Darbenin ayaksesleri Çiğli'de duyuldu

Ecevit'in seçim gezisinde taşlı ve silahlı saldırı

Darbenin ayaksesleri Çiğli'de duyuldu

Görünmez el 1977 yılında 1 Mayıs katliamıyla işe başladı. Provokasyonlarla toplum gerilime sürüklendi. Çiğli Suikastı, başarısız ancak karanlık bir eylem olarak Namık Kemal Ersun'a atfedilen darbe girişiminin ayak sesiydi. Akşam'da yayınlanan yazı dizisinde 1 Mayıs'ta Taksim'de yaşanan 'katliamdan' sonra 6 Haziran'daki seçimlere hazırlanan CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, 29 Mayıs 1977 günü Ege gezisine başlamak için uçakla İzmir'e geldi. Alandaki kalabalık yüzünden izdiham oluşmuştu. Bülent ve Rahşan Ecevit çifti zorlukla ilerliyordu. Ecevitler'e yardım için seçim otobüsünden çıkan Mehmet İsvan, önce Bülent Ecevit'i otobüse bindirdi, ardından Rahşan Ecevit'i almak üzere dışarı çıktı. Tam da Rahşan Ecevit'in koluna girdiği sırada pis bir koku ve dumanla birlikte yere yıkıldı. Patlama sesi polis kordonunun en ön sırasındaki bir polisin silahından geliyordu. İsvan, İzmir Devlet Hastanesi'nde ameliyata alındı. Mermi sol dizin hemen üzerinden, yukarıdan aşağıya doğru girmişti. Ancak çıkış deliği yoktu. Çekirdeğin içeride kaldığını düşünen doktorlar, röntgende mermiye rastlayamadı. Tekrar röntgen çekildi, mermi yine yoktu. Doktorlar bacağı açtıklarında gördükleri manzaraya inanamadı. Ameliyat sonunda İsvan'ın bacağından 90 kadar plastik parça ve bir de 'füze' çıkmıştı. Ameliyat sürerken polisler kapıya dayanmış, doktorlardan 'mermiyi' değil, plastik parçaları istemişti. Parçaların peşinde dolaşan polisler, suikastın olası failleriyle ilgilenmiyordu bile. Polisin işi savsakladığı ve doktor raporlarını değiştirmeye çalıştığı daha sonra savcılık mütalaasında yer alacak, Emniyet Müdürlüğü ancak üç gün sonra olayın bir polis tarafından gerçekleştirildiğini kabul edecekti. MERMİDE SİYANÜR VARDI Olayda o güne kadar adı hiç duyulmayan Amerikan yapımı TENGAZ silahı kullanılmıştı. 67 cm boyundaki siyah, üzerinde hedef bulmaya yarayan özel bir lamba taşıyan bu silah sadece gaz fişeği atıyor ve kalabalıkların dağıtılması için 80-100 metre mesafeden kullanılıyordu. Silahın mermisi siyanür içeriyor ve havayla temas ettiğinde ikinci kez patlıyordu. İkinci patlama, ilk patlamayı yok ettiği için silahın nereden ateşlendiğini anlamak zordu. Silah, birbiri ardına dört iradi hareket yapılmadan ve 2.5 kiloluk bir kuvvetle tetik çekilmeden ateşlenmiyordu. Yani kazayla patlaması mümkün değildi. Ayrıca, kovan klasik silahların tersine, ateşlendikten sonra dışarı atılmamakta, içeride kalmaktaydı. Silahlardan 25 adedi Genelkurmay Başkanlığı'nın bilgisi dahilinde yurtdışından getirilmiş ve İzmir Emniyeti tarafından 27 Şubat 1977 tarihinde özel bir deftere mühürsüz olarak kaydedilmişti. Resmi olmayan kayıtlara göre olay günü İsmet Çetin tarafından bu silahlardan 10 tanesi senet karşılığı alınmış ve akşam bir mermi eksiği ile teslim edilmişti. İsmet Çetin olaydan sonra bu silahla Ecevit'in konvoyunu izlemeye devam etti. Pol-Der üyesi Çetin, ifadesinde "İtiş-kakış anında sanki birisi silahımı tutup patlattı" dedi. TÜRKEŞ'İN ARKADAŞI SAVUNDU Sol eğilimli Pol-Der üyesi polis memuru İsmet Çetin'i, MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in yakın arkadaşı olarak bilinen emekli Albay Ali Rıza Hafızoğlu ve yine MHP eğilimli Burkay Kaynak savunacaktı. Savcı, davayı tedbirsizlik sonucu adam yaralamak suçundan değil, TBMM üyesini taammüden öldürmeye tam teşebbüsten açtı. Toplum polisinden memur İsmet Çetin, Başkomiser Hüseyin Bayram, Komiser Yardımcısı Nuri Oğuz, Müdür Ayhan Özaslan, Yardımcısı Fethi Gördük, ayniyat memuru Hüseyin Sert, İzmir Emniyet Müdürü Mehmet Yalçın ve İzmir Valisi Turgut Eğilmez hakkında suç duyurusunda bulundu. Ancak mahkeme sonucu sadece polis memuru İsmet Çetin tedbirsizlik ve dikkatsizlikten 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Çetin, cezasını tamamladıktan sonra polisteki görevine iade edildi ve MHP yanlısı Pol-Bir'e üye oldu. Bülent Ecevit, Çiğli'de 'araştırılmasını istediği' kontrgerillanın hedefi olmuş, suikasttan son anda kurtulmuştu. ERSUN'UN DARBE GİRİŞİMİ 1977'nin 1 Mayıs'ında, Taksim'deki katliamla tırmanan gerilim, Çiğli Suikastı'nın ardından Demirel'in, Ecevit'i "Taksim'de suikasta uğrayacaksın" diye uyarmasıyla zirveye çıkmıştı. Aynı yıl seçimlerden bir hafta önce Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun emekli edildi. Ersun, bir darbe hazırlığındaydı. Ancak emekliliği olayların akışını değiştirmedi. Özel harpçilerin kamplarda eğittiği MHP'lilerden oluşan ekip, şiddeti adım adım tırmandırmayı sürdürdü. Ecevit hükümetinin kurulmasıyla ülke kan gölüne döndü, ilk üç ay içinde 187 kişi öldü. Saldırıların hedefinde ılımlı sol isimler, kalabalıklara yönelik bombalamalar ve saldırılar vardı. Perde arkasındaki isim 'Esrarengiz Yüzbaşı' 1978 yIlInIn şubat ayında, Maraş'ta yaşanan basit bir pavyon anlaşmazlığıyla başlayan soruşturma "özel harbin" karanlık yüzünü ortaya çıkardı. Pavyonda polislerle çatışmaya giren Ökkeş Çokuçkun'un evinde ele geçirilen patlayıcıların izi sürüldüğünde eski bir yüzbaşı olan Mehmet Ali Çevikel'e ve onun Ankara Mamak'taki evinde çok miktarda TNT türü patlayıcıya ulaşıldı. İlk bomba 24 Ocak gecesi patladı. ADMMA'nden çıkan öğrencilerin üzerine saat 21.05 sıralarında "bozkurtlar geliyor, komünistlere ölüm" diye bağıran bir gurubun attığı bomba 9'u ağır 26 kişinin yaralanmasını sağladı. Türkiye'nin her yanında, özellikle çalıntı otomobillerin içine bırakılan bombalar kelimenin gerçek anlamıyla "terör" yaratıyordu. 16 Mart'ta İstanbul Üniversitesi önünde patlayan bomba 7 öğrencinin ölümüne yol açmış, ancak failler bulunamamıştı. İşte, kamuoyunda "Esrarengiz Yüzbaşı" olarak tanınacak olan Mehmet Ali Çevikel bu bombaların ardındaki giz perdesinin biraz aralanmasını sağladı. 1966 Harbiye mezunu olan Çevikel, Kıbrıs çıkarmasına katılmıştı. Daha 1975 yılında, MHP Genel Sekreteri emekli general Necati Gültekin aracılığıyla aralarında Abdullah Çatlı gibi seçilmiş isimlerin olduğu Ülkücülere "özel harp eğitimi" veren subaylar arasındaydı. 11 ayrı soruşturma geçirdikten sonra "otomobil çalarken" askerlikten atılmış Özel Harp eğitimi almış bir yüzbaşıydı. Bir yüzbaşının "otomobil çalması" tuhaftı. Ancak bunun üzerinde pek de durulmadı, yüzbaşının çaldığı otomobillere "bomba yerleştirilmesi" ihtimali gözden kaçtı ya da kaçırıldı. Ökkeş Çokuçkun'un ifadesi üzerine Ankara'da yakalandığında evinde çok sayıda fünye, TNT kalıpları, fitiller ele geçirildi. Bombalar Kontrgerilla konusunun aydınlatılması için uğraş veren CHP Milletvekili Süleyman Genç'in evine atılan bombalarla aynı özellikteydi. Ancak Çevikel'in daha önemli bir rolü vardı. Ordu depolarındaki patlayıcılar ve özellikle tehlikeli bir patlayıcı olan TNT eğitimde harcanmış gibi gösteriliyor ve bütün Türkiye'de MHP organizasyonlarına dağıtılıyordu. 16 Mart 1978'de İstanbul Üniversitesi önünde patlayan ve 7 öğrencinin ölümüyle sonuçlanan bomba da bunlardan biriydi. Birkaç ay sonra 25 Ağustos 1978 günü Ankara Sakarya'da gözaltına alınan Abdullah Çatlı'nın Muhsin Yazıcıoğlu'nun "her yerde bomba patlatırız" tehdidiyle salıverildiği ileri sürüldü. Daha önce iki kez cezaevinden hem de Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçan Çevikel tutuklandı. Duruşmaları sürerken 28 Temmuz 1980 günü adliyede çok sayıda inzibatın arasından yine kaçtı. Birkaç saat sonra yakalandı. Çevikel bütün esrarengiz ilişkilerine rağmen "Harp Nevrozu" geçirdiği için 1983 yılında tahliye edildi, soruşturma kapatıldı. AKŞAM
<< Önceki Haber Darbenin ayaksesleri Çiğli'de duyuldu Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER