At binenin, kılıç kuşananınsa eğer...


Ne acayip ki, hakikatte hiçbir değeri olmayan şeyler uğruna insanların izdiham yaşadığı bir çağda bulunuyoruz. Eldeki ne kadar kıymetli olsa da, değeri, muhatap kitlede uyarılabilen alaka miktarıyla sınırlı kalıyor. İletişim imkânlarının artması, insanların iyi şeylerden haberdar olup, onları tercih etmesine yetmiyor. Devir, bizler yadırgasak da satış devri ve allanıp, pullanıp dikkatleri üzerine çekenler pazarda yer ediniyor. Bu noktadan bakınca, ahir zamanda belagatin kıymet kazanacağına dair bilgilerimiz, değerlerimizi çok faklı şekillerde sunabilmeyi de hatırlatıyor olsa gerek. Bir noktaya kaç farklı açıdan baktırılabiliyorsa o kadar farklı kesimin alakası çekilmiş oluyor. Eğer tarifinde olduğu gibi belağat, halin gerektirdiklerini tespit edip, hitabı onlara göre ayarlamaksa, neredeyse herkese özel bir hitap geliştirmeye kadar işin ilerletilmesine ihtiyaç var. Bugün yeni bir yılın başlangıcı. 2011'e veda ve 2012'yi karşılamak için yapılanlar insanı gayrete getirip, farklı şeyler yapmaya zorluyor. Çünkü 24 ve 31 Aralık akşamlarının arasında gerçekte bir münasebet olmamasına rağmen, ihtiyaçlar iki şeyi birleştirmiş. Böylece son yedi günü adeta parantez içine alan iki akşam için aralık ayının tamamında geceler ışıl ışıl hale getiriliyor. Aralık ayının başına yetiştirilen süslemeler ve ışık taklarının hazırlığının kasım ayında başladığını da dikkate alırsak iki ay öncesinden itibaren insanların dikkati bu iki geceye çekilmeye başlıyor. 24 Aralık akşamı Hıristiyanları ilgilendiren tarafı ile dinî, 31 Aralık ise tamamen seküler taleplerin akşamı. Satış mantığı ikisini bir araya getirebilmiş. Hıristiyanlık açısından yapılanlara bakınca insanların gündeminde yer almak ve özellikle çocukların hafızasına kendi değerlerini kazımak açısından yapılan süslemeler ve şovlar gayet iyi bir fırsat. Ticarî açıdan bakınca dinin insanlar üzerindeki tesirini alış-verişe yöneltmek son derece etkili bir yöntem. Kasımda başlayan Natal ve Yılbaşı odaklı kampanya nihayete ermiş olsa da marketing açısından süreç devam ediyor. Şubat sonunda Hıristiyanların oruç günlerine ayarlanmış karnaval hazırlıkları insanların gündemini meşgul etmeye başlayacak. Böylece kasımdan şubat sonuna kadar tam bir mevsimlik satış-pazarlama takvimi tamamlanmış olacak. Sonra insanların ilgisini çekmek üzere başka kampanyalar gelecek. Aynı şey sinema sektöründe de yaşanıyor. Harry Potter serisiyle uzun bir süre dikkatler büyüye odaklandı mesela. İletişim vasıtalarını iyi kullanabilenler elindekini insanların gündemine sokabiliyor. Zaten derinleşme imkânı bulamayan kitleler de bu suni gündemlerin peşinden sürüklenip gidiyor. İçine çekildiği girdabın kritiğini yapabilecek kaç kişi var ki? İncir çekirdeğini doldurmayacak meseleleri dünyanın her yerinde insanların gündemine sokmayı becerebilenlerin muvaffakiyeti insanı derinden sarsıyor. At binenin, kılıç kuşananınsa eğer fazla söze hacet kalmıyor. Eğer elimizdekinden eminsek, geriye çılgınca çalışmak kalıyor. Çağı idrak ederek, insanların gerçek ihtiyaçlarını onların alaka göstereceği şekilde sunabilmek için çılgınca çalışmak... Fazla söze gerçekten hacet yok. Zira hiçbir şey olmasa Kur'an'ın iki ayetle gösterdiği istikamet yeter. Birincisi, "İnsan için çalışıp çabaladığından başkası yoktur." İkincisi de "Bizim için çalışanları biz yollarımıza ulaştırırız." Görüldüğü gibi her iki ayette de ortak nokta çalışmak. Hele bir de ikinci ayette vurgulandığı gibi çalışma Allah için olursa... İşte o zaman çalışıp-çabalamasının sonucunu insanları büyü film ve kitaplarına kilitleyenlerden kat kat fazla netice alınacağı ortada olsa gerek...
<< Önceki Haber At binenin, kılıç kuşananınsa eğer... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER