Başbakan Erdoğan Gaziantepte

Başbakan Erdoğan Gaziantepte -Erdoğan: (3) -Batı, güçlü bir Türkiye istemiyor. Türkiye güçlendikçe Batı ne yapacağını şaşırıyor. 10 sene önce tabi Türkiyenin milli geliri 230 milyar dolar, şimdi 772 milyar dolar -10 yıld


GAZİANTEP (A.A) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Batı, güçlü bir Türkiye istemiyor. Türkiye güçlendikçe Batı ne yapacağını şaşırıyor. 10 sene önce tabi Türkiyenin milli geliri 230 milyar dolar, şimdi 772 milyar dolar. 10 yılda bire üç katlayan bir Türkiyeyi Batı ister mi- İstemez. 36 milyar dolar ihracatı varken, 152 milyar dolar şu anda ihracatı var. Pastayı paylaşıyorsun, bunu Batı ister mi- dedi.
     Gaziantep Üniversitesinin toplu açılış töreninde konuşan Erdoğan, büyük çalkantıların yaşandığı ve olanca hızıyla devam ettiği bir dönemde yer alındığına dikkati çekti.
     Erdoğan, Batı, güçlü bir Türkiye istemiyor. Türkiye güçlendikçe Batı ne yapacağını şaşırıyor. 10 sene önce tabi Türkiyenin milli geliri 230 milyar dolar, şimdi 772 milyar dolar. 10 yılda bire üç katlayan bir Türkiyeyi Batı ister mi- İstemez. 36 milyar dolar ihracatı varken, 152 milyar dolar şu anda ihracatı var. Pastayı paylaşıyorsun, bunu Batı ister mi- diye konuştu.
     Avrupanın, ithalatını keserek Türkiyeyi sindirmeye çalıştığını ancak girişimcilerin Afrikaya, Latin Amerikaya, Asyaya gittiğini belirten Erdoğan, Gene oradan tutuyor, aslanı adeta karnından söke söke payını hissesini alıyor. Bizim girişimcilerimiz, Gaziantep bu heyecanı taşıdığı sürece bizi kimse durduramaz ve biz yolumuza, 2023e aynen böyle devam ederiz değerlendirmesinde bulundu.
    
     -Bu coğrafyanın siyasetinde etkin rol üstleniyoruz-
    
     Erdoğan, millet olarak bin yılı aşkın süredir bu coğrafyada bulunulduğuna işaret ederek, şunları söyledi.
     Bu coğrafyanın siyasetinde etkin bir rol üstleniyoruz. Bir zamanlar biz de millet hem nasıl bir milletmişiz. Gelmişiz dünyaya, millet, milliyet nedir öğretmişiz. Biz böyle bir milletiz.
     Öyleyse küllerinden tekrar ayağa kalkan bu millet evelallah bir daha geri dönüş yapmayacak. Şimdi aslına dönecek. Aslına dönerken de işte dünyada ilk on ülke arasında yerini alacak. İşte buyurun IMFde yaşadık. 23,5 milyar dolar borçla devraldık. Şu anda 860 milyon dolar borcumuz var. Stand by anlaşmalarını artık yapmıyoruz. Öbür taraftan IMF şu anda bizden borç talebinde bulundu. 5 milyar dolar şimdi IMFye borç veriyoruz. Buradan buraya geldik. Bununla da kalmıyoruz ve IMFnin 20. sıradaki ortağı biz olduk. Tırmanıyoruz.
     Bunlarla şunu anlatmak istiyorum. Artık G 20 ülkeleri arasında girerken Türkiye, 26. sıradan 17. sıraya yükselmenin getirdiği güçle oraya girdik. Şimdi bu ülkelerin arasında dünyanın ekonomik geleceğine yön veren ülkelerden bir tanesi olduk.
    
     -Her anlaşmazlıkta barışın yanında tavır aldık-
    
     Büyük Selçuklu Devleti, Selçuklu Atabeylerinin bu bölgenin en karışık olduğu dönemlerde himaye edici, kurtarıcı, birliği sağlayıcı roller üstlendiğini anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:
     Haçlı Seferleri bu bölgeyi tehdit ettiğinde aynı şekilde İznikten Kudüse kadar en caydırıcı savunmaları yapanlar Selçuklu komutanları oldu. Kudüsü tekrar fetheden büyük kumandan merhum Selahaddini Eyyubi, bir Selçuklu komutanı olarak yola çıktı. Arkasındaki Selçuklu gücüyle muhteşem zaferlere imzasını attı. Osmanlı döneminde aynı şekilde bu coğrafya tarihin belki de en huzurlu, en güvenli, en sakin ve en özgür yıllarını yaşadı. Bu bölgede biz kirli ittifakların, ihanetlerin, kardeş çatışmalarının içinde asla yer almadık. Tam tersine ortaya çıkan her anlaşmazlıkta barışın, barıştırmanın ve suhuletin yanında tavır aldık.
     Erdoğan, milletin, böyle bir ecdadın torunları olarak, bu coğrafyadaki tarihi ve tarih içindeki rolünü çok iyi bilmesi ve anlaması gerektiğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:
     Bizim bu coğrafyada üzerindeki tarihimiz Gaziantepin, Kilisin güneyine harita üzerinde bir çizgi çizildiğinde başlayan bir tarih değildir. Bizim tarihimiz yüz yıl önce bu coğrafyaya yapay sınırlar çizilmesi ile bu coğrafyanın kardeş halklarının birbirinden koparılması ile başlayan bir tarih de değildir. Bunun altını özellikle çiziyorum. Ne acıdır ki biz hükümet olarak son on yılda güneyimizdeki ve doğumuzdaki ülkelerle her alanda ilişkilerimizi geliştirirken çok ağır eleştirilere ve engellemelere maruz kaldık. Bugün doğu ve güneyimizdeki ülkelerle çok sıkı ilişkiler geliştirmenin neticelerini aslında biz alıyoruz. İşte az önce söylediğim 36 milyar dolardan devraldığımız ihracat 2012 sonu itibarıyla 152 milyar dolara ulaştı. En büyük ihracat pazarımız durumundaki Avrupaya satışlarımız bölgede etkili olan kriz sebebiyle eksilirken, başta Ortadoğu, Asya ve Afrika olmak üzere yeni pazarlar sayesinde ihracatta rekorlar kaydettik.
     Erdoğan, dün kendilerini bu ülkelerle ilişki tesis ettikleri için itham edenlerin bugün ortaya çıkan ihracat rakamları karşısında mahcubiyet içinde suskun kaldıklarını belirterek, ekonomide ve ticarette son yüz yılın ihmallerini telafi ederken, diğer alanlarda henüz arzuladıkları seviyelere ulaşamadıklarını bildirdi.
     Hataydan başlayıp Hakkariye kadar güneydeki, Hakkariden Artvine kadar doğudaki üniversitelerden bu noktada ciddi bir öz eleştiri yapmalarını isteyen Erdoğan, Acaba Gürcüce bilen, Gürcüce ve Gürcistan üzerine çalışan kaç akademisyenimiz var- Büyük düşünmemiz lazım ya. Ben siyasetçiyim. Bunu akademisyenlerimiz, hocalarımız düşünecek. Rusça, Farsça, Ermenice, Kürtçe, Çerkezce üzerine çalışan kaç akademisyenimiz, kaç enstitümüz var. Özellikle de Arapça bilen, Arap ülkeleri, halkları üzerine ciddiyetle eğilen ne kadar bilim insanımız var- dedi.
     Başbakan Erdoğan, kimseyi incitmek ve rencide etmek istemediğine değinerek, şunları kaydetti:
     Ama bu noktada hakkaniyete mugayir davranmak da istemem. Bir gerçeği, bir başbakanınız olarak değil, kardeşiniz olarak sizlerle paylaşmak istiyorum. Süleymaniye Kütüphanesi... Orada tarih var. Ama Süleymaniye Kütüphanesine girdiğimizde orada biz kendi insanımızı göremiyoruz. Orada batının araştırmacılarını görüyoruz. Sıkıntı burada. Çok daha ilginci, bakınız belki olur mu böyle şey diyeceksiniz. Başbakan olduğumda Dışişleri Bakanlığımızda Arapça bilen insan bulamadık, yoktu. Dışişleri Bakanlığı... Arapça bilen yok. Yani siz Ortadoğuyla Arap ülkeleriyle İngilizce üzerinden, Fransızca üzerinden anlaşma yapabilir misiniz, görüşebilir misiniz- Böyle saçmalık olur mu- Böyleydi. Bir kişiye kalmış, koskoca Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı, Dışişleri Bakanlığı. Bir kişi kalmış. Onunla bu işi götürmek istiyorlardı. Yoğun bir çalışma yaparak, bu konuda kendimizi zenginleştirelim istedik. Aynı şekilde Farsça, yok. Niye- TRT Arapça başlattık. Farsçayı başlattık bunlardan dolayı. Niye TRT Şeşi bu noktada başlattık. Bundan dolayı. Ama bunlardan geçmişte hep ürkütüldük, tehdit edildik. Arapça öğrenmek nedir- İrticadır. Böyle dediler. Halbuki şu anda dünyanın enternasyonel dilleri arasında Arapça var mı- Var. Benim dilim oralarda konuşulmuyor. Ama Arapça oradaki 6 dilden bir tanesi. Çünkü şu anda dünya üzerinde, gerek sermaye itibarıyla gerek hakim oldukları sermaye ile sızdıkları ülkeler itibarıyla ağırlığı var. Onun için de Arapça enternasyonel bir dil. Bizde maalesef bu yapılmıyor. Üzerine hep çizik atıldı. Onların da hoşuna giden nedir- Karşısında Arapça bilen bir muhatap olunca farklı bakıyor, Arapça değil de ingilizce konuşan olduğu zaman farklı bakıyor.
     Bugün Körfeze, Arap ülkelerine gidildiğinde hepsinin anadili olan Arapçanın yanında İngilizceyi bildiklerini belirten Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Biz bu noktalarda ne yazık ki çok çok geri kaldık. Ama şimdi, son yıllarda bazı adımlar atılıyor. Önemli çalışmalar var. Yapıldı, yapılıyor. Fakat bugün elimizde bu alanlardaki bilginin, birikimin mevcudun çok çok üzerinde olması gerektiğine inanıyorum diye konuştu.
     (Sürecek)
    
     Muhabir: Kadir Karakuş - Yusuf Çelebi
     Yayıncı: Murat Taydaş
<< Önceki Haber Başbakan Erdoğan Gaziantepte Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER