düşüncelerini anlatması da bu yönde bir adım. Eskiden, bu tür uluslararası platformlarda ülkede yaşanan sorunları dile getirenleri, "Türkiye'yi yabancılara şikâyet etmek"le suçlama noktasından buraya gelinmesi önemli bir değişim. Değişik konular hakkında partinin görüşlerini açıklayan dokümanlar üretme, dış dünyayla daha sıcak temas halinde olma gayreti de yerinde ve zaten yapılması gereken faaliyetler, ancak bu çabaları asıl etkili kılacak olan, CHP'nin söylem ve eymeleriyle gerçek bir sosyal demokrat haline gelmesi ve dışarıda Türkiye'nin demokratik dönüşüme katkı verdiğini gösteren somut örneklere sahip olması. Aksi halde, ortaya çıkacak görüntü, hapishane ve karakollarında işkence tüm hızıyla devam eden Türkiye'nin Gece Yarısı Eskpresi filminden sabah akşam çok şikâyetçi olmasına benzer ve bu çabalar basit bir PR çalışmasından öteye geçmez. Kılıçdaroğlu CHP'si demokrat dünyayla ortak dil bulma konusunda samimi ise Avrupa Parlamentosu'ndaki Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı Hannes Swoboda'nın Zaman'a verdiği mülakata göz atması yeterli: "CHP'nin Ergenekon sanıklarını aday göstermesinden ben de CHP'nin bazı kıdemli üyeleri gibi hayal kırıklığına uğradım. Parti bu hamlesi ile çelişkili bir görüntü veriyor... Bu meselenin aydınlığa kavuşturulması kesinlikle çok mühim. Türk tarihi için mühim... Soruşturma, ordunun ve derin devletin kanserli hücrelerini temizlemeye çalışıyor." Demokrat dünyanın bakışı ile CHP'nin çizgisi arasındaki fark ortadayken, sorunu gidermek yerine bu açmazı dile getirenlerle uğraşmak nafile değil mi?
<< Önceki Haber CHP'nin dışarıdaki asıl sorunu! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER