Hata mı, sabotaj mı, Muğlalı sendromu mu?


İşin içinde “Muğlalı kokusu” arayacaklardır ama Muğlalı olayından farkı, “vur” emri verenlere “Terörist zannettik, çoban çıktı” ya da “Bize terörist var dediler, kaçakçı çıktı” şeklinde tevil imkânı getirmesi. İddialar şöyle: Bölgede bir sınır karakolu var. Köylülerin, o gün, erzak alarak sınırdan geçtikleri biliniyor. Üstelik bu köylülerin “kaçakçılık” yaparak idame-i hayat ettikleri de biliniyor... O gece sınırı geçenlerin sayısı 50... Bu da biliniyor... Buna rağmen, bölgeyi tarassut eden jetler ateş açıyor ve 35 yurttaşımızı öldürüyor. Karşı iddialar da şöyle: Bölgede katırlarla kaçakçılık yapılıyor... Bu çerçevede, terör örgütüne silah ve mühimmat temin edildiği vakıa... Bu geçiş güzergâhını bazen terör örgütü elemanları da kullanıyor. Olayın meydana geldiği yer, bölücü terör örgütünün ana kamplarının konuşlu olduğu, sivil yerleşim bulunmayan, Irak’ın kuzeyindeki Sinat-Haftanin bölgesidir. Kalabalık bir grup halinde seyreden köylüler o gece terörist zannedilmiş ve ateş açılmıştır. Olay budur. Olay bu mudur? Henüz derinlemesine bir tetkik yapılmış değil ama “karşı iddia” çerçevesinde sarf edilen sözler beni kesmedi. En azından şimdilik... Ölen, bizim insanımız... Kardeşimiz... Akrabamız... Dostumuz... Yurttaşımız... Evet, olayın meydana geldiği yer, teröristler tarafından sıkça kullanılan bir seyir güzergâhıdır. Evet, daha önce bazı geçişler tespit edilmiştir. (Hantepe olayı, mesela, bu şekilde geçiş yapan ve kaçakçı sanılan teröristlerin eseridir.) Evet, “Çeşitli kaynaklardan alınan istihbarat ve yapılan teknik analizler sonucunda, içlerinde örgüt elebaşılarının da bulunduğu terörist grupların bölgede bir araya geldikleri ve sınır hattındaki karakol ve üslere yönelik saldırı hazırlığı içinde oldukları bilgisi ilgili birliklere aktarılmıştır...” Evet, “imha”ya “imha”yla karşılık vermek terörle mücadelenin cilveleri arasındadır... Evet, karakol ve üslerin korunması konusunda azami dikkat gösterilmelidir... Hepsi tamam da, bölgede seyreden grubun terörist olduğu bilgisi neye dayanıyor? Hangi istihbarata? Hangi teknik takibe? Hangi “derinlemesine” araştırmaya? İnsanın dili varmıyor söylemeye ama “yanlış bilgi” ve “hatalı istihbarata” dayalı bu olay akıllara tuhaf sorular üşüştürüyor... Çukurca saldırısından sonra başlayan “terörle mücadele”de görece de olsa bir başarı kaydedildi ve “psikolojik üstünlük” yeniden güvenlik birimlerinin eline geçti. Buna, örgütün panikte olduğu, “kışlak”larında barınamaz hale geldiği, ciddi lojistik kayıplara uğradığı bilgisini de ekleyelim. Bu olay, Türkiye Cumhuriyeti’nin terörle mücadele kararlılığına ve çabasına ciddi bir darbe vurmuştur. İki kere iki dört: Örgüt, bu olayı, “tezvirata” dayalı propagandasına alet edecek, “Türk ordusu sivilleri katlediyor” yargısını güçlendirmek için her platformda kullanacaktır. İkincisi, psikolojik üstünlüğü yeniden ele alacaktır. Eskiden, jetlerimiz, yanlış (ve kasıtlı) koordinatlarla, teröristlerin bulunmadığı dağları bombalarmış... Bu kez, doğru koordinatlarla, yanlış kişileri bombalıyor... Genelkurmay Başkanlığı, sıcağı sıcağına yaptığı açıklamada, “Olayın derinlemesine araştırıldığını ve kasıt varsa sorumluların ortaya çıkarılacağını” bildirdi. Kasıt mı, hata mı? Yoksa “birileri” terörle mücadeleyi sabote mi ediyor? Ne oluyor? Bilelim...
<< Önceki Haber Hata mı, sabotaj mı, Muğlalı sendromu mu? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER